10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

51 — ÜÇÜNCÜ CİLD, 121. ci MEKTÛB<br />

Bu mektûb, Mirzâ Hüsâmeddîn Ahmede yazılmışdır. Mektûbâtın üçüncü cildinin<br />

seksenyedinci mektûbundaki ince bilgilerden birkaçını açıklamakdadır:<br />

Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçdiği kullarına selâm olsun! Şefkat ve merhamet<br />

ederek bu fakîre [ya’nî İmâm-ı Rabbânîye “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz”]<br />

gönderdiğiniz kıymetli mektûbu okuyarak şereflendim. Diyorsunuz<br />

ki, Ecmîrde iken yazmış olduğunuz mektûbun birkaç yerine buradaki büyüklerden<br />

biri karşı gelmekdedir. Bunları açıklayınız! O mektûbda şübheli görülen yerleri<br />

birkaç sevdiğimiz de bildirmişdi. Bu şübheleri çözmek için, Allahü teâlânın yardımı<br />

ile, birkaç önsöz yazıyorum. Allahü teâlâ hepimize doğru yolu göstersin!<br />

Kıymetli efendim! (Seyr-i murâdî) ve (Seyr-i mürîdî) denilen tesavvuf yolculukları,<br />

bu yolcuların vicdânları ile, ya’nî kalbleri ile anladıkları bir yolculukdur.<br />

Başkasına bildirilmesi, inandırılması lâzım olan şeylerden değildir. Bu sözleri isbât<br />

etmek için delîl göstermeğe lüzûm yokdur. Böyle olmakla berâber, keskin görüşlü,<br />

anlayışlı yaratılan bir kimse, böyle yolculukları söyleyenlerin hâllerini, gidişlerini<br />

inceler, bereketlerini, ilmlerini ve ma’rifetlerini görürse, onun (Seyr-i murâdî)<br />

dediği bir yoldan ilerlemiş, yükselmiş olduğunu hemen anlar. Sözünü isbât<br />

etmesini, delîl, sened göstermesini istemez. Gökde kamerin her gece doğuş ve batış<br />

yerlerini ve aldığı şeklleri gören anlayışlı bir kimsenin, ayın güneşden aldığı ışıkları<br />

yaydığını anlaması gibidir. Keskin görüşlü, bilgili olmıyanlar için, bu kadar görmek<br />

ve incelemek delîl olmaz. Üstâdım hâce Bâkî Billah hazretleri, bu fakîrin ilerlemesinin<br />

(Seyr-i murâdî) olduğunu dahâ başlangıçda bildirmişdi. Orada bulunan<br />

kardeşlerimiz arasında, bu müjdeyi işitmiş olanlar vardır. Mesnevînin aşağıdaki<br />

beytlerinin bu fakîrin hâline uygun olduğunu buyurmuşlardı. Fârisî mesnevî tercemesi:<br />

Ma’şukların sevgisi, gizlidir gizli,<br />

Âşıkın aşkı da, davul sesi gibi,<br />

Fekat aşk, âşıkları üzer eritir,<br />

Ma’şûkları ise, besler, sevindirir.<br />

Murâdlardan vâsıl olanlar, (Râh-i ictibâ) ile, [seçilmişlerin yolu ile] kavuşurlar.<br />

Bu yol, Peygamberlerin ilerledikleri yoldur “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”.<br />

(Avârif) kitâbının sâhibi [Şihâbüddîn-i Sühreverdî] “kuddise sirruh”, (Meczûb-i<br />

sâlik) ve (Sâlik-i meczûb)ları anlatırken, bunu açıkca bildirmişdir. İkinci yola,<br />

(Râh-i mürîdân) ve murâdların yoluna (Râh-i ictibâ) demişdir. (Şûra) sûresindeki<br />

âyet-i kerîmede meâlen, (Allahü teâlâ, dilediğini kendine seçer, kendine kavuşmak<br />

isteyenlere de, kavuşduran yolu gösterir) buyruldu. Evet, ictibâ yolu, aslında<br />

Peygamberlere mahsûsdur “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”. Ümmetlerinden<br />

onlara tâbi’ olanlara da, onlara mahsûs olan kemâllerden ihsân olunduğu gibi, bunu<br />

da nasîb ederler. Yoksa, ictibâ yolu, yalnız Peygamberlere “aleyhimüssalevâtü<br />

vetteslîmât” mahsûs olup, ümmetlerinden hiç kimseye verilmez demek değildir.<br />

Böyle olduğu işitilmemişdir.<br />

Kıymetli efendim! Sâlike feyzlerin Resûlullah vâsıtası ile gelmesi “aleyhi ve alâ<br />

âlihissalâtü vesselâm”, (Muhammedî-meşreb) olan bu sâlikin hakîkatinin, (Hakîkat-i<br />

Muhammedî) ile birleşinceye kadardır. Resûlullaha tam uymakla, belki de Allahü<br />

teâlânın lutfü ve ihsânı ile urûc makâmlarında bu hakîkat, o hakîkat ile birleşince,<br />

Resûlullah artık vâsıta olmaz. Çünki, birşeyin başka birşeye vâsıta, aracı olması,<br />

bu iki şeyin başka başka oldukları zemândadır. İkisi birleşince, bunlar için, birbirlerine<br />

vâsıta olmak, perde olmak, perdelenmek gibi şeyler düşünülemez. İki şey<br />

birleşince, her işleri ortak olur. Sâlik, tâbi’ iken, uymakda iken, tufeylî iken, ikisi arasındaki<br />

işler, hizmetci ile hizmet olunan kimsenin işleri gibi başka başkadır.<br />

– 953 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!