10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

cukdan, kadından, çok ihtiyârdan ve din adamlarından ve müslimândan cizye<br />

alınmaz. Zekât, uşr, cizye ve harâcdan başka hiç kimseden zorla vergi alınmaz. Alınırsa<br />

zulm olur. Sâhiblerine geri vermek lâzım olur.<br />

[Devlet, millete hizmet için yapacağı bütün masrafları, beyt-ül-mâldan karşılar.<br />

Beyt-ül-mâlın gelirleri yok ise veyâ az olup, ihtiyâcı karşılayamıyor ise, devlet yapacağı<br />

hizmetlerin karşılığını milletden vergi olarak ister. Milletin bu vergi borçlarını<br />

devlete tam vaktinde ödemesi lâzımdır. Ödemiyenlerden zor ile alınır.<br />

Üçüncü kısm, 21. ci maddeye bakınız!]<br />

Kâfir ordusunun kumandanı veyâ hükûmetleri, cizye vermeği de kabûl etmezse,<br />

[İslâm askeri] hücûm eder. Cizyeyi kabûl ederlerse, vatandaş olur, islâmın adâleti<br />

altında hür olarak yaşarlar. İbâdetlerini yapmaları, birbirlerine hınzır ve alkollü<br />

içki satmaları sahîh olur. Birbirleri arasında ve müslimânlarla onlar arasında,<br />

müslimânlar arasındaki haklar ve cezâlar ve ticârî mu’âmeleler yapılır. Onlara içki<br />

haddi cezâsı yapılmaz. Fâizden başka âdetleri suç sayılmaz. [Çünki fâiz, onların<br />

dîninde de harâmdır.] Düşman ordusu kuvvetli ise, mal vererek bile, sulh<br />

yapmak câiz olur. Mürtedler kuvvetli olup şehrleri alırlar, oraları (Dâr-ül-harb)<br />

olursa, devletin zarûret hâlinde, onlarla da, sulh yapması câiz olur.<br />

İslâmın beş şartından sonra, ibâdetlerin en üstünü cihâddır. Şehîdin, kul haklarından<br />

başka bütün günâhları afv olur. Kul haklarını da, Allahü teâlâ Kıyâmetde<br />

halâllaşdıracakdır. Cihâdda ve hac yolunda ve hudûd boyunda nöbetde ölenlere,<br />

Kıyâmete kadar, bu ibâdetlerin sevâbı devâmlı verilir. Bedenleri çürümez.<br />

Herbiri Kıyâmetde yetmiş kişiye şefâ’at eder). Abdülganî Nablüsî “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyh” (Hadîka)da, ikinci cild, altıyüzotuzsekizinci sahîfede diyor ki, (Suda<br />

boğularak şehîd olana, karada şehîd olanın iki misli sevâb verilir).<br />

Hadîs-i şerîfde, (Ok atmasını ve ata binmesini öğreniniz!) buyuruldu. Bir hadîs-i<br />

şerîfde, (Ok atmasını öğrenip, sonra unutan bizden değildir), başka bir hadîs-i şerîfde,<br />

(Oyunun fâidesi olmaz. Yalnız, ok atmağı öğrenmek ve atını terbiye etmek<br />

ve âilesi ile oynamak hakdır) buyuruldu. Ya’nî fâideli ve lüzûmludur. Bu hadîs-i<br />

şerîfler, bütün harb vâsıtalarının hâzırlanmasını ve kullanılmalarının sulh zemânında<br />

öğrenilmesini emr ve teşvîk buyurmakdadır. Görülüyor ki, cihâda hâzırlanmak<br />

ibâdetdir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, din düşmanları ile cihâdın<br />

üç dürlü olduğunu bildiriyor: Fi’l ile, kavl ile, düâ etmek ile. Fi’l ile cihâda<br />

hâzırlanmak, yeni silâhları yapmasını ve kullanmasını öğrenmek farz-ı kifâyedir.<br />

Zemânımızda ikinci savaş, ya’nî, dinsizlerin yazı ile, film ile, radyo ile, her çeşid<br />

propaganda ile saldırması aldı, yürüdü. Buna da karşı koymak cihâddır. [Bu kavlî<br />

cihâdın dahâ mühim ve çok sevâb olduğu, İmâm-ı Rabbânî (Mektûbât)ının 65.<br />

ci ve 193. cü mektûblarında uzun yazılıdır. Bu iki cihâd, devletin emri ve izni ile<br />

yapılır. Devlete ısyân etmemek, kanûnlara karşı gelmemek vâcibdir.]<br />

2 — Fıkh ilminin ikinci kısmı (Münâkehât) olup, evlenme, boşanma, nafaka ve<br />

dahâ nice dalları vardır.<br />

3 — Fıkhın üçüncü kısmı (Mu’âmelât) olup, alışveriş, kirâ, şirketler, fâiz, mîrâs...<br />

gibi birçok bölümleri vardır.<br />

4 — (Ukûbât) ya’nî (Had) denilen cezâlar olup, başlıca altı kısma ayrılmakdadır:<br />

Kısâs, serhoşluk, sirkat, zinâ, kazf, riddet, ya’nî mürted olmak cezâlarıdır. Cezâlar<br />

günâhı ta’kîb etdiği için (Ukûbât) denir.<br />

Fıkhın ibâdât kısmını kısaca öğrenmek her müslimâna farzdır. Münâkehât ve<br />

mu’âmelât kısmlarını öğrenmek farz-ı kifâyedir. Ya’nî, başına gelenlerin öğrenmesi<br />

farz olur. [Her müslimânın, fıkhın dört kısmını, Dâr-ül-harbde de ahkâm-ı islâmiyyeye<br />

uygun yapması, uşr vermesi lâzımdır. Meselâ, kâfir ve mürted kadınların<br />

avret yerlerine, başlarına, kollarına, bacaklarına bakmak, Dâr-ül-harbde de harâmdır.<br />

Yalnız, Dâr-ül-harbde, kâfirler ile yapılan mu’âmelâtın ahkâm-ı islâmiyyeye<br />

– 438 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!