16.07.2015 Views

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

felerinden Hâce Alâ’üddîn-i Attâr “kuddise sirruh” hazretleri de bu ni’metekavuşmakla şereflenmişdir. Fârisî mısra’ tercemesi:Bu büyük ni’meti acaba kime verirler?Şaşılacak şeydir ki, önce, her belâ ve sıkıntı gelince sevinirdim, derd vebelâ arardım. Elimden dünyâlık çıkınca da tatlı gelirdi. Hep böyle olmasınıisterdim. Şimdi ise, sebebler âlemine getirdiler. Kendi zevallılığımı, aşağılığımıgörmeye başladım. Az bir sıkıntı gelince, hemen üzülüyorum. Herne kadar üzüntü çabuk bitiyor, hiç kalmıyor ise de, önce üzüntü gelmedenolmuyor. Bunun gibi önce, belâların ve sıkıntıların gitmesi için düâ ederken,bunların gitmesini, yok olmasını düşünmüyordum. (Bana yalvarınız!) emrineuymak istiyordum. Şimdi ise, belâların, sıkıntıların gitmesi için düâ ediyorum.Eskiden korkular, üzüntüler yok olmuşdu, şimdi yine geldiler.Eski hâllerin hep sekr, şü’ûrsuzlukdan ileri geldiğini anladım. Sahv,ya’nî şü’ûrlu olunca, câhiller için olan şeyler hâsıl olmakdadır. Böylece zevallılık,yalvarmak, korkmak, üzülmek, sıkılmak, sevinmek oluyor. Başlangıçdadüâ etmek, belâdan kurtulmak için değildi. Bunu düşünmek gönlümeiyi gelmiyordu. Fekat, hâl kaplamışdı. Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtüvetteslîmât” düâlarının böyle olmadığını düşünüyordum. Onlar,bir şeye kavuşmak için düâ ediyorlardı. Şimdi, bu hâl ile şereflendirdiler.İşin iç yüzünü açıkladılar. Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vettehıyyât”düâlarının zevallılıkla, düşkünlükle, korku ile olduğu, yalnız emre uymakiçin olmadığı anlaşıldı. Yalnız yüksek emrinize uymuş olmak için, hâsıl olanşeylerden bir çoğunu arasıra bildirmekle saygısızlık yapmakdayım.7YEDİNCİ MEKTÛBBu mektûb, yine yüksek mürşidine yazılmışdır. Kendisinin şaşılacak birkaçhâlini bildirmekde ve birkaç şey sormakdadır:Hizmetçilerinizin en aşağısı olan Ahmed, yüksek kapınıza bildirir ki,Arşın üstündeki makâma, rûhumun yükselerek ulaşdığını anladım. BurasıHâce Behâeddîn-i Buhârî “kaddesallahü sirrehül akdes” hazretlerinin makâmıidi. Bir zemân sonra, maddeden yapılmış olan bu bedenimi de, o makâmdabuldum. O zemân böyle anladım ki, bu madde âlemi ve gökler aşağıdakaldı. İsmleri ve nişânları yok oldu. O makâmda yalnız Evliyânın büyüklerindenbirkaçı vardı. O zemân bütün âlemi o mahâlde ve o makâmdakendime ortak buldum. Onlardan temâmen ayrı olduğum hâlde kendimi onlarlabirlikde görünce şaşırdım kaldım. Zemân zemân öyle hâller hâsıl oluyorki, ne kendim kalıyorum ve ne âlem kalıyor. Gözüme hiçbirşey görünmüyor.Hâtırıma birşey gelmiyor. Şimdi de bu hâldeyim. Âlemin varlığını veyaratılmış olduğunu ne biliyorum ne görüyorum. Bundan sonra yine o makâmdayüksek bir köşk görüldü. Bir merdiven konuldu. Oraya çıkdım. Bumakâm da, âlem gibi yavaş yavaş aşağı indi. Her ân yükseldim. Orada abdestinşükr nemâzını kılmak hâtırıma geldi. Kıldım. Çok yüksek bir makâm görüldü.Nakşibendiyyenin dört büyük Hâcesini orada gördüm. [Bu dört zâtın“kaddesallahü esrârehüm” Hâce Abdülhâlık-ı Goncdevânî ve Hâce MuhammedBehâeddîn-i Nakşibend ve Hâce Alâ’üddîn-i Attâr ve Hâce Ubeydul-– 14 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!