16.07.2015 Views

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ve Roma felsefelerini çürüterek, yere sermiş, onların hukûk, ahlâk ve tıbüzerindeki sözlerinden doğru olanların, eski Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtüvetteslîmât” kitâblarından çalma olduklarını bildirmişlerdir. Sôfiyye-ialiyyenin, tesavvufa âid sözleri, câhillerin sandıkları gibi, kitâbdanokumakla, başkalarından öğrenmekle ve taklîd ile değil, keşf ile ya’nî mubârekkalblerine, temiz rûhlarına akıp gelmekle anladıkları ma’rifetlerdir.Eski Yunan felsefecileri, herşeyi akl ile anlamağa, akla uydurmağa kalkışanve yalnız aklın beğendiğine inanan kimselerdir. Bunlar, aklın erebileceğişeylerde doğruyu bulabilirler ise de, aklın kavrıyamadığı, erişemediğibirçok şeylerde yanılıyor, aldanıyorlar. Nitekim, sonra gelenleri, öncekilerininyanlışlarını çıkarmakda, birbirlerini beğenmemekdedirler. İslâmâlimleri ise, zemânlarına kadar olan fen bilgilerini okuyarak ve islâmiyyetingösterdiği yolda, kalblerini ve nefslerini temizliyerek, aklın erişemediğibilgilerde de doğruyu bulmuşlar, hakîkate varmışlardır. İslâm âlimlerinefelesof demek, bunları küçültmek olur. Eski Yunan felsefecileri, yanılıcıolan aklın esîri, mahkûmu kimselerdir. Bunlar tecribe etmeyip, aklile söylediklerinde ve deneyleri açıklarken vehmlerine kapıldıkları zemânlardaaldanıyor, zararlı oluyorlar. Bunun için ve aklın üstüne çıkamadıklarıiçin, bunlar islâm âlimi gibi yüksek olamaz.Aklı olmıyan delidir. Aklını kullanmıyan sefîhdir. Akla uygun iş yapmamaksefâhetdir. Aklı az olan da ahmakdır. Yalnız akla uyup, yalnız ona güvenip,aklın ermediği şeylerde yanılan kimse, eski kafalı felsefecidir. Aklınerdiği şeylerde, ona güvenen, aklın ermediği, yanıldığı yerlerde, Kur’ân-ı kerîminışığı altında akla doğruyu gösteren yüksek insanlar da, islâm âlimleridir.O hâlde islâmiyyetde felsefe yokdur, islâm felsefesi, islâm felesofu yokdur.Felsefenin üstünde olan islâm ilmleri ve felsefecilerin üstünde olan islâmâlimleri vardır].Muhyiddîn-i Arabînin “kuddise sirruh” kitâblarından da Allahü teâlânın,tabî’at kuvvetleri gibi, herşeyi irâdesiz yapdığı ma’nâsı anlaşılıyor.Allahü teâlânın kudretini anlatırken, eski Yunan felsefecilerine uyduğu seziliyor.(İsterse yapmaz) demiyor da, (Yapması lâzımdır) diyor. Büyüklerimizinbeğendiği, büyük bildiği Muhyiddîn-i Arabînin birçok sözlerinin,Ehl-i sünnetin doğru sözlerine uymaması, yanlış olması, ne kadar şaşılacakşeydir. Hatâları, keşfinde, kalbe doğan bilgilerde olduğu için, belki kabâhatsayılmaz. İctihâddaki hatâlar gibi birşey söylenemez. Onun büyük olduğunuve hatâlarının kusûr sayılamıyacağını, yalnız bu fakîr söyliyorum.Onu büyük bilir ve severim. Ehl-i sünnet âlimlerinin sözlerine uymıyan yazılarınıyanlış ve zararlı bilirim. Sôfiyyûndan bir kısmı, onu beğenmiyor veçirkin şeyler söylüyor. Bütün ilmlerini yanlış ve bozuk biliyorlar. Bir kısmıda ona uyarak, bütün ilmlerini, yazılarını olduğu gibi alıyor. Hepsini doğrubiliyor ve doğruluklarını isbât etmeğe kalkışıyor. Bu iki kısm da yanılıyor,adâletden ayrılıyor. Bir kısmı haddi aşıyor. Birisi de, büsbütün mahrûmkalıyor. Evliyânın büyüklerinden olan Muhyiddîn-i Arabî “kuddise sirruh”keşflerindeki hatâsından dolayı, büsbütün red olunabilir mi? Fekat,Ehl-i sünnetin doğru sözlerine uymıyan, hatâlı bilgilerine uyulur mu ve herşeyide kabûl olunur mu? Burada doğru yol, cenâb-ı Hakkın bize ihsân etdiği,iki tarafa sapmıyan orta yoldur. [İmâm-ı Süyûtî hazretleri (Tenbîh-ul-– 359 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!