Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı Bir Analiz - SETA
Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı Bir Analiz - SETA
Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı Bir Analiz - SETA
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
TÜRKİYE’DE YÜKSEKÖĞRETİMİN TEMELLERİ<br />
kaynağı, programsız ve denetimsiz bir ilköğretimden gelen öğrenciler<br />
olduğu için, söz konusu okulların eğitim düzeyi düşüktü (Ortaylı,<br />
2008). II. Mahmut ilk ve orta eğitimi kurmadan yükseköğretimi kurmaya<br />
çalışmış fakat bu çaba, altyapı eksikliklerinden dolayı etkili bir<br />
çözüme dönüşememiştir. Osmanlı’daki eğitim sistemi, toplumu eğitmekten<br />
çok devleti yönetecek kişilerin eğitimi üzerine kurulmuştur.<br />
Bu nedenle devleti yönetecek elitler dışında kalan eğitim kurumları<br />
toplumdaki çocukların daha çok dini sosyalizasyonunu sağlamaya<br />
yönelik sübyan ve mahalle mektepleridir (Tekeli, 2007). Tanzimat’tan<br />
sonra medrese sisteminin yanında, devletin çeşitli kurumlarına personel<br />
yetiştirmek üzere, modern okullar başlanmıştır. Bunların bir<br />
kısmı yükseköğretim vermektedir (Ergin, 1940, C. II). Bu okulların<br />
çoğu mesleki ve teknik öğretim vermek amacıyla kurulmuştur.<br />
Osmanlı literatüründe Batılı tarzda bir üniversite modeli olarak<br />
“darülfünun” adıyla bir yükseköğretim kurumu kurma düşüncesi<br />
1845 yılında oluşturulan Muvakkat Meclis-i Maarif ’in hazırlayıp<br />
1846’da Meclis-i Valâ’ya sunduğu lâyihada geçmektedir. Bu lâyihaya<br />
dayanarak hazırlanan ve Sultan Abdülmecit’e sunulan 21 Temmuz<br />
1846 tarihli Meclis-i Valâ mazbatasında geçen “darülfünun”, kendini<br />
geliştirmek isteyen ve bütün ilim ve fenleri öğrenmeye istekli veya<br />
devlet dairelerinde çalışan insanları yetiştirmek için gerekli bilgileri<br />
sağlayan bir kurum olarak tanımlanmıştır (Kafadar, 2000). 1851 yılında<br />
üniversitenin temellerini oluşturmak için, Ali Paşa, Fuad Paşa<br />
ve Cevdet Paşa üçlüsü, bir ilim akademisi (Encümen-i Daniş) kurdular.<br />
Encümen, Darülmaarif ’te ayda bir toplanacak ve Darülfünun’da<br />
okutulacak kitapları hazırlayacaktı (Aynî, 2007). Cevdet Paşa, Suphi<br />
Paşa, Ahmet Vefik Paşa, Hayrullah Efendi, Redhouse ve Hammer<br />
gibi Encümen üyeleri, eserleriyle Darülfünun’a hazırlık mahiyetinde<br />
hizmet etmişlerdir. Encümen kısa ömürlü olmuştur ve Kırım Savaşından<br />
sonra dağılmıştır. Ali ve Fuad Paşalar, 1862’de Cemiyet-i<br />
İlmiye-yi Osmaniye’yi kurmuşlardır. Cemiyet halka açık dersler düzenlemiş<br />
ve bir süreli yayına sahip olmuştur. Fakat Cemiyet (Akademi)<br />
çalışmaları, üniversitenin kurumsallaşmasına ciddi bir katkı sunamamıştır.<br />
Çünkü bu eğitim sistemi “tersine” düzenlenmişti; yani<br />
önce üniversitenin sonra akademinin kurulması daha iyi olabilirdi<br />
(Ortaylı, 2008, s. 221).<br />
127