17.04.2014 Views

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yanın dışındadır. Yazarın, icracının dünyasına girer (bu diyalog) ve<br />

ayrıca dinleyicilerin ve okuyucuların dünyasına. Üstelik, bu dünyaların<br />

hepsi de zaman-uzamsaldır.<br />

Peki ya yazarın ve dinleyicinin/okuyucunun zaman-uzamları bize<br />

nasıl sunulur? Her şeyden önce, bunları yapıtın dışsal maddi varlığında<br />

ve tümüyle dışsal kompozisyonunda deneyimleriz. Ama yapıtın<br />

bu maddesi ölü değildir; konuşmakta, anlamlandırmaktadır<br />

(göstergeler içerir); onu görüp algılamakla kalmayız, yanı sıra onda<br />

daima sesler işitiriz (kendi kendimize sessizce okurken bile).<br />

Uzamda belli bir özgül yer işgal eden bir metin sunulur bize, yani<br />

(bir yer ve zaman boyutuna) yerleştirilmiştir; onu yaratmamız,<br />

onunla tanışmamız zaman aracılığıyla gerçekleşir. Metin bu haliyle<br />

asla ölü bir şey gibi görünmez; herhangi bir metine başlayarak<br />

-ve bazen uzun bir dolayımlayıcı bağlar dizisinden geçerek- son<br />

tahlilde daima insan sesine ulaşırız, deyim yerindeyse, insan varlıkla<br />

karşılaşırız. Ama metin daima bir tür ölü maddeye hapsolmuştur:<br />

Edebiyatın gelişiminin ilk aşamalarında, yazıtlarda (kaya, tuğla,<br />

deri, papirüs, kâğıt üstünde); daha sonralarıysa, yazıtlama kitap biçimine<br />

bürünebilir (kağıt tomarları veya elyazmaları). Ama herhangi<br />

bir formdaki yazıtlar ve kitaplar zaten, kültür ile ölü bir doğa arasındaki<br />

sınır çizgisinde bulunmaktadır; eğer bu parçalara metnin taşıyıcıları<br />

olarak yaklaşacak olursak, bu durumda kültür alanına ve<br />

(bizim örneğimizde) edebiyat alanına dahil olurlar. Yapıtın çınladığı,<br />

yazıtı veya kitabı bulduğumuz tamamen gerçek yaşam zamanuzamında,<br />

gerçek bir kişiyi -yazıt veya kitabın olduğu kadar sözlü<br />

konuşmanın da kaynağı olan birini- ve metni işiten ve okuyan gerçek<br />

insanları buluruz. Kuşkusuz, bu gerçek insanlar, yazarlar veya<br />

dinleyiciler veya okuyucular, bazen yüzyıllarla ve büyük uzamsal<br />

mesafelerle birbirlerinden ayrılan farklı zaman-uzamlarda konumlanabilirler<br />

(genellikle de öyle olur), bununla birlikte, hepsi de gerçek,<br />

bütünlüklü ama henüz tamamlanmamış tarihsel bir dünyada,<br />

metinde temsil edilen dünyadan keskin ve kategorik bir sınırla ayrılmış<br />

bir tarihsel dünyada yer alırlar. Bu nedenle, söz konusu dünyayı,<br />

metni yaratan dünya olarak adlandırabiliriz, zira tüm boyutları<br />

-metinde yansıtılan gerçeklik, metni yaratan yazarlar, metin ic­<br />

327

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!