10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

nü bildirmezler, ma’nâyı açmazlar. Ya’nî, müteşâbihlere, doğru ma’nâ verirler. Fekat<br />

bu ma’nâların ne olduğunu bilmezler. Müteşâbihât, mu’âmeleleri, hâlleri gösteren<br />

işâretlerdir. Bunlara, bu hâller hâsıl olabilir. Fekat, bu hâllerin ne olduğu bildirilmez.<br />

Sevdiklerimizin birinde bu hâli görmekdeyiz. Başkalarını, artık düşünün.<br />

Sizin, bundan süâliniz, ümmîd kapısını açmışdır.<br />

Yâ Rabbî! Bizlere ihsân eylediğin nûrumuzu artdır! Günâhlarımızı, kusûrlarımızı<br />

ört! Sen herşeyi yapabilirsin! Selâm ederim.<br />

46 — ÜÇÜNCÜ CİLD, 77. ci MEKTÛB<br />

Bu mektûb, kıymetli oğlu Muhammed Sa’îd “kuddise sirruh” hazretlerine yazılmış<br />

olup, Kâ’be-i mu’azzamanın hakîkatinde olan sırları ve nemâzın ve Kelime-i tevhîdin<br />

hakîkatlerindeki incelikleri bildirmekdedir:<br />

Allahü teâlâya hamd olsun ki, bize doğru yolu gösterdi. Eğer O, merhameti ile,<br />

doğru yolu bildirmeseydi, kim bulabilirdi? Rabbimizin Peygamberlerine inanırız<br />

“aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”. En yüksek mertebede yalnız nûr idi. [Bu nûr, nasıl<br />

olduğu bilinmiyen bir nûrdur.] Burayı, Kâ’benin hakîkati bulmuş ve yazmışdım.<br />

Bu mertebenin üstünde, dahâ yüksek bir mertebe var ki, Kur’ân-ı kerîmin hakîkatidir.<br />

Kâ’be-i mu’azzama, Kur’ân-ı kerîm sebebi ile, herkesin kıblesi olmuş ve<br />

kendine karşı secde olunmakla şereflenmişdir.<br />

İmâm, Kur’ândır. Önde Kur’ân-ı kerîmdir. Öne alınan ise, Kâ’bedir. Bu mertebe,<br />

Allahü teâlânın, nasıl olduğu bilinmiyen vüs’atinin başlangıcıdır. Anlaşılamıyan<br />

âlemin ayrıldığı derecedir. Bu pek yüksek mertebede vüs’at, uzunluğun ve<br />

genişliğin çokluğu ile değildir. Böyle vüs’at, mahlûkda olur ve noksânlık, kusûr alâmetidir.<br />

Orası, öyle bir makâmdır ki, yetişemiyen, tatmıyan anlayamaz. O mertebedeki<br />

ayrılık da, bildiğimiz iki başka şeyin ayrı olması, benzemedikleri için, ayrılmaları<br />

değildir ki, bunlar parçalanmakla, dağılmakla olur ve maddenin, cismin<br />

hâssasıdır. Allahü teâlâ, cism değildir. Orada, birşey ve başka başka iki şey düşünülemez.<br />

Çünki, orada ayrılık gayrılık ve ikilik yokdur. Düşünmek de olamaz. Fârisî<br />

iki beyt tercemesi:<br />

Bir kuş var ammâ, nasıl bildireyim sana,<br />

Çünki, Ankâ ile bulunur, her ân, yan yana.<br />

Ankânın adını duymuş herkes, bilmese de cismini,<br />

Bu kuşun ise, kimse duymamışdır ismini.<br />

Orada, hernekadar, birşey düşünülemez ise de, birşey düşünülse ve bu şey incelense,<br />

o mertebede bu şeye mahsûs olacak ve başka birşeyde bulunmıyacak hiçbir<br />

hâl, hâsıl olmaz. Zâten orada, birşeyi incelemek de olmaz. Bununla berâber,<br />

düşünülen o iki şey arasında, ayrılık vardır. Biri diğerinden başkadır. İnsanlardan,<br />

kendisine hiçbir yol açmıyan, yalnız tanıyamamak, anlıyamamak yolunu açık bırakan<br />

Allahım! Sen, insanların düşünebilmesinden çok uzaksın! Onu anlıyamamak,<br />

anlaşılamıyacağını anlamak, Evliyânın en büyüklerine nasîb olur. Anlamamak başkadır,<br />

anlıyamamak başkadır. Meselâ, o mukaddes mertebede, ayrılık olmadığını<br />

söylemek ve Zât-ı ilâhînin her kemâlini, birbirlerinin aynı bulmak, ya’nî ilm, kudretin<br />

aynıdır demek ve kudret, irâdenin aynıdır demek, o mertebedeki ayrılığı anlamamakdır.<br />

Hâlbuki, o mertebede ayrılıklar olduğunu söylemek, fekat bu ayrılıkların<br />

nasıl olduğunu anlıyamadığını söylemek, o mertebedeki ayrılığı anlıyamamakdır.<br />

Anlamamak, cehâletdir. Anlamakdan acz ise, ya’nî anlıyamamak ise ilmdir.<br />

Anlıyamamak, hattâ iki ilmdir: Birisi, birşeyi bilmekdir. İkincisi, o şeyin özünü,<br />

büyüklüğünden dolayı anlıyamadığını bilmekdir. Bir üçüncü ilm dahâ da söyliyebiliriz<br />

ki, o da, kendinin kul olduğunu gösteren aczini ve kusûrunu bilmekdir. Bil-<br />

– 941 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!