16.07.2015 Views

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

hâsıl olmakdadır. Keşfler, ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerinden kılkadar ayrılmamakdadır. Onların kısaca bildirdikleri şeyleri açıkladılar vegenişletdiler. Düşünerek anlamak yerine içden gelerek öğrenmeği ihsân etdiler.Bir kimse Hâce Şâh-i Nakşibend “kaddesallahü teâlâ sirrehül akdes”hazretlerinden sordu:Süâl: Tesavvuf yolunda ilerlemek, ya’nî sülûk niçindir?Cevâb: (Kısaca, topluca öğrenilenlerin genişlemesi, açılması ve düşünerekbulmak yerine, keşf ile kalbe gelmek içindir) buyurdu. Onlardan başkaşeyler öğrenmek içindir buyurmadı. Evet, tesavvuf yolunda ilerlerken, bilgiler,ma’rifetler hâsıl olmakdadır. Fekat, bunların hepsini bırakıp ilerlemeklâzımdır. En son makâma, ya’nî Sıddîklık makâmına varmadıkça doğru bilgilerekavuşamaz. Şuna şaşılır ki, Ehlüllah arasında, bu şerefli makâma kavuşduklarınısöyleyenlerin bu makâma uygun olan bilgileri ve ma’rifetleri acabâneden olmuyor? (Her ilm sâhibinin üstünde dahâ büyük âlim vardır.)Kazâ ve kader bilgisini de açıkladılar. Öyle bildirdiler ki, islâmiyyetinbildirdiğinden hiç ayrılığı yokdur. Bu bilgiye, îcâb noksanlığı ve cebr lekesihiç bulaşmamakdadır. Bu bilgi, ayın ondördündeki ay gibi açık anlaşılmakdadır.İslâmiyyetin bildirdiğine hiç uygunsuz olmadığı hâlde bu bilgiyiniçin herkesden gizlediklerine şaşıyorum. Eğer dîn-i islâma uygun olmasaidi, o zemân örtmeleri, saklamaları uygun olurdu. Ne yapdığından süâlolunmaz. Fârisî beyt tercemesi:Onun korkusundan, kim ne yapabilir?Teslîm olmakdan başka ne diyebilir.İlmler ve ma’rifetler, nisan yağmuru gibi akıyorlar. İnsanın idrâki bunlarıkavrıyamıyor. Lâf olsun diye insanın idrâki diyoruz. Yoksa, sultânın hediyyeleriniancak onun hayvanları taşıyabilir. Önceleri, bu şaşılacak bilgileriyazmak istiyordum. Fekat başaramadım. Bunun için üzülüyordum. Sonra,(bu bilgileri göndermek, alışdırmak içindir; bunları ezberlemek için değildir)diyerek üzüntümü giderdiler. Nitekim mekteblerde talebe diploma almakiçin çeşidli şeyler öğrenirler. Bunları ezberlemek için öğretmezler.Bu bilgilerden birkaçını yüksek huzûrunuza sunuyorum. Şûrâ sûresi onbirinciâyetinde (Onun benzeri gibi hiç birşey yokdur. Ancak O işitici ve görücüdür)buyuruyor. Bu âyet-i kerîmenin baş tarafı, Allahü teâlâyı tenzîhediyor. Bu, açıkça anlaşılmakdadır. O işiticidir, görücüdür buyurması da,bu tenzîhi temâmlamakda ve kuvvetlendirmekdedir. Şöyle ki, mahlûklardada görmek ve işitmek vardır. Mahlûkların bu iki duygusu Allahü teâlânınişitmesi ve görmesi gibi sanılabilir. Allahü teâlâ, mahlûkların işitmediğini,görmediğini bildirerek, böyle sanmak yolunu kapamakdadır. Buâyet-i kerîmede, işitici ve görücü yalnız Odur, mahlûklarda yaratılmışolan kulak ve göz, işitmekde ve görmekde hiç rol oynamaz. Allahü teâlâ,kulağı ve gözü yaratdığı gibi, işitmeyi ve görmeyi de yaratmakdadır. Allahüteâlânın âdeti şöyledir ki, kulakdan ve gözden beyne te’sîrler gelince işitmeyive görmeyi yaratmakdadır. İnsanların sıfatları, görmelerine ve işitmelerinehiç te’sîr etmez. Te’sîr eder denilirse, te’sîri de O yaratmakdadır. Mahlûklarınkendileri te’sîrsiz oldukları gibi, sıfatları da te’sîrsizdir. Herhangibir kuvvetle taşdan ses çıkarılırsa, taş konuşuyor, o konuşucudur denilemez.– 33 – Mektûbât Tercemesi: - F:3

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!