10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

mesi farzdır. Herşeyi bildirmesine lüzûm yokdur. Fekat harâmları bildirmesi vazîfesidir.<br />

Harâmların adını ayrı ayrı bildirmeğe de lüzûm yokdur. Tütünün, hadîs-i<br />

şerîflerde ve ictihâdlarda açıkca söylenmemesi, onların zemânında bulunmadığı<br />

için değildir. O zemânda bulunan birçok şeyin adı da, ayrı ayrı bildirilmedi. Müctehidler,<br />

kıyâmete kadar meydâna çıkacak herbirşeye halâl veyâ harâm diyebilmek<br />

için, umûmî üsûller, metodlar, kâ’ideler kurmuşdur. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i<br />

şerîflerde adı bildirilen şeyler, bu üsûlleri kurmağa yarayan temel ölçülerdir. Lüzûmu<br />

olmıyanlar bildirilmemişdir. İşte, Hanefî mezhebinin kavâid ve üsûl-i mezhebiyyesine<br />

göre, harâmlık şartlarını taşımıyan herşey mubâh olur. İbni Âbidîn,<br />

abdestin sünnetlerini ve üçüncü cildde, kâfirlerin islâm memleketlerini almasını<br />

anlatırken diyor ki, (Pezdevî) üsûlünde denildiği gibi, harâm olduğu açıkca bildirilmiyen<br />

herşey, sözbirliği ile mubâhdır. Çünki, Allahü teâlâ Bekara sûresinde,<br />

(Yerlerde olan herşeyi sizin için yaratdım) meâlindeki âyet-i kerîmede, hepsinin<br />

mubâh olduğunu bildirmekdedir. Harâm edilmiyen şeylerin mubâh olduğunu<br />

mu’tezilî olanlar söyler demek de, üsûl kitâblarına uygun değildir. (Tahrîr) kitâbında<br />

bildirildiği gibi, Hanefî ve Şâfi’î âlimlerinin çoğunluğuna göre, herşey yaratılışında<br />

halâldir. Ekmel-üd-dîn, (Pezdevî) şerhinde de böyle bildiriyor ve birşeyin<br />

harâm olduğunu işitmiyen kimselerin, o şeyi yimesi mubâhdır diyor. İmâm-ı<br />

Muhammed, (Leş ve şerâb, yasak edildikden sonra harâm oldu) diyerek, herşeyin<br />

aslında mubâh olduğunu, yasak edilince harâm olduklarını bildiriyor.<br />

Tütünü seven yok demek, güneş yok demeğe benzer. Milyonlarca insan seve seve<br />

içiyor ve övüyor, savunuyor. Tütünü beğenmek, ona karşı aşk i’lân etmek değildir.<br />

Zevk alarak içmek demekdir. Müftî, vâ’ız, imâm, âlim, câhil, fen adamı, devlet<br />

adamı, tabîb, kimyâger, beğ, paşa, her zümrenin, zevkle içdiği nasıl inkâr olunabilir?<br />

Milyonlarla sâlih müslimânın ve halîfe-i müslimînin, şeyh-ül-islâmların kullandığı<br />

şeye, kendi aklı ile ve kendi beğenmediği için, kötü alışkanlık demek, bunu<br />

harâmlara benzetmeğe kalkışmak, ancak câhillerin yapacağı işdir. İkinci Abdülhamîd<br />

hân “rahmetullahi aleyh” tütün içerdi. Kendisine Şemdinândan ve İskeçe<br />

şehrinden tütün gelirdi. İskeçe, Şemdinân ve Samsun tütünleri, kıyılmış hâlinde,<br />

birkaç karış uzun, sarı ve latîf kokmakdadır. Çubuğa koyup içerlerken, etrâfa<br />

hoş kokusu yayılmakdadır. Bozuk, karışık tütün içerken iyi kokmazsa, hâlis ve<br />

hoş kokulusu kötülenemez. Acı biberi sevmiyen kimse, tatlı biberi, hattâ acısını<br />

da kötüliyemez. Bunlara mekrûh diyemez. Eğer derse, sözünün kıymeti olmaz. Herkes,<br />

sevmediği şeye harâm, mekrûh derse, dîn-i islâm, hıristiyanlığa döner. Onun<br />

gibi karmakarışık olur.<br />

İsrâf, harâm olan kötü birşeydir. Ceffel kalem, tütün mutlak olarak isrâfdır demek,<br />

ne büyük cesâretdir. Din âlimlerinin sözlerine temâmen yersiz ve değersiz demek<br />

ise, aczin, cehâletin ifâdesi olur. Bunları önce anlamak, sonra birer birer vesîkalarla<br />

çürütmek gerekir. Evet, isrâfın islâmiyyetdeki îzâhını, kısmlarını anlamayıp,<br />

lügat ma’nâsı ile tasarlıyan bir kimse, isrâfın en fenâsı, tütün içmekdir deyip<br />

geçer. Çoluk çocuğun nafakasını kesmek suçdur. Bu durumda olanın suçu, niçin<br />

yalnız tütüne yükletiliyor da, en büyük sebeb olan tenbellik ve parayı çeşidli harâmlara,<br />

ihtiyâc olmıyan yerlere harc etmek kötülenmiyor? Zenginin günde bir iki<br />

dâne içdiği sigara veyâ fakîrin kendine ikrâm olunan bir sigarayı içmesine harâm<br />

diyebilmek için, fakîrin hergün nafakadan kesip tütün alması, sebeb olarak, neden<br />

ileri sürülüyor? Bu sözler, tütün düşmanlığını, koyu bir te’assubu göstermekdedir.<br />

Tütünü bırakmak nefs ile mücâdele sevâbı kazandırmaz. Bedene ihtiyâcını vermemek,<br />

zulm olur. Günâh olur. Nefs, ihtiyâca kavuşmakla doymaz. İhtiyâcdan fazlasını<br />

ve harâmları ister. O hâlde, nefsle mücâdele, harâmlardan ve mubâhların fazlasından<br />

sakınmakdır. Günde bir kerre tütün içmemek, nefsle mücâdele değildir.<br />

Tütünü, sıhhate ve keseye zararlı olacak mikdârda fazla içmemek mücâdeledir. Yalnız<br />

tütün ile değil, bütün mubâhlarla da nefs mücâdelesi böyle olmak gerekir.<br />

– 636 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!