Bu tip bir bilim adamı, birimler arasında düzenli ve belli bir yoğunluğuolan ilişkilere bakmalıdır ve karşılıklı bağımlılıkların bir parça bilincindeolan birimlerde uğraşmalıdır. Ayrıca birimlerin iç uğraşlarındaaayrılabilir bir belli uluslararası yapı taşı var mı diye bakılmalıdır. (1965,s. 91-92, ayrıca 1968, s. 11-12 ile karşılaştırınız).Bu noktalar Hoffmann'ın yönteminin temelini ortaya koyuyor. Hoffmann,iç siyasal sistemin varlığına muhakkak nazarı ile bakmakla, hemsiyasal bilincinin siyasal sistemi "gerçek" olarak kabul etmesini istiyorve hem de sistemin belli bir tanımını benimsemiş oluyor. Apaçık diye varsaydığışey aslında zorunludur. Iç siyasal sistemin varlığına "belli" nazarıile bakılamaz. Hükümetler vardır, ancak siyasal sistemler yalnızca entellektüelbir icat olabilir. Aslında eğer bu yapılmazsa, sistemin bir kuram,yaklaşım ve muhtemelen bir kuram olduğunu düşünmenin bir anlamıkalmaz.Hoffmann, bununla beraber, siyasal sistemlerden zihnî varlıklar diyebahsetmekten onların gerçek olarak ele alınmalarına hemen geçiyor. Hatta,kavramlar üzerinde o kadar az duruyor ki, sistemin bir zihnî icat olarakanlamı açıklık kazanamıyor. Eğer gerçek uluslararası sistemleri araştıracakisek, hangi yolu izlemeliyiz? Parçalar hakkındaki bilgilere dayanarakbütün hakkında sonuçlar çıkartılmalıdır. Yalnızca parçalar gözlenebilirve onların yaptıkları hareketler ve amaçları izlenebilir. BöyleceHoffmann, Ramond Aron'u "davranışlara, iştirak edenlerin anladıklarındanfarklı anlamalar yükleyen herhangi bir bilim dalını reddettiği" içinövüyor. Ve Hoffmann ilave ediyor; "kişi karekteristik öğeler ve davranışbiçimleri ile işe başlamalıdır" (1965, s. 25). Hoffmann kendisini Montesquieu'nun,Tocqueville'in ve Aron'un havarisi sayıyor (1964, s. 1269). Buustaların yöntemi tarihi sosyolojisidir ve bu tümevarımcı bir yaklaşımdır.Yukarıdaki sözler, hem Hoffmann'ın sistemden ne anladığını ve bununeden böyle anladığını ortaya koyuyor. Bu ifadeler aynı zamanda Hoffmann'ınyaklaşımının niçin çöktüğünü de açıklıyor.Bir sistem yaklaşımını yaşatabilmek için hangi değişikliklerin sisteminparçalarının normal işleyişinin ve hangi değişikliklerin bir sstemdenötekine dönüş anlamına geldiğinin bilinmesi gerekir. Hoffmann bu ikicins değişme arasında ancak indi bir şekilde bir farklılaşma yapabilir, çünkiyapıyı tanımlarken birim düzeyindeki öğelerle sistem düzeyindeki öğeleribirbirine karıştırmıştır. Bu karışıklık kaçınılmazdır. Zira, tümevarımcıyöntemle hem sistemin belirlenmesini yapmak ve hem de sistem içi vesistemlerarası değişiklikleri birbirinden ayıracak ölçütleri geliştirmek olanaklıdeğildir, insanın gözlediği varlıklar ile, onlar arasındaki etkileşim58
sistemin kendisi olduğuna göre, herhangi bir kuram ya da mantıkla, sistem"içi" ve sistemler "arası" değişiklikleri imkansız hale gelmektedir.O halde Hoffmann bir sistemi ötekinden nasıl ayırabilecektir? O, tarihikarşılaştırmalar yapmak suretiyle önemli değişikliklerin ön plana çıkacağınave bundan sonra her önemli değeşikliğe sistem değişikliği denilebileceğineinanıyor. Sistemler içindeki büyük değişiklikleri sistemlerinkendilerinde değişiklikler olarak anlıyor. Bunun niçin böyle olamıyacağınıekonomik örnekler kolayca gösterecektir. Eğer iktisatçılar, birim düzeyindekideğişiklikleri, sistem düzeyindeki değişiklikler ile birbirine karıştırırsalarbir rekabet ekonomisinin yahut oligopolist bir sektörün karakterini,teknolojik buluşlar ortaya çıktıkça veya firmalar içinde yönetimseldevrimler yapıldıkça, değiştirdiğini ilan etmek zorunda kaırlardı.Rekabet ekonomisi veya oligopolist sektör kuramları geliştirilebilir, yahutdaha iyileriyle değiştirilebilir, fakat teknolojideki veya firma içindekideğişiklikler nedeniyle bu kuramların uygulanabilirliği hakkında tereddütedüşülemez. Sistem içi değişikliklere sistem-boyu değişklikler demeksistemi, açıklayıcı gücü olan bir kuram haline getirebilmeyi tamamen olanaksızkılar. Ama yine de, Hoffmann, uluslararası politika hakkında yazarkenbu uygulamayı sürdürüyor. O, her "potansiyel çatışma halindekibirimler" şekil değiştirdiğinde, "çatışma teknolojisinde herhangi bir temelyenilik geliştirildiğini ve birimlerin amaçlarındaki her genişleme veyadaralmada yeni bir sistemin doğduğu"nu görüyor (1965, s. 92-93). Eğer buölçütler uygulansa sistemler hızla çoğalır. Esasen, bu ölçütlerin uygulanmasıbizzat çıkacak karmaşıklık nedeniyle frenlenmektedir. Yine de Hoffmann'ınölçütlerindeki genellik, araştırmacıya kendisine uygun düşen heran yeni bir sistemin doğumunu müjdelemek olanağını veriyor. Sistem sözcüğününönüne : devrimci, ılımlı, istikrarlı, iki kutuplu, çok taraflı, gibibir sıfatın takılması ile bu terim inceden inceye anlatılmış her çağın adı,ya da başlığı olabilir. O halde "sistem hiç bir şeyi açıklamıyor, bunun yerineherşeyin çok ayrıntılı bir tasviri, sistemi tanımlıyor ve bu tasviriönemli herhangi bir şey değiştirdiğinde, yem bir sistem doğdu deniliyor.Antik ve orta çağ bilim adamları hayatın zengin çeşitliliği karşısında kategorileriartırmak yolunu seçmişlerdi, çünki gözlem ve çözümleme nesnelerarasındaki yüzeysel farklılıklardan ötürü saklı kalan ortak yönleri(hava, ateş, tapınak, su diyorlar, fakat oksijen, hidrojen v.s. diyemiyorlardı)göremiyorlardı. Şimdi de sistemler, benzeri doğurganlıkla aynı yer vezamanda birden fazla sistem var diyecek kadar hızla artıyor. (Rosecrance,1966, s. 320-25; ile Hoffmann, 1968, s. 356-57'yi karşılaştırınız). Açıklanacakolguların birbirinden ayrı olduğu hallerde güya onları açıklamak üzeredeğişik sistemler oluşturuveriyor. Gerçekte, sistemler sadece gözlenen veanlatılan farklılıkları yansıtıyor.59
- Page 1:
ANKARA ÜNİVERSİTESİ SİYASAL B
- Page 7:
ÇEVİRENİN ÖNSÖZÜBu kitap, Han
- Page 11:
ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMIKe
- Page 14 and 15:
Ibileceği olanağını öne sürm
- Page 16 and 17:
Newton'un evrensel yerçekimi kuram
- Page 18 and 19: heveslileri olduğu halde varolan k
- Page 20 and 21: însan daima gelişmiş yöntemler
- Page 22 and 23: lında, bir kuram veya onun modeli
- Page 24 and 25: Kuramdaki değişiklikler, sözcük
- Page 26 and 27: şarılı olsa bile, hatırlanmalı
- Page 28 and 29: sındaki korelasyonu naklediyorlar.
- Page 30 and 31: yada olup bitenlerin sebebi olarak
- Page 32 and 33: iyi fırsatlar için dış ülkeler
- Page 34 and 35: Manifesto'da Marks ve Engels kapita
- Page 36 and 37: Eğer ima edilen sebebler ikna edic
- Page 38 and 39: manları massettikçe emperyalizm k
- Page 40 and 41: değiştikleri halde, kuramımı b
- Page 42 and 43: len değişiklikleri dikkatli bir
- Page 44 and 45: an, "itme" ilkesinin işlediği art
- Page 46 and 47: Uyacaktır." Bu unsurlar bazı geli
- Page 48 and 49: ceden kestirebilir miydik? Şu soru
- Page 50 and 51: yapıcı bir amaç için her araca
- Page 52 and 53: cesi olduğuna inanmakta; bazılar
- Page 54 and 55: gösterir, değişen siyasal liderl
- Page 56 and 57: kopmalarını zorlaştırmaktadır.
- Page 58 and 59: öğeyi hesaba katmak bizi uluslara
- Page 60 and 61: Yalnızca bu örneklerden bahsetmek
- Page 62 and 63: ların örgütlenme şeklinden de e
- Page 64 and 65: daki farklılığı etkiler (Waltz,
- Page 66 and 67: Eğer yazara göre bunlar sistemin
- Page 70 and 71: Gittikçe artan bir biçimde Hoffma
- Page 72 and 73: özellikleri, amaçları ve davran
- Page 74 and 75: olan inancı, yazılarının canlı
- Page 76 and 77: kuralların çatışması ile karş
- Page 78 and 79: alıyor. Eğer, bir an için gerekl
- Page 80 and 81: yalnızca ampirik bir sorundur. Kap
- Page 82 and 83: kendi çıkarlarını güden iki ya
- Page 84 and 85: kuramın gelişmesine en önemli ma
- Page 86 and 87: yalizmin bu amacı gerçekleştireb
- Page 88 and 89: kullanmışlardır. Bunlar da ulusl
- Page 90 and 91: Bu şekilde, çember, bir uluslarar
- Page 92 and 93: tıyormuş gibi bahsetmektedirler k
- Page 94 and 95: Uluslararası politikanın incelenm
- Page 96 and 97: da kullanılabilir. Uygulanan yönt
- Page 98 and 99: 33 İzleyecek olan sayfalardaki gü
- Page 100 and 101: Bochenski, J.M. (1965). The Methods
- Page 102 and 103: Keynes, John M. (n.d.). The General
- Page 104 and 105: Singer, J. David, ed. (1968). Quant
- Page 107: DÜNYA SİYASAL SİSTEMİGeorge H.
- Page 110 and 111: şı karşıya kalacaklardı. Devle
- Page 112 and 113: uçaklar savaşı daha etkili kılm
- Page 114 and 115: yon'dan korkmak ingiltere'yi aynen
- Page 116 and 117: tine geçmesi için gemlendiğini g
- Page 118 and 119:
Nükleer silahlar hiç olmazsa, Rom
- Page 120 and 121:
müyor mu? Eğer saldın ve savunma
- Page 122 and 123:
iki taraf da kontrolleri altındaki
- Page 124 and 125:
vaşmı izleyen yılların "revizyo
- Page 126 and 127:
İstilalar ve hükümet darbeleri k
- Page 128 and 129:
yüklüyor olabiliriz. Belki de sav
- Page 130 and 131:
kimlik kazandığı için mi oluyor
- Page 132 and 133:
slndan değişik roller oynarlar. J
- Page 134 and 135:
Burada ileri sürülen mantık, nü
- Page 136 and 137:
lamalar meydana getirebilirler. Şi
- Page 138 and 139:
atı toplumlarının "Sovyet Bloğu
- Page 140 and 141:
Ekonomik açıklamalar aranması do
- Page 142 and 143:
Bir anlamda bu söylenenler "çöz
- Page 144 and 145:
landa Cumhuriyet Ordusu) bu arzuyu
- Page 146 and 147:
Eğer bir dünya devletine gönüll
- Page 148 and 149:
hepsinin eşit biçimde yararlanaca
- Page 150 and 151:
önlemleri tanımlayabilir, ya da,
- Page 152 and 153:
Ülkeler arasındaki ticaret ilişk
- Page 154 and 155:
iktisadi karşılık beklediğini h
- Page 156 and 157:
Herz, John H. (1951). Political Rea
- Page 158:
Vernon, Raymond (1971). Sovereignty