16.07.2015 Views

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ması, büyüklüğe dahâ uygun olur sanıyor. Sebeblerde te’sîr yokdur, sebeblerkarışmadan herşey doğrudan doğruya, Allahü teâlânın yaratması ile varoluyor diyorlar. Bunlar anlamıyor ki, sebebleri aradan kaldırmak, hikmeti[ya’nî Allahü teâlânın uygun gördüğünü], âdetini bozmak demekdir.Bu hikmetde ise, nice fâideler vardır. Yâ Rabbî! Bu varlıkda, hiçbirşeyi hikmetsiz,yersiz, uygunsuz yapmadın! Peygamberlerin hepsi “aleyhimüssalevâtüvetteslîmât” her işlerinde, sebeblere yapışırdı ve bununla berâber, işlerinyaratılmasını Allahü teâlâdan dilerdi. Meselâ, Ya’kûb “aleyhisselâm”çocuklarını Sûriyeden, Mısra gönderdiği zemân, nazar değmesin diye,(Hepsi bir kapıdan girmeyip, ayrı kapılardan girmelerini) nasîhat etdi.Bununla berâber, nazar değmemesini Allahü teâlâdan dileyip, (Bu nasîhatiyapmakla, Allahü teâlânın sizin için dilediğini değişdiremem. Çünkitedbîr, kaderi değişdiremez. Her zemân Onun dediği olur. Sizi Ona emânetediyorum. Ona güveniyorum. Herkes de, her işinde yalnız Ona güvenmelidir.Herkesin, zevallı bir vâsıtadan başka birşey olmadığını düşünerek,yalnız Ona güvenenlerin imdâdına elbette yetişir) dedi. Allahü teâlâ, bu hâliYûsüf sûresinde, (O âlim idi. Kazâ ve kaderimi biliyordu. Ona bildirmişdim.Fekat insanların çoğu, kazâ ve kaderimi anlamıyor) meâlindeki altmışsekizinciâyetinde bildiriyor ve beğeniyor. [Beyt:İnsan tedbîr alır, sebeblere yapışır, takdîri bilmez,Allahın takdîri, kulun tedbîri ile değişmez!]Allahü teâlâ, Peygamberimiz Muhammed aleyhissalâtü vesselâma da sebeblereyapışmasını emr ediyor. Enfâl sûresi, altmışdördüncü âyetindemeâlen, (Ey sevgili Peygamberim “sallallahü aleyhi ve sellem”! Sana, Allahüteâlâ ve mü’minlerden, sana tâbi’ olanlar yetişir!) buyuruldu.Sebeblerin te’sîrine gelince, Allahü teâlâ, sebeblerde ba’zan te’sîr, ya’nîiş yapabilecek kuvvet de yaratıyor. O işi hâsıl ediyorlar. Ba’zan da, aynı sebeblerde,bu te’sîri yaratmıyor. O işi yapamıyorlar. Bu hâli herkes herzemân görmekdedir. Aynı sebeblerin, aynı işi, ba’zan meydâna getirdiğini,ba’zan da, işi yapamadığını hepimiz görmekdeyiz. Sebeblerde, te’sîr yokdurdemek, tecribeleri, hâdiseleri körü körüne inkâr etmekdir. Te’sîrineinanmalı. Fekat, sebeblerdeki bu te’sîrlerin de, kendileri gibi, Allahü teâlânınyaratması ile, vücûde geldiğini bilmelidir. Bu fakîrin “rahmetullahiteâlâ aleyh”, bu mes’eledeki sözü, işte böyledir. Demek ki, sebeblere yapışmak,tevekküle, [Allahü teâlâya güvenmeğe] mâni’ değildir. Aksini tesavvufyolunda yürüyen ve henüz ilerlememiş olan sôfiler söyler. Hâlbukisebeblere yapışmak, sebebleri araya koymak, tevekkülün en yüksekderecesidir. Ya’kûb “aleyhisselâm”, hem sebeblere yapışdı, hem de Allahüteâlâya tevekkül etdi. [Ciğerler genişleyince, temiz havâ içeri giriyor. Daralınca,kirli havâ dışarı çıkıyor. Bu hâl, her dakîka devâm ederek, yaşayabiliyoruz.Ciğerleri hareket etdiren kuvvet sâhibinin ve havâdaki yüzde yetmişsekizazot ve yüzde yirmibir oksijen mikdârının hiç değişmediğini görenakl sâhibleri, Allahü teâlânın varlığını hemen anlar. Bu yaratıcı, var olduğunuhaber de veriyor. İnanmıyanı sonsuz yakacağım diyor.][Îmânın altı şartından biri de kadere, hayrın ve şerrin Allahü teâlâdanolduğuna inanmakdır]. Allahü teâlâ, hayrı ve şerri, iyiyi kötüyü irâde eder,– 361 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!