Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı Bir Analiz - SETA
Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı Bir Analiz - SETA
Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı Bir Analiz - SETA
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
TÜRKİYE’DE YÜKSEKÖĞRETİM<br />
Berlin Üniversitesi, Napolyon’a karşı yenilen ve toprakları işgal edilen<br />
Almanların milli reformlara girişmelerinin bir sonucu olarak<br />
ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu üniversite, yeni bir siyasi ortamda,<br />
askeri yenilgi sonrası tahrip olmuş milli kültürü yenileme çabasının<br />
bir parçasıdır. İşgal sonrası bir grup Alman reformcu, arkalarına Hegel,<br />
Fichte ve Schleiermacher gibi filozofları da alarak, üniversiteyi<br />
yenilemeye giriştiler. Bu yeni kurum, öğrenme ve öğretmenin ideal<br />
merkezi olacak ve aynı zamanda özerk olacaktı. Bu kurumda öğrenciler<br />
dar uzmanlaşmadan kaçınacaklardı. Berlin Üniversitesinin planını<br />
1809 yazında çizen Wilhelm von Humboldt, siyasî becerilerini<br />
kullanarak yeni üniversitenin kurulması için kraliyet onayını aldı.<br />
Humboldtçu üniversitede kurgulanan öğrenme ve öğretme özgürlüğü<br />
(Lehrfreiheit, Lernfreiheit), üniversiteyi sadece devletin dış siyasi<br />
baskılarından değil, aynı zamanda lonca-tipi akademik fraksiyonların<br />
ve grupların baskılarından da korumak amacındaydı. Bundan<br />
dolayı Humboldt, profesörlerin üniversite tarafından değil, devlet<br />
tarafından atanmasını önermişti. Humboldt’un üniversite ile doğrudan<br />
ilgilenmesi bir yıldan az sürdü. Çünkü kendisi bile, Almanya ile<br />
Avrupa’daki toplumsal koşullardan dolayı Aydınlanma’nın ideallerini<br />
yaşatacak üniversitenin bir geleceği olup olmadığından kuşkuluydu.<br />
Humboldt’un kurduğu üniversite uzun ömürlü bir kurum oldu. Fakat<br />
ilginç bir şekilde bu üniversite, felsefî olarak tasarlandığının aksine,<br />
dar uzmanlaşmanın mekânı oldu ve üniversitede özellikle doğa<br />
bilimleri ile sosyal bilimler arasındaki ayrışma gittikçe belirginleşti.<br />
Humboldtçu üniversitede geniş bir ilgi alanı olan bilgin yerine, uzmanlaşmış<br />
profesyonel bilim adamı ortaya çıktı. Humboldt’un ideali<br />
olmayan fakat Humboldt’un kurduğu Alman üniversitesi, ilerleyen<br />
dönemlerde başarılı olmuş ve dünyanın her tarafında model olarak<br />
öne çıkmıştır.<br />
<strong>Bir</strong> fikir ve kurum olarak üniversite zamanla değişmiş ve değişik<br />
ülkelerde farklı biçimler almıştır. Almanya’da Humboldt araştırmayı<br />
üniversitenin temel ve kurucu bir özelliği olarak görürken,<br />
İngiltere’de Newman üniversiteyi araştırma kurumu olarak görmemiştir.<br />
Amerikan üniversiteleri, 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde,<br />
araştırmanın yanında topluma hizmet gibi eğitimin pratik yönlerini<br />
de öne çıkarmayı ihmal etmemişlerdir. Böylece Amerikan üniversi-<br />
46