16.07.2015 Views

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Cevâb: Sâlikin gördüğü makâmlar, Peygamberlerin urûc etdikleri, yükseldiklerimakâmlar değildir. O büyükler, urûc ederlerken, o makâmlardançok yukarı yükselmişlerdir. Çünki o makâmlar, o büyüklerin mebde-ite’ayyünleri olan, Allahü teâlânın ismleridir. Allahü teâlâdan gelen feyzler,ni’metler, hep mebde-i te’ayyün denilen bu ismlerden gelir. Çünki, Allahüteâlânın, arada ismleri olmadan, bu âlem ile hiçbir ilgisi yokdur. Allahüteâlânın mahlûklara ihtiyâcı ve mahlûklarla doğrudan doğruya ilgisiyokdur. Ankebût sûresi, altıncı âyet-i kerîmesinde meâlen, (ElbetteAllahü teâlânın bu âlemlere hiç ihtiyâcı yokdur) buyuruldu. O büyükler,yükseldikleri makâmdan geri inerken, yukarıdaki nûrları da birlikde indirirlerve kendilerine mahsûs olan bu ismlerde yerleşip kalırlar. Bununiçin, bir kimse bunları ararsa, bu yerleşdikleri makâmlarında bulur. Zât-iilâhîyi isteyen, yüksek yaradılışlı bir kimse, yükselirken bu ismlere yetişirve onlardan da yukarıya geçer. Allahü teâlânın dilediği makâma kadar yükselir.Fekat, bu sâlik yukarıdan aşağı inerken, kendi mebde-i te’ayyünü olanve Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” bulundukları ismlerden dahâ aşağıdaolan isme gelip yerleşince, kendi makâmı ile onların makâmları arasındakifarkı anlar. İşte dahâ üstün olmak, bu makâmlar ile ölçülür. Makâmıyüksek olan kimse, dahâ yüksekdir. Sâlik, kendi makâmı olan isme inmedikçeve bu makâmın dahâ aşağıda olduğunu anlamadıkça, o büyüklerindahâ üstün olduklarına zevkle ve hâl ile inanmaz. Dahâ üstün olduklarını,işiterek söylemekdedir. Önce îmân etmiş olduğu için, yüksek olduklarınısöyler. Fekat vicdânı, sözüne uygun değildir. Bu zemân, Allahü teâlâyasığınması, yalvarması, câhil ve zevallı olduğunu söylemesi, doğrusununkendisine bildirilmesi için düâ etmesi lâzımdır. Bu hâl, sâliklerin ayakkayacak, tehlükeye düşecek yerleridir. Bu yazımızı bir misâl ile açıklıyalım.Biliyoruz ki, duman, sıcak sıvı ve katı zerrelerdir. Sıcak olduklarıiçin, genişlemiş, hafîflemiş olan sıvı ve katı dânecikler, havada yükselir. Bunugörünce, katı ve sıvı dâneciklerin havadan dahâ hafîf olduklarını söylemekdoğru olmaz. Çünki dâneler, ısı enerjisi tarafından kaldırılmakdadır.Soğudukları zemân, yine geri, aşağı inerler. Yere düşerler. Kendi yerlerininhavadan dahâ aşağı olduğu anlaşılır. Sâlik de, o makâmlardan yukarı,fazla muhabbet enerjisi ile sürüklenmekdedir. Kendi makâmı, o makâmlardanaşağıdadır.Buraya kadar bildirdiklerimiz, müntehî için idi. Müntehî, tesavvuf yolunda,çıkabileceği derecelerin sonuna varan Velî demekdir. Yolun başlangıcında,böyle sanılırsa, kendini büyüklerin makâmlarında bulursa, bununsebebi başkadır. Şöyle ki, sonlarda bulunan her makâmın, yolun başındave ortasında benzerleri, görünüşleri vardır. Başlangıcda ve yoldaolanlar, bu görüntülere gelince, o makâmların kendilerine geldiklerini sanırlar.Birşeyin görüntüsü ile, kendisini ayırd edemezler. O büyüklerin görüntülerini,benzerlerini de, makâmlarının görüntülerinde bulunca, o büyüklerleortak olduklarını sanırlar. Zan etdikleri gibi değildir. Bir şeyin gölgesini,kendisine benzetmekden başka birşey değildir. Yâ Rabbî! Herşeyinözünü, yapısını bize bildir! Sevgili Peygamberin hurmetine, bizleriboş, fâidesiz şeylerle vakt geçirmekden koru! Âmîn.– 246 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!