17.04.2014 Views

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ara noktalarımıza bağlanmıştır ve hazırlıksızlığımızla, şimdimizle<br />

bir ilişki geliştirir. Ama bu arada, şimdimiz belirsiz, sonuçsuz bir<br />

geleceğe doğru yol almaktadır. İşte bu sonuçsuzluk bağlamında,<br />

nesnenin tüm anlamsal dengesi kaybolur; bağlam açınlanmaya devam<br />

ederken, konunun anlamı ve önemi yenilenir ve artar. Bu, sanatsal<br />

imgenin yapılanmasında köklü bir değişikliğe yol açar. İmge<br />

özel bir sahici varoluş kazanır. Bizim, yazar ve okuyucu olarak teklifsizce<br />

katılmakta olduğumuz, halihazırda sürüp gitmekte olan yaşamla<br />

-bu ya da şu biçimde, bu ya da şu ölçüde- bir ilişki kurar. Bu<br />

durum ise, romanda imgelerin yapılandırılmasına ilişkin son derece<br />

farklı yeni bir mıntıka yaratır; temsil edilen nesne ile tüm sonuçsuzluğunda<br />

zamandaş gerçeklik arasında azami ölçüde yakın bir temas<br />

mıntıkası -ve buna bağlı olarak da, nesne ile gelecek arasında<br />

benzer biçimde yakın bir temas- yaratılmış olur.<br />

Kehanet, epiğin karakteristik özelliğidir, kestirimse romanın.<br />

Epik kehanet, tümüyle mutlak geçmişin sınırları içinde gerçekleşir<br />

(eldeki epikte değilse bile, epiğin bu durumda kuşattığı geleneğin<br />

sınırları içinde gerçekleşir); okuyucuya ve okuyucunun gerçek zamanına<br />

dokunmaz. Roman ise, olgulara dair kehanette bulunmayı,<br />

gerçek geleceği (yazarın ve okuyucularının geleceğini) kestirip etkilemeyi<br />

isteyebilir. Ama roman, yeni ve bir hayli özel bir sorunsallık<br />

barındırır: Ebedi bir yeniden düşünme ve yeniden değerlendirme<br />

romanın karakteristiğidir. Geçmiş üzerine kafa yorup geçmişi<br />

haklı çıkaran etkinlik merkezi, geleceğe aktarılmaktadır.<br />

Romanın bu “modernliği” yok edilemez bir şeydir ve zamanların<br />

adil olmayan değerlendirmesine kılpayı uzaklıktadır. Bu noktada,<br />

Rönesans (“Gotik Çağ’ın karanlığı”) boyunca ve on sekizinci<br />

yüzyılda (Voltaire) ortaya çıkan, pozitivizmin de doğasında bulunan,<br />

geçmişin yeniden değerlendirilmesini anımsayalım (yani, mitin,<br />

efsanenin, kahramanlaştırmanın ifşa edilmesi, bellekten azami<br />

bir kopuş ve “bilgi” kavramının azami indirgenişi, hatta en yüksek<br />

ölçüt olarak “ilerleme”ye duyulan bir mekanik inanca, ampirizm<br />

noktasına dek indirgenişi).<br />

* * *<br />

197

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!