10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

şeyleri yaratmasına, insanları ve mahlûkları sebeb kılmışdır. Âdeti böyledir.<br />

Bu âyet-i kerîmeyi Kâdî Beydâvî “rahmetullahi teâlâ aleyh” şöyle tefsîr ediyor:<br />

(Yâ Muhammed “aleyhisselâm”! Kâfirlere atdığın o bir avuç toprağı, onların<br />

gözlerine sen götürmedin. Allahü teâlâ gözlerine götürdü. Yâhud Uhud gazâsında,<br />

Übeyy ibni Halefe atdığın süngüyü o kâfire sen atmadın. Allahü teâlâ atdı). (Hüseynî)<br />

ve (Mazherî) tefsîrlerinde diyor ki, (Kesb etmeleri, istemeleri ve sebeb olmaları<br />

bakımından, işleri insan yapdı denir. Yaratması bakımından da, Allah<br />

yapdı denir. Allahü teâlâ, (Dâvüd, Câlûtu öldürdü) buyuruyor. Hâlbuki, Muhammed<br />

aleyhisselâma, (Sen atmadın, ben atdım) buyuruyor. Böylece, Muhammed<br />

aleyhisselâmın derecesinin yüksek olduğunu bildiriyor).<br />

Nisâ sûresinin yetmişsekizinci âyetinde meâlen, (Ey insan! Sana gelen her iyilik,<br />

Allahü teâlânın ihsânı olarak, ni’meti olarak gelmekdedir. Her derd ve belâ<br />

da, kötülüklerine karşılık olarak gelmekdedir. Hepsini yaratan, gönderen Allahü<br />

teâlâdır) buyuruldu. [Allahü teâlâ, derdleri, belâları, günâhlara cezâ olarak, azâb<br />

olarak göndermiyor. Günâhların afv edilmeleri için, ihsân olarak gönderiyor.<br />

İkinci kısm, 25. ci maddeye bakınız!] Görülüyor ki, Allahü teâlâ, çok şeyi sebeblerle<br />

yaratmakdadır. Sebeblere yapışmak, sebeblerden beklemek, istemek, Onun<br />

âdetine uymak, Ondan beklemek, Ondan istemek olur. Peygamberden “sallallahü<br />

teâlâ aleyhi ve sellem” şefâ’at istemek de, tabîbden ilâc istemek, bulutdan yağmur<br />

beklemek gibidir. Böyle sebeblere yapışmak, Allahü teâlâya şirk olmaz.<br />

Onun âdetine uymak, Ona itâ’at etmek olur. (Bana itâ’at etmek isteyen, Resûlüme<br />

itâ’at etsin!) meâlindeki âyet-i kerîme meşhûrdur.<br />

Mu’tezile fırkası, şefâ’at edileceğine inanmadı. (Emâlî) kasîdesinin (Dağlar<br />

gibi günâhları olanlara, iyiler şefâ’at edecekdir) beyti, şefâ’at olacağını bildirmekdedir.<br />

Bu kasîdenin (Nuhbet-ül-leâlî) ismindeki şerhi İstanbulda neşr edilmişdir.<br />

Şarta bağlı olarak Evliyâya adak yapmak da, kendini, günâhı çok, düâ etmeğe<br />

yüzü yok bilerek, mubârek birini vesîle edip, Allahü teâlâya yalvarmak demekdir.<br />

Meselâ (Hastam iyi olursa veyâ şu işim hâsıl olursa, sevâbı (Seyyidet Nefîse) hazretlerine<br />

olmak üzere, Allah için, üç Yasîn okumak veyâ bir koyun kesmek nezrim<br />

olsun) deyince, bu dileğin kabûl olduğu çok tecribe edilmişdir. Burada, Allahü<br />

teâlâ için Kur’ân-ı kerîm okunup veyâ koyun kesip, sevâbı seyyidet Nefîse hazretlerine<br />

bağışlanmakda, onun şefâ’ati ile, Allahü teâlâ, hastaya şifâ vermekde, kazâyı,<br />

belâyı gidermekdedir. Koyunu mezâr başında kesmek harâmdır. Hiçbir mezârın<br />

yanında kesmemelidir. Puta tapanların put yanında kesmelerine benzememelidir.<br />

İbni Âbidîn, nâfile nemâzları adak yaparak kılmağı anlatırken bildirdiği<br />

hadîs-i şerîfe göre, bir dilek için adak edilen bir ibâdet, o dileği hâsıl etmez. Bu ibâdet,<br />

o dileğin hâsıl olması için yapılmaz. Allahü teâlâ, o ibâdetden dolayı veyâ sevdiği<br />

bir kuluna yapılan bir iyilikden dolayı, merhamet ederek, o dileği kabûl ve ihsân<br />

etmekdedir.<br />

(Şerh-ı mekâsıd)da diyor ki: (Eski yunan felsefecilerine göre, eşyâyı tanımak için,<br />

bunların görüntülerinin, his organları üzerinde hâsıl olması lâzımdır. İnsan ölüp,<br />

rûh bedenden ayrılınca, his organları çalışmıyor ve çürüyüp yok oluyor. Eşyâyı tanımak<br />

imkânsız oluyor. Birşeyin hâsıl olması için lâzım olan şart yok olunca, o şey<br />

de hâsıl olmaz diyorlar. Onlara deriz ki, eşyâyı tanımak için, his organları şart değildir.<br />

Çünki, eşyânın tanınmaları, hisde de, rûhda da, onların sûretlerinin, görüntülerinin<br />

hâsıl olması ile değildir. Bundan başka, görüntü, his organlarında hâsıl<br />

olmaksızın, doğruca rûhda hâsıl olamaz demek, mesnedsiz, kuru bir iddi’â olur. İslâm<br />

inancına göre, rûhda, bedenden ayrıldıkdan sonra, yeni bir anlayış, dirilerin<br />

hâllerini ve bilhâssa dünyâda iken tanımış oldukları kimselerin hâllerini anlamak<br />

kuvveti hâsıl olmakdadır. Bundan dolayı Velîlerin “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz”<br />

kabrlerini ziyâret etmek ve onların mubârek rûhlarından istigâse<br />

– 479 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!