10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yüzaltı numaralı kitâbın 224.cü sahîfesinde diyor ki, (Kur’ân tercemesi, Kur’ân<br />

değildir. Çünki Kur’ân, ma’lûm mûciz olan nazmdır. Terceme edilince, îcâzı<br />

zâil olmakdadır. Bir şi’r terceme edilince, şi’r olmakdan çıkar). Kitâb, imâm-ı Nevevînin<br />

(Ezkâr) kitâbının şerhidir. Müellifi, Ebû Abdüllah Muhammed Şemsüddîn<br />

Ukaylî Behnesî şâfi’î nakşî 1001 [m. 1592] de vefât etmişdir. Behnes, Mısr-ı<br />

vüstâda bir kasabadır.<br />

Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, (Benim kitâbım arabîdir) diyor. (Muhammed<br />

aleyhisselâma, bu Kur’ânı arabî dil ile indirdim) buyuruyor. O hâlde, Allahü teâlânın<br />

melek ile indirdiği kelimelerin, harflerin ve ma’nâların toplamı Kur’ândır.<br />

Böyle olmıyan kitâblara, Kur’ân-ı kerîm denemez. Bu kitâblara Kur’ân diyen<br />

müslimânlıkdan çıkar. Kâfir olur. Başka dile, hattâ arabîye çevrilirse, Kur’ân<br />

açıklaması denir. Ma’nâsı bozulmadan da, bir harfi bile değişince, Kur’ân olmaz.<br />

Hattâ hiçbir harfi değişmeden, okunmasında ufak değişiklik yapılırsa, Kur’ân<br />

denmez.<br />

(Rıyâd-ün-nâsıhîn)de diyor ki: Arabî gramer şartlarına uyan ve ma’nâyı değişdirmiyen,<br />

fekat ba’zı kelimeleri Osmân radıyallahü anhın topladığına benzemiyen<br />

Kur’ân-ı kerîme (Kırâet-i şâzze) denir. Bunu nemâzda da, başka yerde de okumak<br />

câiz değildir, günâhdır. Kırâet-i şâzzeyi, Eshâb-ı kirâmdan “radıyallahü teâlâ anhüm<br />

ecma’în” birkaçı okumuş, fekat sözbirliği olmamışdır. Eshâb-ı kirâmdan birinin<br />

okuduğu bildirilmiyen bir okumağa (Kırâet-i şâzze) denmez. Böyle okuyanı<br />

habs etmek, döğmek lâzımdır. Din âlimlerinden hiçbirinin okumadığı şeklde okumak,<br />

ma’nâyı ve kelimeleri bozmasa bile, küfrdür.<br />

Kur’ân-ı kerîmin başka dillere yapılan çevirmelerine Kur’ân denmez. Bunlara,<br />

Kur’ân-ı kerîmin meâli, ya’nî açıklaması denir. Bunlar, mütehassıs olan ve iyi<br />

niyyetli, hâlis müslimânlar tarafından hâzırlanmış ise, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını<br />

anlamak için okunabilir. Buna birşey denmez. Bunlar, Kur’ân diye okunamaz.<br />

Bunları, Kur’ân diye okumak, sevâb olmaz. Günâh olur. Müslimânlar, Kur’ân-ı kerîmi,<br />

Allahü teâlânın indirdiği gibi okumalıdır. Ma’nâsını bilmeden okumak da sevâbdır.<br />

Ma’nâsını anlıyarak okumak, elbette dahâ çok sevâb ve dahâ iyidir.<br />

Mısr, Irâk, Hicâz, Fas arabcaları birbirine benzemiyor. Kur’ân-ı kerîm, bunlardan<br />

hangisinin dili ile açıklanacak? Kur’ân-ı kerîmi anlamak için, şimdiki arabcayı<br />

değil, Kureyş dilini bilmek lâzımdır. Kur’ân-ı kerîmi anlamak için, yıllarca dirsek<br />

çürütmek, çalışmak lâzımdır. Biz, böyle çalışıp anlıyan, islâm âlimlerinin yazmış<br />

oldukları tefsîrlerden, açıklamalardan okuyup anlamalıyız. Derme çatma tercemeleri<br />

okuyan gençler, Kur’ân-ı kerîmi, mitolojik hikâyeler, lüzûmsuz, fâidesiz<br />

düşünceler, bayağı sözler sanır. Kur’ândan, islâmdan soğuyup, kâfir olur. Demek<br />

ki, gençlerin önüne Kur’ân tercemelerini sürerek, öztürkçe Kur’ân okuyunuz,<br />

yabancı dil olan arabca Kur’ânı okumayınız demek, müslimân yavrularının, şehîd<br />

evlâdlarının dinsiz yetişmesini istiyen islâm düşmanlarının, zındıkların yeni bir taktiği,<br />

hîlesi olsa gerekdir.<br />

İbni Hacer-i Mekkî hazretleri, (Fetâvâ-i fıkhiyye) kitâbının otuzyedinci sahîfesinde<br />

buyuruyor ki, (Kur’ân-ı kerîmi arabîden başka harf ile yazmak ve başka dile<br />

terceme edip, Kur’ân-ı kerîm yerine bunu okumak, sözbirliği ile harâmdır.<br />

Selmân-ı Fârisî “radıyallahü anh” Fâtihayı Îrânlılara fârisî harflerle yazmadı.<br />

Tercemesini de yazmadı. Fâtiha sûresinin fârisî tefsîrini yazdı. Arabîden başka harf<br />

ile yazmak ve böyle yazılmış Kur’ânı okumak harâmdır. Kur’ân-ı kerîmi arabî harflerle,<br />

okunduğu gibi yazmak sûreti ile değişdirmek bile, sözbirliği ile harâmdır. Böyle<br />

yapmak (Selef-i sâlihîn)in, ya’nî ilk yıllardaki müslimânların yapdıklarını beğenmemek,<br />

onları câhil bilmek olur. Meselâ, Kur’ân-ı kerîmde, (Ribû) yazılı ise de,<br />

(Ribâ) okunur. Bunu, okunduğu gibi (Ribâ) yazmak câiz değildir. Kur’ân-ı kerîmi<br />

böyle yazarken ve başka dile terceme ederken, Allah kelâmının îcâzı bozulmakda,<br />

nazm-ı ilâhî değişmekdedir. Herhangi bir sûrede bulunan âyetlerin yerlerini de-<br />

– 47 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!