Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler ... - Bilkent University
Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler ... - Bilkent University
Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler ... - Bilkent University
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ilgili olarak söylediklerini şöyle özetler: “[T]arihsel anlatı, [...] geçerliliği kanıtlanmış<br />
olgu <strong>ve</strong>ya olaylardan yola çıkarken, bunları tutarlı bir anlatıya dönüştürmek üzere<br />
zorunlu olarak hayali adımlar atılmasını gerektirir. Bu nedenle, kurgusal bir unsurun [...]<br />
tarihsel söyleme girmesi kaçınılmazdır” (2). Hayden White, tarih metodolojisini konu<br />
alan yazılarını derlediği, The Content of the Form adlı çalışmasında yer alan “The<br />
Question of Narrati<strong>ve</strong> in Contemporary Historical Theory” (Çağdaş Tarih Kuramında<br />
Anlatı Sorunu) adlı yazısında, bilimsellik <strong>ve</strong> dolayısıyla nesnellik iddiasında olan bir<br />
disiplinde, hikâye anlatma zorunluluğunun kendi içinde bir çelişkiyi barındırdığını<br />
belirtir (26). Bu açıdan bakıldığında, zorunlu olarak kullanılan dilin <strong>ve</strong> metinselliğin, 19.<br />
yüzyılda öne sürülen tarih biliminin temel sorunları olduğu <strong>ve</strong> tarihle edebiyat arasındaki<br />
ayrımın hiçbir zaman zannedildiği kadar keskin olamayacağı ortaya konmuş, bugün de<br />
büyük çoğunlukla kabul edilmiştir. Farklı disiplinler olarak sürekliliklerini devam<br />
ettirseler de, Tarihi Yeniden Düşünmek adlı çalışmasında Keith Jenkins’in de belirttiği<br />
gibi, tarihin “dilsel bir kuruluş” olduğu <strong>ve</strong> dolayısıyla her iki anlatı türünün birbirinden<br />
beslendiği kabul edilmektedir (19). Iggers, bu bağlamda, 19. yüzyıl “bilimsel” tarihiyle<br />
edebî tarih gelenekleri arasındaki kopuşun, 19. yüzyıl tarihçilerinin zannettiği kadar<br />
büyük olmadığını belirtir (2).<br />
Iggers’ın tarihyazımında son yirmi yıldır gerçekleştiğini belirttiği asıl<br />
dönüşümün yirminci yüzyılın başlarında ortaya çıktığı görülür. Tarihin kurgusallığının,<br />
dolayısıyla edebiyatla bağının yeniden gündeme geldiği yıllarda, tarihin “bilimsel” olma<br />
çabasına hangi sebeplerden dolayı karşı çıkıldığını anlamak için, geleneksel tarih<br />
anlayışıyla tarihin bilimselliği üzerinde duran 19. yüzyıl tarih anlayışı arasındaki ortak<br />
noktaları bilmek gerekir. Iggers, “bilimsel yönelim”in edebî gelenekle “üç temel<br />
varsayımı paylaş[tığını]” söyler <strong>ve</strong> ortaklıkları şu şekilde sıralar:<br />
30