10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

mekdir. Sesi uzatarak, meselâ (Aaaallahü ekber), şeklinde okunursa, Allah, acabâ<br />

büyük müdür? demek olur ki, böyle söyliyenlerin kâfir olacağı meydândadır.<br />

Bütün fıkh kitâblarında ve meselâ, (Halebî-yi sagîr)in sâhibi “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyh”, ikiyüzelliikinci sahîfesinde: (Kur’ân-ı kerîmi nağme ile, ya’nî sesi mûsikî<br />

perdelerine uydurarak okumak, harfleri bozmaz ise, âlimler mekrûh demişdir.<br />

Zîrâ fâsıkların nağmelerine teşebbühdür. Eğer harfler değişir ise, harâmdır.<br />

Okuması mekrûh olan birşeyi dinlemek de mekrûhdur. Okuması harâm olan şeyi,<br />

dinlemek de harâmdır. Kur’ân-ı kerîmi tegannî ile okuyan hâfızlara emr-i<br />

ma’rûf yapmak vâcibdir. İnâdlarına, düşmanlıklarına sebeb olacak ise, bunları dinlememeli,<br />

orayı terk etmelidir) demekdedir. (Halebî)nin ikiyüzdoksanyedinci<br />

sahîfesinde, (Tegannî ile okuyan bir imâm arkasında kılınan nemâzın i’âdesi,<br />

tekrâr kılınması lâzımdır). Başka bir sahîfesinde, (İş görenler ve yatanlar arasında,<br />

yüksek sesle Kur’ân-ı kerîm okunursa, okuyan günâha girer) yazılıdır.<br />

(Halebî-yi kebîr)de, dörtyüzdoksanaltıncı sahîfesinde diyor ki, (Yan yatarak<br />

ayakları birbirine bitişdirip, Kur’ân-ı kerîmi, içinden ezbere okumak veyâ yürüyerek,<br />

iş görerek, hamâmda, kabr başında oturup okumak câizdir. Kitâb okuyan,<br />

yazan, iş yapan yanında Kur’ân-ı kerîm okumağa başlamak, onlar dinlemedikleri<br />

zemân günâh olur. Câmi’de veyâ başka yerde, birkaç kişinin, bir zemânda,<br />

yüksek sesle Kur’ân-ı kerîm okumaları tahrîmen mekrûhdur. Birinin okuyup,<br />

başkalarının sessizce dinlemeleri lâzımdır. İşi olanların dinlemesi farz olmaz.<br />

Kur’ân-ı kerîmi dinlemek, farz-ı kifâyedir ve okunmasından ve nâfile ibâdetlerden<br />

dahâ sevâbdır. Kadın, Kur’ân-ı kerîmi kadından öğrenmelidir. Yabancı erkeklerden,<br />

a’mâdan bile öğrenmemelidir). Kur’ân-ı kerîmi öğrendikden sonra, unutmanın<br />

günâh olduğu, (Berîka)da ve (Hadîka)da yazılıdır. (Hulâsa-tül-fetâvâ) sâhibi<br />

“rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, (İş görürken ve yürürken, kalbi ile düşünerek,<br />

Kur’ân-ı kerîm okumak câizdir).<br />

Kur’ân-ı kerîmi doğru, güzel okumak için, mûsikî öğrenmeğe lüzûm yokdur. Tecvîd<br />

ilmini öğrenmeğe lüzûm vardır. Âlimlerin çoğuna göre, Tecvîd ilminde, harflerin<br />

ağızdaki yerleri, medler, harflerin uzatma mikdârları ve dahâ birçok şeyler<br />

öğrenmeden okunan Kur’ân-ı kerîm, doğru olmaz ve ezân ve nemâz sahîh olmaz.<br />

İkinci kısm, birinci maddeye bakınız!<br />

(Halebî-yi sagîr) kitâbında, tilâvet secdesi kısmından birkaç satır önce, buyuruyor<br />

ki, (Kur’ân-ı kerîmi okunamıyacak kadar küçük harflerle yazmak, böyle küçük<br />

Kur’ân-ı kerîm almak günâhdır. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmi okumak, dinlemek,<br />

içindekileri, öğrenip yapmak için gönderdi. Kur’ân-ı kerîmi okunamıyacak kadar<br />

küçük yazmak, ona hakâret etmek olur. Halîfe Ömer “radıyallahü anh”, böyle küçük<br />

yazan birisini cezâlandırmışdır). Böyle mushafları almak, taşımak, hıristiyanların<br />

putları gibi, altın mahfaza içinde boyuna takmak, fâidesizdir ve çok günâhdır.<br />

Âyet-i kerîmeleri ve Allahü teâlânın ismlerini, yerde serili şeyler ve seccâdeler<br />

üzerine yazmanın [Kâ’be-i muazzamanın resmini koymak da böyledir] tahrîmen<br />

mekrûh olduğu (Halebî)de yazılıdır. Paralar üzerine yazmanın mekrûh olduğu (İmdâd)ın<br />

Tahtâvî hâşiyesinde yazılıdır. Büyük âlim, seyyid Abdülhakîm efendi “kuddise<br />

sirruh”, bir mektûbunda buyuruyor ki; Eshâb-ı kirâm ve Tâbi’în-i ızâm “aleyhimürrıdvân”<br />

zemânlarında, paralar üzerine mubârek kelimeler yazılmadı. Çünki,<br />

para, alış veriş vâsıtası olduğundan, muhterem değildir, hakîrdir. Üzerlerine resm<br />

koymak câiz olur. Ehl-i sünnet olmıyan hükûmetler, meselâ Fâtımîler, Resûlîler<br />

gibi, mu’tezile mezhebinde olup, müslimân ismini taşıyan, fekat islâmiyyete uymıyan<br />

hükümdârlar, para üzerine âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf yazmışlardır. Milleti<br />

kandırmak, müslimân görünmek için yapdıkları hîlelerden biri de bu idi. Din âlimleri<br />

[ya’nî Fükahâ-ı ızâm], muhterem kelimeleri, paralara değil, mezâr taşlarına bile<br />

yazmağa izn vermemişdir. Böyle paraları abdestsiz tutmak mekrûh olduğu,<br />

(Fetâvâ-yi Hindiyye)de yazılıdır. Harâb olmuş mıshafı gömmek veyâ yakmak lâ-<br />

– 729 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!