10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

nımalı ve aldanmamakdan ziyâde, kimseyi aldatmamağa dikkat etmelidir. Bilmiyerek<br />

alıp vermek de günâhdır. Çünki, (İnsanın, başına gelen her işin, dindeki ilmini<br />

öğrenmesi vâcibdir). Yok etmek niyyeti ile, kalp para almak sevâbdır. Ayârı<br />

bozuk ma’den paraları yok etmemeli, söyliyerek emîn kimselere, hükûmete vermelidir.<br />

Hîle edecek kimselere vermesi, silâhı yol kesene satmağa benzer ki, harâmdır.<br />

Ziyânın ikinci dürlüsü, alışveriş edilen kimseye yapılan zarardır. Zarar veren her<br />

iş, zulm olur. Zulm ise harâmdır. Her müslimân, kendisine yapılmasını istemediği<br />

birşeyi, kâfirlere dahî yapmamalıdır.<br />

Başlıca dört şey yapmamak lâzımdır:<br />

1 — Satılan malı, olduğundan aşırı medh etmemelidir. Çünki, hem yalan söylemiş,<br />

hem aldatmış, hem de zulm etmiş olur. Hattâ, doğru olarak da, müşterînin<br />

bildiği şeyi söylememelidir. Çünki, bu da fâidesiz söz olur. Kıyâmet günü her<br />

sözden süâl olunacakdır. Beyhûde söyliyenler, hiç özr bulamıyacakdır. Yemîn ile<br />

satmağa gelince, yalan yere yemîn etmek harâmdır. Ya’nî büyük günâhdır. Doğru<br />

yemîn ederse, az birşey için Allahü teâlânın ismini söylemek saygısızlık olur. Hadîs-i<br />

şerîfde buyuruldu ki, (Alışverişde vallahi böyledir, vallahi öyle değildir diye<br />

yemîn edenlere ve san’at sâhiblerinden, yarın gel, öbür gün gel diye sözünde durmıyanlara<br />

yazıklar olsun!). Bir hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Malını yemîn ederek<br />

beğendiren kimseye kıyâmet günü merhamet edilmiyecek, acınmıyacakdır). Yûnüs<br />

bin Abîd “rahmetullahi teâlâ aleyh” ipekli kumaş tüccârı idi. Malını satarken<br />

hiç medh etmezdi. Çırağı, birgün, kumaşı gösterirken, müşterînin yanında, (Yâ Rabbî!<br />

Bu Cennet kumaşından bana da nasîb et!) deyince, Yûnüs, bu sözün kumaşı<br />

medh etmek olacağını düşünerek, kumaşı kaldırıp satdırmadı.<br />

2 — Malın aybını, müşterîden gizlememeli, hepsini, olduğu gibi göstermelidir.<br />

Kusûru gizlemek, hıyânetdir. Mü’mine, nasîhat etmemekdir. Zâlim, âsî olmakdır.<br />

Malın iyi tarafını göstermek, karanlıkda göstermek zulm, hîle olur. Resûlullah “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” buğday satan birisinin buğdayına, mubârek parmaklarını<br />

sokup, içinin yaş olduğunu görünce, (Bu nedir?) buyurdu. Yağmur ıslatmışdır<br />

deyince, (Niçin saklayıp göstermiyorsun? Hîle eden, bizden değildir) buyurdu. Birisi,<br />

üçyüz dirhem gümüşe bir deve satdı. Devenin ayağında ârıza vardı. Eshâb-ı<br />

kirâmdan “aleyhimürrıdvân” Vâsile bin Eska’ orada idi. O ânda dalgın idi. Devenin<br />

satıldığını anlayınca, alanın arkasından koşup, devenin ayağı ârızalıdır dedi.<br />

Müşterî deveyi geri getirip, parasını aldı. Bâyı’, satışımı niçin bozdun? deyince, Vâsile<br />

dedi ki, Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” işitdim. Buyurdu ki, (Satılan<br />

birşeyin kusûrunu gizlemek halâl değildir. O kusûru bilip söylememek de, kimseye<br />

halâl değildir.) Vâsile yine dedi ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

bizden söz aldı ki, müslimânlara nasîhat edelim. Onlara merhamet edelim. Malın<br />

kusûrunu saklamak, nasîhat etmemek olur. Satıcıların, kusûr saklamamaları çok<br />

gücdür. Büyük cihâd demekdir. Bu cihâdı kazanmak için, mal alırken dikkat etmeli,<br />

kusûrlu mal almamalıdır. Eğer kusûrlu mal alırsa, müşterîye söylemeği niyyet<br />

etmelidir. Eğer aldanırsa, ziyân etmiş olur. Başkasını da ziyâna sokmamalıdır. Kendisi,<br />

başkasına incinince, başkalarını da kendinden soğutmamalıdır. Şunu iyi bilmelidir<br />

ki, hîle ile rızk artmaz. Belki, malın bereketi gider. Hîle ile azar azar birikdirilen<br />

şeyler, ânsızın gelen bir felâketle, birden bire giderek geride yalnız günâhları<br />

kalır. Nitekim bir sütcü, süte su katardı. Birgün, ânsızın sel gelip, ineği boğdu.<br />

Adam şaşkın bir hâlde düşünürken, çocuğu dedi ki, katdığımız sular birikerek, gelip<br />

ineği götürdü. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Ticârete<br />

hıyânet karışınca, bereket gider). Bereket demek, az malın çok fâidesi olmak, çok<br />

işe yaramak demekdir. Az bir mal, bereketli olunca, çok kimsenin râhat etmesine,<br />

çok iyi işlerin yapılmasına yarar. Bereketli olmıyan, çok mal vardır ki, sâhibinin<br />

dünyâda ve âhıretde felâketine sebeb olur. O hâlde, malın çok olmasını de-<br />

– 841 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!