16.07.2015 Views

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

MEKTÛBÂT TERCEMESİ

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Vaktin devâmlı olması demek, bu vaktdeki hâlin bilinmesi ve başka şeylerigibi eserlerinin, alâmetlerinin devâmlı olması demek değildir. Belki,vaktin olduğu gibi devâm etmesi ve hâlin kendisinin devâmlı olması demekdir.Bir şeyi yanlış zan etmek, onun doğru olmasına ziyân getirmez. Hattâçok zanlar vardır ki, günâh olur.Söz uzadı. Biz yine kendimize gelelim! Mukaddes meydânda “celle şânüh”söz binicisini koşturamıyacağımız için, kendi kulluğumuzu, aşağılığımızıve gücümüzün yetersiz olduğunu anlatalım. İnsan, kulluk vazîfeleriniyapmak için yaratıldı. Bir kimseye başlangıçda ve ortalarda aşk ve muhabbetverilirse, onun Allahü teâlâdan başka şeylere olan bağlılıklarını kesmesiiçin verirler. Aşk ve muhabbet de aranılacak, özenilecek şey değildir.Kulluk makâmına kavuşmak için birer aracıdırlar. Bir kimsenin Allahü teâlâyakul olması için, Ondan başka şeylere kul olmakdan ve bağlanmakdantam kurtulması lâzımdır. Aşk ve muhabbet, bu bağlılıkları kesmekdenbaşka bir işe yaramaz. Bunun için, vilâyet ya’nî evliyâlık mertebelerinin sonu,en yükseği (Abdiyyet makâmı)dır. Vilâyet derecelerinde, abdiyyetmakâmının üstünde hiçbir derece yokdur. Bu makâmda, kul ile sâhibiarasında, kulun sâhibine muhtâc olmasından ve sâhibin kendisinin ve sıfatlarınınhiçbir şeye hiç muhtâc olmamasından başka hiçbir bağlılık yokdur.Burasını iyi açıklayalım ki, kendisi ile Onun kendisi arasında ve sıfatları ileOnun sıfatları arasında ve kendi işleri ile Onun işleri arasında, hiçbir bakımdanhiçbir benzerlik bulmayacakdır. Onun zılli, görüntüsü olduğunu söylemekde,bir benzerlik, bir bağlılık olur. Bundan da kaçınmak lâzımdır. Onuyaratıcı, kendisini yaratılmış bilmelidir. Bundan başka hiçbir şeye ağızaçmamalıdır. Tesavvuf yolunda ilerliyenlerin çoğu “rahmetullahi teâlâaleyhim ecma’în” (Tevhîd-i fi’li) ile karşılaşmakdadır. Her şeyi yapan Allahüteâlâdır derler. Bu büyükler, bu işleri yaratanın bir olduğunu bilir. Buişleri yapan birdir demek istemezler. Böyle söylemek, zındıklık olur. Bunubir misâl ile açıklıyalım:Kukla oynatan bir kimse, perde arkasında oturur. Tahtadan, kartondaninsan şeklinde yapılmış cansız şeyleri iple oynatır. Seyrciler, perdede oynayankarton, tahta parçalarının birçok şeyler yapdığını görür. Aklı olankimseler bu hareketleri, perde arkasında oturan adamın yapdığını anlar.Fekat bu işler, perdedeki tahta parçalarından meydâna gelmekdedir. Bununiçin, bu şekller hareket ediyor denir. Perde arkasındaki adam hareketediyor denmez. Bu sözleri, işin doğrusunu göstermekdedir. Peygamberlerin“aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” yolları da böyle olduğunu bildirmekdedir.İşleri yapan bir yapıcıdır demek, sekr hâlinde söylenen sözlerdendir.Sözün doğrusu şöyledir ki, işleri yapan çokdur. İşleri yaratan birdir. Tevhîd-ivücûd bilgileri de böyledir. Sekr vaktinde ve hâl kapladığı zemân söylemişlerdir.Keşf yolu ile edinilen bilgilerin doğru olması, islâmiyyetde açıkçaanlaşılan bilgilere uygun olmaları ile ölçülür. Kıl kadar ayrılık sekrdenileri gelir. Din bilgilerinin doğrusu, Ehl-i sünnet vel-cemâ’at âlimlerinin“rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” anladıkları bilgilerdir. Bunlara uymamakyâ zındıklık ve ilhâddır, ya’nî doğru yoldan ayrılmakdır, yâhud sekrhâlinde söylenmişdir. Sekrden tam kurtulmak, (Abdiyyet makâmı)ndaolur. Başka makâmların hepsinde az çok sekr bulunur. Fârisî mısrâ’ terce-– 51 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!