Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı Bir Analiz - SETA
Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı Bir Analiz - SETA
Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı Bir Analiz - SETA
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
TÜRKİYE’DE YÜKSEKÖĞRETİM<br />
edilseler de Avrupa’daki ilk üniversiteler, İspanya’daki, Sicilya’daki ve<br />
Haçlı Seferleri sırasında diğer İslam coğrafyasındaki bilim ve eğitim<br />
merkezlerinden birçok açılardan derinden etkilenmiştir.<br />
Batı-dışı toplumlarda da ciddi bir yükseköğretim geleneği vardır.<br />
Avrupa’nın karanlık çağ diye nitelenen dönemlerinde, İslam ülkelerine<br />
yayılmış olan medreseler, bilgi ve bilim merkezleri olmuşlardır.<br />
10. yüzyılda kurulan El-Ezher ve 11. yüzyılda kurulan Nizamiye<br />
medreseleri, Orta Çağın en önemli yükseköğretim kurumları arasındadır.<br />
Nizamiye, İslam ülkelerinde kurulan diğer medreseler için<br />
model olmuştur. Öğrencilerin bu medreseler arasında dolaşması ve<br />
her bir medresede bir süre kalarak değişik hocalardan bilgiler edinmeleri<br />
bir tür gelenek halini almıştır. Makdisi’ye göre (1989), Orta<br />
Çağda Batı’da gördüğümüz okul loncaları ve İtalyan Rönesans’ındaki<br />
hümanizmin kökenleri doğrudan doğruya Müslüman topraklarında<br />
ve medreselerde gelişmişti. Bu iki önemli entelektüel hareket (loncalar<br />
ve hümanizm), Batı’da üniversitenin biçimlenme ve kurumsallaşma<br />
dönemlerinde oldukça önemli olmuştur ve bugün hâlâ modern<br />
yükseköğretimin bir parçasıdır. Ayrıca, Batı dünyasında bilimin gelişmesinde,<br />
İslam ülkelerindeki çeşitli kuruluşların rolü olmuştur. 9.<br />
yüzyılda kurulan Beytu’l Hikme’de, sadece Yunanca ve Süryanice bilimsel<br />
ve felsefî eserlerin Arapçaya çevrilmesiyle yetinilmemiştir (ki<br />
bu çalışmaların Avrupa’da üniversitelerin ve bilimin gelişmesi açısından<br />
önemi iyi bilinmektedir). Bu akademide modern bilimin temellerini<br />
oluşturan orijinal araştırmalar da yapılmıştır (Raşid, 2005).<br />
Beytu’l Hikme, gökbilimci Yahya ibn Mansur, Öklit ve Batlamyus’un<br />
tercümanı el-Haccâc İbn Matar, cebirin kurucusu el-Hârezmi,<br />
Apollonius’un tercümanı Hilâl ibn Hilâl el-Himsî, tercüman ve ünlü<br />
matematikçi Sabit ibn Kura ve matematikçi ve gökbilimci üç kardeş<br />
olan Benû Mûsâ gibi bilim adamlarına ev sahipliği yapmıştır.<br />
1088 yılında kurulan Bologna Üniversitesinde yönetim, öğrenci<br />
loncalarındaydı. Bolognalı olmayan yabancı öğrenciler yerel otoritelere<br />
karşı kendilerini korumaya almak için collegia (topluluklar)<br />
kurmuşlardır. 13. yüzyılın sonlarına doğru gelindiğinde Bologna’da<br />
İtalyalı olmayan loncalar şunlardı: Fransız, İspanyol, İngiliz, Norman,<br />
Macar, Polonyalı, Alman v.s. Bu küçük loncalar zamanla bir-<br />
42