10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

sünnet olan din adamları bunları okuyunca, bozuk olduklarını hemen anlıyor. Zındık<br />

olduklarını, ehl-i sünnet olmadıklarını müslimânlara anlatıyorlar. Fekat câhiller,<br />

iğriyi doğrudan ayıramayıp aldanmakdadırlar). (Şevâhid-ül-hak)dan terceme temâm<br />

oldu. (Hadîka)da, el âfetlerini anlatırken bildirilen (Ümmetim, kötü din adamlarından<br />

çok zarâr görecekdir) hadîs-i şerîfi, Vehhâbîleri haber vermekdedir.<br />

(Mîzân-ül-kübrâ), sahîfe ellibir başında ve altmış sonunda buyuruyor ki, sünnet,<br />

ya’nî hadîs-i şerîfler, Kur’ân-ı kerîmi açıklamakdadır. Mezheb imâmları, sünneti açıklamışlardır.<br />

Din âlimleri de, mezheb imâmlarının sözlerini açıkladılar. Kıyâmete kadar<br />

da böyle olacakdır. Sünnet, ya’nî hadîs-i şerîfler olmasaydı, sular, tahâret, nemâzların<br />

kaç rek’at oldukları, rükü’ ve secdede okunacak tesbîhleri, bayram ve cenâze<br />

nemâzlarının nasıl kılınacağını, zekât nisâbını, orucun, haccın farzlarını ve nikâh,<br />

hukûk bilgilerini, hiçbir âlim, Kur’ân-ı kerîmde bulamaz ve öğrenemezdi.<br />

İmrân bin Husayna birisi, (Bize yalnız Kur’ândan söyle!) deyince: Ey ahmak!<br />

Kur’ân-ı kerîmde, nemâzların kaç rek’at olduğunu bulabilir misin dedi. Hazret-i<br />

Ömere, farzların seferde kaç rek’at kılınacağını Kur’ân-ı kerîmde bulamadık dediklerinde,<br />

(Allahü teâlâ, bize, Muhammed aleyhisselâmı gönderdi. Biz, Kur’ân-ı kerîmde<br />

bulamadıklarımızı, Resûlullahdan gördüğümüz gibi yapıyoruz. O, seferde, dört<br />

rek’at farzları iki rek’at kılardı. Biz de, öyle yaparız) buyurdu. Kırkyedinci [47] sahîfesinde<br />

diyor ki, (Din imâmlarının hiçbir sözü, islâmiyyetin dışında değildir.<br />

Çünki herbiri, hem hakîkatde, hem de ahkâm-ı islâmiyyede âlimdirler).<br />

İbni Âbidîn, (Fetâvâ-ı Hâmidiyye)yi kısaltarak, (Ukûd-üd-dürriyye) ismini vermiş,<br />

bunun sonunda, bir mezhebe tâbi’ olmanın lâzım olduğunu uzun yazmışdır.<br />

İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh”, abdestin farzlarını anlatırken buyuruyor<br />

ki, (Bir kişinin haber verdiği hadîsleri veyâ kıyâs ile anlaşılan bilgileri kabûl<br />

etmiyen, beğenmiyen kâfir olmaz ise de, doğru yoldan sapmış olur. Bid’at ehli olur.<br />

Cehenneme girmesi muhakkak olur. Kıyâs ile zâhir olan hükmü kabûl edip de yapmıyan,<br />

fâsık olur. Vâcibi terk etmiş olur. Te’vîl etdiği için, ya’nî zannî delîlden bir<br />

başka ma’nâ çıkardığı için o hükmü yapmıyan fâsık da olmaz).<br />

(Vehhâbîler şimdi yumuşadılar. Eskiden müslimânların mallarına, canlarına saldırıyorlardı.<br />

Şimdi böyle vahşet yapmıyorlar. Hattâ, Ehl-i sünnet olduklarını söylüyorlar)<br />

diyenler işitiliyor. Evet, açık Nassları değişdirmiyenleri için bu söz doğrudur.<br />

Bunlar her müslimân ile kardeşdirler. Fekat, şimdi bütün dünyâdaki müslimânların<br />

dinlerine, îmânlarına saldırıyorlar. Eskiden müslimânların dünyâlarını<br />

yok ediyorlardı. Şimdi, âhıretlerine, ebedî hayâtlarına saldırıyorlar. Müslimânları<br />

ebedî felâkete sürüklemek için bütün kuvvetleri ile çalışıyorlar. Medîne-i<br />

münevveredeki medresenin müdîri, Abdül’Azîz Bâzın (Tahkîk ve îzâh) bozuk kitâbının<br />

türkçesini hâcılara dağıtarak, Ehl-i sünnet i’tikâdını yok etmeğe çalışıyorlar.<br />

5.8.1990 târîhli Türkiye gazetesi, bu bozuk kitâba vesîkalarla cevâb vermiş, müslimânları<br />

büyük tehlükeden kurtarmışdır. (Râbitatül’âlemil-islâmî) isminde bir merkez<br />

kurdular. Her islâm memleketinde bunun şu’belerini açdılar. Dinleri ve ilmleri<br />

çürük olan din adamlarını bol para ile satın alarak, bunları mezhebsizliği<br />

yaymak için kullanıyorlar. Her memleketdeki din adamlarına ve din talebesine onların<br />

dillerinde bozuk kitâbları parasız olarak dağıtıyorlar. Bu yolda her sene, milyonlarla<br />

altın sarf ediyorlar. İngiliz siyâseti ile elli seneden beri kitâbsız, câhil bırakılmış<br />

olan dünyâ müslimânları, bunlara aldanıyorlar. Hak olan ve hadîs-i şerîfler<br />

ile medh ve senâ edilmiş olan Ehl-i sünnet mezhebi böylece unutuluyor, yok<br />

oluyor. Hak gidip, her yere bâtıl yerleşiyor. Müslimânlar için, hattâ bütün insanlar<br />

için bundan dahâ kötü, bundan dahâ zarârlı bir felâket, bir musîbet olamaz.<br />

Ba’zı kimseler, vehhâbîler için (Bunların birkaç yanlış inanışları varsa da, âyet-i<br />

kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden böyle anlıyorlar. Belki bid’at ehli oluyorlar ise<br />

de, bid’at ehlinin bu ümmetden oldukları hadîs-i şerîflerde bildirildi. Bunlar da müslimândır.<br />

Ehl-i kıbledir. Müslimânları sevmemiz, vehhâbîleri de kardeş bilmemiz lâ-<br />

– 471 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!