Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı Bir Analiz - SETA
Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı Bir Analiz - SETA
Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı Bir Analiz - SETA
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
TÜRKİYE’DE YÜKSEKÖĞRETİM<br />
Azalan, sadece belli Batılı ülkelerde hammaddeye dayalı üretimdir.<br />
Öte yandan Çin başta olmak üzere bazı ülkelerde üretim ciddi ölçüde<br />
artmıştır. Bununla birlikte, bilgiye dayalı ekonomi gün geçtikçe<br />
büyümektedir. Dolayısıyla, bilgi üreten üniversiteler, ülkelerin milli<br />
kalkınma ve savunmalarında hâlâ önemli roller alan kuruluşlardır.<br />
Ayrıca üniversiteler, bilgiye dayalı ekonomide ortaya çıkan yeni mesleklere<br />
insangücü yetiştirme vazifesini de üstlenmişlerdir.<br />
Küreselleşme sürecinde üniversiteler dışa açılmakta ve yükseköğretim<br />
pazarından geniş pay alma yarışına girmektedirler. Özellikle<br />
ABD, İngiltere, Avustralya ve kısmen de Kanada, markalaşmış üniversiteleriyle<br />
uluslararası eğitim pazarında aslan payını kapan ülkeler<br />
olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bunu gören Hollanda, Fransa ve<br />
Almanya gibi Avrupa ülkeleri de bu pazardan pay almak için stratejiler<br />
geliştirmektedirler (Egron-Polak, 2005). Son yıllardaki eğilimlere<br />
bakıldığında, eğitim pazarının gittikçe genişlediği, hem ekonomik<br />
getiri hem de bilgi üretimi ve beyin göçü açısından önemli kaynak<br />
sağlayan bir endüstriye doğru evrildiği görülmektedir. Üniversite<br />
ve yükseköğretim kurumlarının, uluslararası rekabet ve yenilikçilik<br />
açısından önemli imkânlar sunma potansiyeline sahip olduğu<br />
ve küresel eğitim endüstrisinden pay alma yarışından kopmamaya<br />
çalıştığı bir dönemin eşiğinden geçilmektedir. <strong>Yükseköğretim</strong>, bilim<br />
ve teknoloji alanlarındaki yeni yapılanmalarda bu eğilimler göz ardı<br />
edilmemelidir.<br />
Daha önce değinildiği üzere, günümüzdeki yükseköğretim yapılarına<br />
bakıldığında tek tip ve standardize edilmiş evrensel bir<br />
üniversite anlayışı, biçimi veya pratiği olmadığı görülmektedir. Bu<br />
açıdan değerlendirildiğinde, üniversite değişik toplumsal, siyasi ve<br />
ekonomik amaçlara göre oluşturulmuş farklı biçimlerdeki kurumları<br />
ifade etmektedir. Bu farklılık ve çeşitliliğin temelinde yatan şey,<br />
birçok ülkede üniversite fikrinin modern devlet fikri ile eşzamanlı<br />
olarak gelişmesidir. Özelikle 19. yüzyılda yükseköğretimde yaşanan<br />
dönüşümler ile milliyetçilik ve ulus-devlet arasında sıkı bir bağlantı<br />
bulunmaktadır. <strong>Bir</strong> kurum olarak üniversite, 19. ve 20. yüzyılda,<br />
ulus-devletin en önemli ideolojik aracı olmuştur (Readings, 1996).<br />
20. yüzyılda yükseköğretimde yapılan reformlar, daha çok refah dev-<br />
58