10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

lanılır. Bu mer’î vakt, güneşin arka kenârı zâhirî zevâl mahallinden ayrılırken başlar.<br />

Güneş, her mahallin sathî üfkundan, ya’nî gördüğümüz (Zâhirî üfuk hattından)<br />

doğar. Önce, ön kenârı, sathî üfukdan, ya’nî gördüğümüz (Zâhirî üfuk hattından)<br />

gâye irtifâ’ına gelince, bu yüksekliğe mahsûs olan, semâdaki (Zâhirî zevâl mahalli<br />

dâiresi) ne gelerek, (Zâhirî mer’î zevâl vakti) başlar. Yere amûd [dik] olan bir çubuğun<br />

gölgesinin kısaldığı his edilmez olur. Sonra güneşin merkezi, o mahallin semâdaki<br />

nısf-ün-nehâr [gündüz müddetinin ortası] dâiresine yükselince, ya’nî hakîkî<br />

üfka nazaran, gâye irtifâ’ında olunca, (Hakîkî mer’î zevâl vakti) olur. Bundan sonra,<br />

arka kenârın, o mahallin, üfk-ı sathîsinin garb tarafından gâye irtifâ’ına indiği vakt,<br />

(Zâhirî zevâl vakti) biterek, gölgenin uzamağa başladığı görülür ve (Zâhirî mer’î zuhr<br />

vakti) olur. Güneş, zâhirî zevâl vaktinden hakîkî zevâl vaktine yükselirken ve buradan<br />

zâhirî zevâl vaktinin sonuna alçalırken, güneşin ve gölgenin hareketleri his edilmez.<br />

Çünki mesâfe ve zemân pek azdır. Dahâ sonra, arka kenâr, üfk-ı sathî hattının<br />

garb tarafından gâye irtifâ’ına inince, (Zâhirî mer’î zevâl vakti) temâm olup, (Şer’î<br />

mer’î zuhr vakti) başlar. Bu vakt, hakîkî zevâl vaktinden (Temkin) zemânı sonradır.Çünki,<br />

hakîkî ve şer’î zevâl vaktleri arasındaki zemân farkı, hakîkî ve sathî<br />

üfuklar arasındaki zemân farkı kadar olup, bu da, (Temkin) zemânıdır. Zâhirî<br />

vaktler, çubuğun gölgesinden anlaşılır. Şer’î vaktler, çubuğun gölgesinden anlaşılmaz.<br />

Hesâb ile hakîkî zevâl vakti bulunup, buna temkin ilâve edilerek, riyâdî şer’î<br />

zevâl vakti olur. Takvîmlere yazılır. Zuhr vakti, asr-ı evvele kadar, ya’nî her şeyin<br />

gölgesi, hakîkî zevâl vaktindeki uzunluğundan, kendi boyu mikdârı veyâ asr-ı sâniye<br />

kadar, ya’nî boyunun iki misli uzayıncaya kadar devâm eder. Birincisi, iki imâma<br />

ve diğer üç mezhebe göre, ikincisi, İmâm-ı a’zama göredir.<br />

(İkindi nemâzının vakti), öğle vakti bitince başlıyarak, güneşin arka kenârının,<br />

râsıdın bulunduğu mahallin zâhirî üfuk hattından batdığı görülünceye kadar ise de,<br />

güneş sarardıkdan sonra ya’nî alt [ön] kenârı zâhirî üfuk hattına bir mızrak boyu<br />

yaklaşıncaya kadar gecikdirmek harâmdır. Bu vakt, üç kerâhet vaktinin üçüncüsüdür.<br />

Şimdi, Türkiyede, takvîmlerde, ikindi vaktleri, asr-ı evvele göre yazılıdır.<br />

Bu vaktlerden, kışın 36, yazın 72 dakîka sonra kılınca, İmâm-ı a’zama da uyulmuş<br />

olur. Arz derecesi 40 ile 42 arasında olan mahallerde, ocak ayından başlıyarak, her<br />

ay için 6 dakîka, 36 ya ilâve, temmuzdan sonra 72 den tarh edince, bu aydaki, iki<br />

asr vakti arasındaki zemân farkı olur.<br />

(Akşam nemâzının vakti), güneş zâhirî gurûb edince başlar. Ya’nî, güneşin üst<br />

kenârının, râsıdın bulunduğu mahallin üfk-ı zâhirîsi hattından gayb olduğu görülünce<br />

başlar. Şer’î ve şemsî geceler de, bu vakt başlarlar. Güneşin zâhirî tulû’ ve<br />

gurûbunun görülemediği yerlerde ve hesâb yapılırken, şer’î vaktler kullanılır.<br />

Ziyâsı, sabâhları en yüksek tepeye gelince, şer’î tulû’ vakti olur. Akşamları buradan<br />

çekildiği görülünce de, mer’î şer’î gurûb vakti olur. Ezânî sâat makineleri, bu<br />

vakt 12 yapılır. Akşam nemâzının vakti, yatsı nemâzının vaktine kadar devâm eder.<br />

Akşam nemâzını, vaktin evvelinde kılmak sünnetdir. (İştibâk-i nücûm) vaktinden,<br />

ya’nî yıldızlar çoğaldıkdan, ya’nî güneşin arka kenârının zâhirî üfuk hattı<br />

altına on derece irtifâ’a indikden sonraya bırakmak harâmdır. Hastalık, seferî<br />

olmak, hâzır ta’âmı yimek için, bu kadar gecikdirilebilir.<br />

(Yatsı nemâzının vakti), İmâmeyne göre, işâ-i evvelden, ya’nî garbdaki zâhirî<br />

üfuk hattı üzerinde, kırmızılık gayb oldukdan sonra başlar. Diğer üç mezhebde de<br />

böyledir. İmâm-ı a’zama göre, işâ-i sânîden, ya’nî beyâzlık gayb oldukdan sonra<br />

başlar. Hanefîde, şer’î gecenin sonuna, ya’nî fecr-i sâdıkın ağarmasına kadardır.<br />

Kırmızılığın gayb olması, güneşin üst kenârının, üfk-ı sathînin altında, onyedi<br />

derece irtifâ’a indiği vaktdir. Bundan sonra, ya’nî ondokuz derece irtifâ’a inince,<br />

beyâzlık gayb olur. Şâfi’î mezhebinde yatsı nemâzının âhir vakti, şer’î gecenin yarısına<br />

kadar diyenler vardır. Yatsıyı, şer’î gecenin yarısından sonra kılmak, bunlara<br />

göre câiz değildir. Hanefîde ise, mekrûhdur. Mâlikîde şer’î gecenin sonuna ka-<br />

– 178 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!