10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

leri, dünyâda cezâlarını çeker. Kâfirlere, yalnız bir emr verilmiş, onlardan yalnız<br />

birşey istenilmişdir. Bu bir emr, îmân etmeleri, müslimân olmalarıdır. Kâfirler, bu<br />

emri dinlemedikleri için, biricik suç işlemiş oluyorlar. Fekat bu suç, en büyük suçdur.<br />

Bu suçun cezâsı, pek büyük, çok acı ve sonsuzdur. Dünyâda böyle cezâ olamaz.<br />

Bu sonsuz cezâ, bunlara, âhıretde, Cehennemde verilecekdir].<br />

Diyorsunuz ki, câhiller, ahmaklar, [nemâz kılanlarla, oruc tutanlarla, islâmiyyete<br />

uyanlarla] alay ediyor. [Bunlara gerici diyor.] Allah, dostlarına niçin derdler,<br />

belâlar gönderiyor? İyilikler, ni’metler vermiyor? [Biz Onun emrlerini yapmıyoruz.<br />

Bize cezâ verse yâ? Oh! Biz râhat, istediğimiz gibi zevk, safâ ediyor, keyf sürüyor,<br />

hîle ile, yalan ile, dünyânın tadını çıkarıyoruz. Sizler, nemâzla, orucla vakt<br />

geçiriyor, dünyâ zevklerinden kaçıyor, sıkıntı içinde yaşıyorsunuz! Bu sıkıntılar yetişmiyormuş<br />

gibi, Rabbiniz, derdleri, belâları da size veriyor. Müslimânlık se’âdet<br />

yolu olsaydı, siz bizden dahâ râhat, dahâ tatlı, dahâ mes’ûd yaşardınız diyorlar].<br />

Böyle bayağı sözlerle, bu sevgili kullara inanmıyorlar.<br />

Kâfirler, insanların en iyisine de böyle söylerdi. Furkân sûresi, yedinci [7] âyetinde<br />

meâlen, (Kâfirler: Bu nasıl Peygamberdir? “sallallahü aleyhi ve sellem”. Bizim<br />

gibi yiyip içiyor, sokaklarda geziyor. Peygamber olsaydı, kendisine melek gelirdi.<br />

Yardımcıları olur, bize onlar da haber verir, Cehennem ile korkuturlardı. Yâhud,<br />

Rabbi, para hazîneleri gönderir, yâhud, meyve bağçeleri, çiftlikleri olur, istediğini<br />

yirdi dediler...) buyuruldu. Bu gibi sözler, âhırete, Cennete, Cehenneme<br />

inanmıyanların, ilerisini göremiyenlerin sözleridir. Cennet ni’metlerinin, Cehennem<br />

azâblarının sonsuz olduğunu bilen kimse, dünyânın birkaç günlük belâlarına,<br />

sıkıntılarına hiç ehemmiyyet verir mi? Bu derdlerin, sonsuz se’âdete sebeb olacağını<br />

düşünerek, bunları ni’met olarak karşılar. Câhillerin sözlerine aldırış etmez.<br />

Derdler, belâlar, sıkıntılar, muhabbetin, sevginin, şaşmıyan şâhidleridir. Ahmakların<br />

bunu anlamamasının ne ehemmiyyeti olur. En iyisi, böyle câhillerle konuşmamalı,<br />

[radyolarını dinlememeli, filmlerini, gazetelerini ve kitâblarını görmemelidir].<br />

6. cı cevâb: — Belâ, kemend-i mahbûbdur [sevgilinin, âşıkını kendine çekmek için<br />

gönderdiği kemenddir]. Âşıkları, sevgiliden başka şeylere bakmakdan koruyan bir<br />

kamçı gibidir. Âşıkları, sevgiliye döndürür. O hâlde, derdlerin, belâların dostlara<br />

gönderilmesi lâzımdır. Belâlar, dostları, sevgiliden başka şeylere düşkün olmak günâhından<br />

korur. Başkaları, bu ni’mete lâyık değildir. Dostları, zorla sevgiliye çekerler.<br />

İstediklerini derd ve belâ ile çekerler ve onu mahbûbluk derecesine yükseltirler.<br />

İstemediklerini başıboş bırakırlar. Bunların içinden, se’âdet-i ebediyyeye lâyık<br />

olan, kendisi doğru yola gelip, çalışarak, uğraşarak, lutf, ihsâna kavuşur. Böyle<br />

yapmıyan, başına gelecekleri düşünsün!<br />

Görülüyor ki, seçilenlere, belâ çok gelir. Çalışanlara, uğraşanlara o kadar çok<br />

gelmez. Bunun içindir ki, seçilmişlerin reîsi, beğenilmişlerin, sevilmişlerin baş<br />

tâcı olan Peygamberimiz “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm”, (Benim çekdiğim<br />

acı gibi, hiçbir Peygamber acı çekmedi!) buyurdu. O hâlde, derd ve belâlar, öyle<br />

usta bir kılavuzdur ki, dostu dosta, şaşmadan kavuşdurur. Sevgiliden başkasına bakmakla<br />

onu lekelemekden korur. Ne kadar şaşılır ki, âşıklar, hazînelere, milyonlara<br />

mâlik olsa, hepsini verip, derd ve belâ satın alır. Aşk-ı ilâhîden haberi olmıyan,<br />

derd ve belâdan kurtulmak için, milyon harc eder.<br />

Süâl: Ba’zan, dostlar, derd ve belâ gelince, üzülüyor. İstemediği anlaşılıyor. Bunun<br />

sebebi nedir?<br />

Cevâb: O üzüntü ve isteksizlik, görünüşdedir. Tabî’atden, maddesindendir. Bu<br />

isteksizliğin fâideleri vardır. Çünki, bu isteksizlik olmasa, nefs ile cihâd, düşmanlık<br />

edilemez. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” vefât edeceği zemân, görülen<br />

sıkıntısı, nefs ile cihâdın son parçaları idi. Böylece, son nefesi de düşman ile<br />

mücâdelede geçmiş oldu. Ölüm ânında en şiddetli mücâdeleyi yapdı. İnsanlık sı-<br />

– 520 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!