10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

yor ki, (Beyt-ül-mâlın dört hazînesinden birinde mal tükenir ise, diğer üç hazînesinde<br />

bulunan maldan buraya ödünc olarak aktarılıp, bu hazîneden hakkı olan yerlere<br />

dağıtılır). Buna göre de, üçüncü hazînede harâc, cizye malı bulunmadığı zemân,<br />

din adamlarına ve cihâd edenlere birinci hazînedeki zekât ve uşr mallarından<br />

verilir. Din düşmanlarının yazı ile, her çeşid propaganda ile islâmı yıkmağa,<br />

müslimân yavrularını dinden çıkarmağa saldırdıkları zemân, bunlara cevâb veren<br />

ve müslimânları aldanmakdan koruyan yazarlar, dernekler, Kur’ân-ı kerîm kursları,<br />

matba’a ve kitâblar ve gazeteler hep mücâhid ve islâm kahramanıdırlar.<br />

Böyle soğuk harbde, islâmiyyeti ve müslimânları koruyan bu mücâhidlere, beytül-mâlda<br />

bulunan uşr ve zekât mallarından vermek farzdır. Sultân uşru kaldırsa,<br />

müslimânların uşr vermesi afv olmaz. Uşru kendilerinin vermesi farzdır. Bu mücâhidlere<br />

vermelidirler. Hem farz yapılmış olur, hem de cihâd sevâbı kazanılır.<br />

İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh” beşinci cild ikiyüzkırkdokuzuncu sahîfede<br />

diyor ki, (Beyt-ül-mâl, halâl olarak, hak üzere toplanmayıp, zulm ile alınmış<br />

ise, böyle haksız alınan malları sâhiblerine geri vermek farz olur. Beyt-ül-mâldan<br />

hakkı olanlara verilmez. Bunların alması harâm olur. Mal sâhibleri ma’lûm değilse,<br />

beyt-ül-mâlın dördüncü kısmına konur. Buradan hakkı olanlara verilir).<br />

ZEKÂT VERMİYENLER — (Riyâd-un-nâsıhîn) kitâbının sâhibi “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyh” diyor ki: Emîrülmü’minîn Alî “kerremallahü vecheh” buyuruyor: Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem”, vedâ’ haccında buyurdu ki, (Malınızın zekâtını<br />

veriniz! Biliniz ki, zekâtını vermiyenlerin, nemâzı, orucu, haccı ve cihâdı ve îmânı<br />

yokdur). Ya’nî, zekât vermeği vazîfe bilmez, farz olduğuna inanmaz, vermediği<br />

için üzülmez, günâha girdiğini bilmezse, kâfir olur. Senelerle zekât vermiyenlerin<br />

zekât borcları birikerek, bütün malını kaplar. Malı kendinin sanıp, müslimânların<br />

o malda hakkı olduğunu, hâtırına bile getirmez. Kalbi hiç sızlamaz. Bu mala sımsıkı<br />

sarılmışdır. Böyle kimseler, müslimân olarak tanınır. Fekat bunlardan, îmânını<br />

kurtaran pek nâdir olur. Zekât vermek, Kur’ân-ı kerîmin otuziki yerinde, nemâzla<br />

birlikde emr edilmekdedir. Tevbe sûresi, otuzdördüncü âyet-i kerîmesi, böyle kimseler<br />

için olup, meâl-i şerîfi, (Malı, parayı birikdirip zekâtını, müslimân fakîrlerine<br />

vermeyenlere çok acı azâbı müjdele!)dir. Bu azâbı, bundan sonraki âyet-i kerîme<br />

bildirmekde olup, meâl-i şerîfinde: (Zekâtı verilmiyen mallar, paralar, Cehennem<br />

ateşinde kızdırılıp, sâhiblerinin alınlarına, böğürlerine, sırtlarına mühür basar gibi<br />

basdırılacakdır) buyurulmuşdur.<br />

Ey mağrûr zengin! Dünyânın çabuk geçip, gidici malı, parası, seni aldatmasın!<br />

Bunlar, senden önce, başkalarının idi. Senden sonra da, başkasının olacak. Cehennemin<br />

şiddetli azâbını düşün! Zekâtını ayırıp vermediğin o mal, uşrunu vermediğin<br />

o buğday, hakîkatde zehrdir. Malın hakîkî sâhibi, Allahü teâlâdır. Zenginler,<br />

Onun vekîlleri, me’mûrları, fakîrler de, âilesi, akrabâsı demekdir. Vekîllerin, Allahü<br />

teâlânın borcunu fakîrlere vermesi lâzımdır. Zerre kadar iyilik eden iyiliğini<br />

bulacakdır. Hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, iyilik edenlere, karşılığını elbette verecekdir)<br />

buyuruldu. Haşr sûresi, dokuzuncu âyet-i kerîmede, (Zekâtını veren, elbette<br />

kurtulacakdır) müjdelendi. Âl-i İmrân sûresinde, yüzsekseninci âyet-i kerîmede<br />

meâlen, (Allahü teâlânın ihsân etdiği malın zekâtını vermeyenler, iyi etdiklerini,<br />

zengin kalacaklarını sanıyor. Hâlbuki, kendilerine kötülük yapmış oluyorlar.<br />

O malları, Cehennemde azâb âleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, başdan<br />

ayağa kadar onları sokacakdır) buyurulmuşdur. (Elbasît) ve (Vasît) tefsîrlerinde<br />

böyle yazılıdır. Kıyâmete ve Cehennem azâbına inanan zenginlerin, mallarının<br />

zekâtını, tarla mahsûllerinin, meyvelerin uşrunu vererek, bu azâblardan kurtulmaları<br />

lâzımdır. Hadîs-i şerîfde, (Zekât vererek, malınızı zarardan koruyunuz!) buyuruyor.<br />

(Tefsîr-i Mugnî) sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki: (Kur’ân-ı kerîmde<br />

üç şey, üç şeyle berâber bildirildi. Bunlardan biri yapılmazsa, ikincisi kabûl olmaz.<br />

Peygambere “sallallahü aleyhi ve sellem” itâ’at edilmedikce, Allahü teâlâ-<br />

– 311 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!