10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

etini vermek, hiyle yapmamak lâzımdır. Umûmî hizmetlerde, emniyyet ve sıhhat<br />

işlerinde çalışan me’mûrların, işçilerin, idârecilerin ücretlerini hükûmetler, belediyeler<br />

vermekde ve her dürlü masraflarını karşılamakdadırlar. Bu ödemeleri, milletin<br />

vekîlleri olarak yapıyorlar. Bu paralara kaynak olmak için, milletden vergi<br />

alıyorlar. Bu vergileri ödememek veyâ hiyle yapmak, günâh olur. İbni Âbidîn “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyh” (Redd-ül-muhtâr)ın uşr bahsi sonunda ve (Bahr-ür-râık) sâhibi<br />

“rahmetullahi teâlâ aleyh” Şurb fasllarında diyor ki, (Kimsenin mülkü olmıyan<br />

umûmî nehrin temizlenmesi masrafı, Beyt-ül-mâlın cizye ve harâc kısmından<br />

verilir. Zekât ve uşr kısmından verilmez. Çünki zekât paraları, yalnız fakîr olan müslimânlara<br />

verilir. Beyt-ül-mâlın bu kısmının geliri yoksa, oradaki insanlar temizler.<br />

Temizlemezlerse, fakîrler zor ile çalışdırılır. Zenginlerden de, para alınıp,<br />

masraflar karşılanır). (Mecelle)nin 1321. ci maddesinde de böyle yazılıdır. Uşr bahsi<br />

sonunda ve Beyt-ül-mâlı anlatırken bildirilen umûmî hizmetlerin masrafları da,<br />

hep böyle karşılanır. Görülüyor ki, hükûmetin ve belediyelerin, yapdıkları hizmetlerin<br />

masraflarını milletden istemeğe, hattâ zor ile almağa hakları vardır.]<br />

(Dürr-ül-muhtâr) sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” beşinci cildde, icâreyi anlatırken,<br />

otuzdördüncü sahîfede diyor ki: Günâh işliyenleri, meselâ şarkı söyliyenleri,<br />

ölü için medhiyye söyleyip ağlıyanları ve çalgıcıları kirâ ile tutmak sahîh değildir.<br />

Oyun için davul çalmak da böyledir. Askerler için, düğün için davul çalmak<br />

câizdir. Şarkıcının, çalgıcının kazandığı parayı, sâhiblerine geri vermesi lâzımdır.<br />

Sâhibleri bilinmezse, fakîrlere sadaka vermelidir. Bunlar, kirâ ile tutulmayıp, önceden<br />

şart etmeyip, hediyye olarak verilirse, alması halâl olur. Fekat, yine tayyib,<br />

iyi para değildir. Çünki, âdet hâline gelen hediyyeler, şart edilen ücret gibidir.<br />

İbâdet yapmak için de adam kirâlamak ve nemâz kılmak için ev kirâlamak, Hanefî<br />

ve Hanbelî mezheblerinde sahîh değildir. Meselâ, ücret ile ezân okutmak, hacca<br />

göndermek, imâm tutmak, Kur’ân-ı kerîm öğretmek, din dersi öğretmek câiz<br />

değildir. Şâfi’î ve Mâlikî mezheblerinde, kabr başında ve sâhibinin yanında ücret<br />

ile Kur’ân-ı kerîm okutmak câizdir. Fekat, bu mezheblerde, beden ile yapılan ibâdetlerin<br />

sevâbları, başkalarının rûhuna gönderilemez. Sonradan gelen din âlimleri<br />

[din düşmanları değil], Kur’ân-ı kerîm ve din dersi öğretmek ve ezân, imâmlık<br />

için para ile adam tutmak câiz olur dedi. Bunlara, sözleşilen ücretin verilmesi lâzım<br />

olur. Vermiyen habs olunur. İbni Âbidîn bu satırları açıklarken buyuruyor ki:<br />

Aslında, ücret ile ibâdet yapdırmak câiz değildir. Çünki, hadîs-i şerîfde, (Kur’ân-ı<br />

kerîm okuyunuz. Fekat, bunu geçim vâsıtası yapmayınız!) buyuruldu. Bir hadîs-i şerîfde,<br />

(Ezân okuyun. Ezân için ücret almayın!) buyuruldu. Son zemânlarda, dinde<br />

gevşeklik olduğundan, Kur’ân-ı kerîmin ve din bilgilerinin unutulmaması ve<br />

imâmlığın, müezzinliğin yapılabilmesi için ücret ile yapdırılması zarûret hâline gelmişdir.<br />

Fekat bu fetvâ, bütün ibâdetlerin ücret ile yapılabileceğini göstermez.<br />

Yalnız saydıklarımız zarûret olup, mezhebin aslından dışarıda bırakılmakdadır. Hâfızlara<br />

ücret ile Kur’ân-ı kerîm okutmak zarûret olmadığı için, muhakkak câiz değildir.<br />

Tâc-üş-şerî’a, (Hidâye) şerhınde diyor ki, (Ücret ile okunan Kur’ân-ı kerîmden,<br />

ne ölüye, ne de okuyana sevâb hâsıl olmaz.) Aynî, (Hidâye) şerhınde diyor<br />

ki, (Hâfızlar, para için, mal için okumamalıdır. Hâfız da, parayı veren de günâha<br />

girer.) (Cevhere) kitâbında, (Ücret ile, belli bir zemân Kur’ân-ı kerîm okutmak câiz<br />

değil diyenler olduğu gibi, câiz diyenler de oldu. Doğrusu da budur) diyor. Burada,<br />

(Kur’ân-ı kerîm öğretmek) yerine, yanlışlıkla (Kur’ân-ı kerîm okutmak) yazıldığı<br />

hâtıra gelmekdedir. Nitekim (Cevhere)nin [1301] yılı İstanbul baskısında,<br />

(Câiz değildir diyenler haklıdır) diyor. Kur’ân-ı kerîm öğretmek ile Kur’ân-ı kerîm<br />

okumağı karışdırmamak lâzım olduğunu, şeyh-ul-islâm Hayreddîn-i Remlî açıklamakda<br />

ve (Kur’ân-ı kerîmi ücret ile okumak, bâtıldır, bid’atdir. Dört halîfe zemânında,<br />

hiç kimse bunu işlemedi. Kur’ân-ı kerîm öğretmeğe zarûret vardır. Mezâr<br />

başında, ücret ile Kur’ân-ı kerîm okutmak için ise zarûret yokdur) buyurmak-<br />

– 872 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!