10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

da durup, sopa sallayıp, koyunları korkutarak, çayır tarafına kovalar. İşte Peygamberlerin<br />

“aleyhimüsselâm” gönderilmesi de, buna benzer.<br />

Cehennemlik olanın çalışması ne fâide verir, süâline gelince: Bu söz, bir bakımdan<br />

doğru, bir bakımdan yanlışdır. Doğru olması şöyledir ki, bu söz, söyleyen kimsenin<br />

felâketine sebeb olur. Çünki, ezelde Cehennemlik yazılmış olmanın alâmeti,<br />

bu süâlin hâtıra gelmesi, bundan dolayı çalışmayıp, tohm ekmemesidir. Dünyâda<br />

tohm ekmiyen, âhıretde biçemez. Bir kimsenin açlıkdan ölmesi, ezelde takdîr edilmiş<br />

olmasına alâmet, (Ezelde açlıkdan ölmek alnıma yazılmış ise, yiyip içmek fâide<br />

vermez) düşüncesinin kalbine gelmesidir. Böyle düşündüğü için, yiyip içmez ve<br />

açlıkdan ölür. Bunun gibi, fakîrlik kaderim ise, çalışmanın ne fâidesi olur diyen biri<br />

de, çalışmaz, elbette fakîr kalır. Se’âdet, zenginlik kaderi olan kimseye de, şöyle<br />

düşünce verir ve der ki, (Zengin olması takdîr edilenler, çalışır, kazanır). Bu düşüncesi,<br />

onu çalışmağa sürükler. Demek ki, bu düşünceler boş değildir. Ezeldeki yazı<br />

sebebi ile, kalbe gelir. O yazının meydâna çıkmasına sebeb olur. Bir insan ne iş<br />

için yaratıldı ise, o işin sebeblerini onun önüne getirirler. Yoksa onu, sebebsiz olarak,<br />

o iş başına geçirmezler. Bunun içindir ki, (Çalışınız, herkes, ne iş için yaratılmış<br />

ise, o iş, ona kolaylaşdırılır!) buyuruldu. O hâlde, herkes, sürüklenmiş olduğu<br />

hâllerden ve işlerden, alnının yazısını ve âhıretde başına gelecekleri anlıyabilir. Derslerine<br />

çalışan, vazîfelerini yapan bir talebe, bu hâlini, sınıf geçeceği, ileride mevkı’<br />

sâhibi olacağı takdîr edilmiş olduğuna müjde ve alâmet bilmelidir. Yoksa eğer, kalbine<br />

(Câhil kalacağım alnıma yazılmış ise, ne kadar çalışsam fâidesi olmaz) düşüncesini<br />

getirirler, o da çalışmaz boş vakt geçirirse, alın yazısının câhil kalmaklığı olduğunu<br />

anlamalıdır. İşte âhıretdeki hâl için, kazâ ve kaderi de böyle bilmelidir. Nitekim<br />

sûre-i Lokmandaki 28.ci âyet-i kerîmede meâlen, (Hepinizin dünyâya getirilmesi<br />

ve âhıretde tekrâr diriltilmesi, bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir)<br />

ve sûre-i Câsiyedeki 21.ci âyet-i kerîmede meâlen, (Onların âhıretdeki hâlleri,<br />

dünyâdaki hâlleri gibidir) buyurulmuşdur. Bu yazdıklarımızı iyi anlıyanda, tevhîd<br />

hâsıl olur. İslâmiyyetin, aklın ve tevhîdin birbirine uygun olduğunu anlar.<br />

Tevekkülün temeli olan ikinci îmân, Allahü teâlânın rahîm, hakîm, latîf olduğuna<br />

inanmakdır. Onun inâyeti, şefkati, karıncadan insana kadar, her mahlûka yetişir.<br />

Kullarına olan merhameti, iyiliği, bir ananın, yavrusuna olan merhametinden<br />

dahâ çokdur. Böyle olduğu hadîs-i şerîfde bildirilmişdir. Lutfü, merhameti o kadar<br />

çokdur ki, dünyâyı ve dünyâda olan herşeyi en iyi şeklde yaratmışdır. Bundan<br />

dahâ iyisi mümkin değildir. Rahmetinden, lutfünden hiçbir mahlûku mahrûm bırakmamışdır.<br />

Yer yüzündeki akl sâhiblerinin hepsi bir araya gelip araşdırsa,<br />

Onun yaratdığı herhangi birşeyin, dahâ uygun, dahâ iyi bir şeklini bulamaz. Herşeyin,<br />

olması gerekdiği gibi yaratılmış olduğunu anlarlar. Çirkin yaratılan birşeyin,<br />

en uygun, en kâmil şekli, çirkin olmasıdır. Çirkin olmasa noksânlık olur, yersiz<br />

olurdu. Çünki, çirkinlik olmasaydı, meselâ güzelliğin kıymetini kimse bilemez,<br />

güzellik tatlı olmazdı. Kusûrlu şeyler olmasaydı, kusûrsuz şeylerin kıymeti bilinmez,<br />

kusûrsuzluk tatlı olmazdı. Çünki, kâmil ve nâkıs, birbiri ile ölçerek anlaşılır.<br />

Meselâ, baba olmasa, çocuk olmaz. Çocuğu olmıyan, baba olmaz. Böyle şeylerden,<br />

birinin var olması, ötekinin varlığı ile belli olur. Ölçmek, iki şey arasında olur. İkilik<br />

olmazsa, ölçü ve ölçmenin sonu elde edilemez. Allahü teâlânın işlerinin fâidesini,<br />

insanlar anlıyamıyabilir. Fekat, en fâideli, en iyi şeklin, Onun yaratdığı şekl<br />

olduğuna inanmak lâzımdır. Sözün kısası, dünyâda bulunan herşey, hastalık, kuvvetsizlik,<br />

hattâ günâhlar ve küfr, yok olmak, kusûr, derd ve elem, hikmetsiz, fâidesiz,<br />

yersiz değildir. Hepsi, en uygun, en fâideli şeklde yaratılmışdır. Fakîr yaratdığı<br />

bir kimseye, en uygun şey, fakîr olmakdır. Bu kimse zengin olsaydı, felâkete düşerdi.<br />

Zengin yaratdığı da, bunun gibidir. Bu da, tevhîd kısmı gibi, engin bir denize<br />

benzer. Çok kimse, bu deryâda boğulmuşdur. Bu da, kader mes’elesi gibi anlaşılmaz<br />

ve anlatmağa izn yokdur. Bu deryâya dalarsak, söz çok uzar. Fekat, buna,<br />

– 682 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!