10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

vaktinden sonra kılmağa (Kazâ) denir. İkiyüzotuzbeşinci sahîfe sonuna bakınız!<br />

Farzı, kazâ etmek farzdır. Vâcibi kazâ etmek ve fâsid olan sünnet ve nâfile nemâzları<br />

iâde etmek vâcibdir. Vaktinde kılınmıyan sünneti kazâ etmek emr olunmadı.<br />

Bu sünneti kazâ ederse, kıldığı nemâz, nâfile olur ve sünnet sevâbına kavuşmaz.<br />

[Şî’î kitâbında diyor ki, (Nemâzlarını bir özr ile kılmıyan kimse ölünce, bunun<br />

nemâzlarını velîsi kazâ eder. Yâhud başkasına ücret ile kıldırır. Meyyitin başka ibâdetleri<br />

de ücret ile başkasına yapdırılarak, borcdan kurtarılması câizdir.) Bu sözleri<br />

doğru değildir.]<br />

Altmışıncı madde sonunda yazılı üç vaktden başka, her zemân kazâ kılınır. Sabâh<br />

nemâzına başlamadan veyâ nemâz arasında iken, vitri kılmadığını hâtırlayan<br />

kimsenin, sabâh nemâzı kabûl olmaz. Güneş doğmasına, yalnız vitri kazâ edecek<br />

kadar zemân kalmış ise, ancak bu hâlde sabâh kabûl olur. Demek ki, bir nemâz vaktinin<br />

sonunda, kazâyı da kılacak kadar zemân kalmazsa, kazâyı önce kılmak lüzûmu<br />

afv olur. Vakt daraldı sanarak, vakt nemâzının farzını kılan, sonra dahâ zemân<br />

olduğunu anlasa, kazâyı ve sonra vaktin farzını tekrâr kılar. Vaktin nemâzına<br />

başlarken veyâ nemâz içinde iken, kazâsı olduğunu unutursa, nemâzdan sonra hâtırlasa<br />

da, kıldığı nemâzı kabûl olur. Çünki, unutmak özrdür.<br />

Kazâya kalan nemâz sayısının altı olması da, sıra ile kılmağı afv etdiren bir özrdür.<br />

Kılmadığı veyâ kılıp da kabûl olmıyan farz nemâzı sayısı altı olan bir kimse,<br />

tertîb sâhibi olmaz. Kazâ nemâzlarının birbiri arasında ve bunlarla vakt nemâzları<br />

arasında sırayı gözetmesi lâzım olmaz. Meselâ bir farzı kılmıyan kimse, bunu hâtırladığı<br />

hâlde, beş dâne vakt nemâzı kılsa, bu beşi kabûl olmıyacağı için, kılınmamış<br />

nemâz sayısı altı olur. Vitr nemâzı, burada hesâba katılmaz. Eskiden kazâya<br />

kalmış farzlar hesâba katılır.<br />

Nemâzlar arasında sırayı gözetmek lüzûmunu gideren dördüncü sebeb, sıranın<br />

lâzım olduğunu bilmemekdir. Nass veyâ icmâ’ olmıyan şeyi bilmemek özrdür. Meselâ,<br />

sabâhı kılmıyan, bunu hâtırladığı hâlde, öğleyi kılsa, bu kabûl olmaz. Sonra,<br />

sabâhı kazâ edip, sonra ikindiyi kılsa, ikindi kabûl olur. Çünki kıldığı öğlenin<br />

kabûl olduğunu sanmakdadır. Beşden fazla kazâları olan, bunları kazâ ederken,<br />

kılmadığı nemâz sayısı, altıdan aşağıya inince, sırayı gözetmek lüzûmu tekrâr geri<br />

gelmez. Bunları da sırasız kılabilir.<br />

Kılmadığı altıdan az nemâz varken, sırayı bozarak, edâ olunan nemâzların kabûl<br />

olmaması, İmâm-ı a’zama göre “rahmetullahi teâlâ aleyh” şarta bağlıdır. Sonra<br />

edâ etdiği nemâz sayısı, kazâya kalanla birlikde, altı olunca, edâ etmiş olduğu<br />

nemâzlar, tekrâr kabûl olur. Meselâ, bir farzı veyâ vitri kılmasa, sonra gelen nemâzları<br />

kılsa, bu nemâzlar kabûl olmaz. Beşinci nemâzı kılmadan, önce kılmamış<br />

olduğu nemâzı kazâ ederse, kıldığı nemâzlar nâfile olmuş olur. Kazâyı kılmadan<br />

önce kıldığı beşinci nemâzın vakti çıkarsa, kazâya kalan ile kabûl olmıyan nemâz<br />

sayısı altı olur. Bu hâlde, kılınan beş nemâz tekrâr sahîh olur. Kıldığı beş nemâzın<br />

herbirinde, kazâsı olduğunu hâtırlamak lâzımdır. Birkaçında hâtırlamadı ise,<br />

bunlar hesâba katılmaz. Sabâh nemâzını kılmıyan kimse, sonra gelen nemâzları kılsa,<br />

ertesi gün güneş doğarken, kılmış olduğu beş nemâzın hepsi kabûl olur.<br />

Sırayı bozarak kılınan nemâzların kabûl olmaması, iki imâma göre şarta bağlı<br />

değildir, kesindir.<br />

Ayakda duramıyan veyâ zarar gören, başı dönen kimse, farzları da, secde etdiği<br />

yerde oturarak kılar. Rükü’ için eğilir. Secde için, başını yere koyar. Dıvara, değneğe,<br />

insana dayanarak, biraz ayakda durabilenin, ayakda tekbîr alması ve o kadarcık<br />

ayakda okuması farzdır. Secde için yere eğilemiyen hasta, önceden yere konulan, 25<br />

cm.den az yükseklikde sert bir şey üzerine secde yapmalıdır. Alnında yara olan, yalnız<br />

burnu ile, burnunda yara olan da, yalnız alnı ile secde eder. Alnında ve burnunda<br />

birlikde özr olup başını yere veyâ böyle sert birşey üzerine koyamıyan, ayakda<br />

durabilse bile, yere oturarak îmâ ile kılar. Ya’nî rükü’ için biraz eğilir. Secde için, rükü’dan<br />

dahâ çok eğilir. Secde için, kendisi veyâ başkası, yerden birşey kaldırıp, yü-<br />

– 273 – Se’âdet-i Ebediyye 1-F:18

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!