10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ca tenzîhen [hafîf] mekrûh olurlar. Âhıreti kazanmak istiyenlere, lâzım olan ile kanâ’at<br />

edip, fazlasını sadaka vermek yakışır.<br />

DÖRDÜNCÜ BAHS — Sadaka vermekde de, isrâf vardır. İmâm-ı Mücâhid<br />

“rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyor ki, (Bir kimse, Allahü teâlânın emr etdiği<br />

yerlere dağ kadar altın harc etse, isrâf olmaz. Bir dirhem [yaklaşık beş gram] gümüşü<br />

veyâ bir avuc buğdayı, harâm olan yere vermek isrâf olur). Hâtim-i Tâî, cömerdliği<br />

ile meşhûrdur. Bi’setden önce ölmüşdür. Çok verdiği için, (Malı isrâf etmekde<br />

hayr yokdur) dediklerinde, (Hayra verilen mal isrâf olmaz!) demişdir.<br />

Mücâhidin ve Hâtimin sözlerine bakarak, sadakada isrâf olmıyacağını sanan olmuş<br />

ise de, böyle zan etmek yanlışdır. Şimdi bunu açıklamağa çalışacağız:<br />

Cenâb-ı Hak, Mü’minûn sûresinde, meâl-i şerîfi, (Verdiğimiz rızklardan, sadaka<br />

verirler) olan âyet-i kerîme ile mü’minleri medh ediyor. Kâdî Beydâvî ve Zemahşerî<br />

ve Fahreddîn-i Râzî gibi büyük âlimlerin tefsîrlerinde ve dahâ birçok tefsîrlerde<br />

diyor ki, âyet-i kerîmede, (rızklardan) kelimesi, (rızkların ba’zısını, bir kısmını)<br />

demek olup, (sadaka verirken, harâm olan isrâfdan sakının!) demekdir.<br />

Bütün âlimlere göre, buradaki sadaka, malı hayra, islâmiyyetin gösterdiği yola sarf<br />

etmekdir. En’âm sûresi, yüzkırkbirinci âyetinde meâlen, (Ekini hasâd etdiğiniz zemân,<br />

fakîrlerin haklarını verin ve isrâf etmeyin. Allahü teâlâ, isrâf edenleri elbette<br />

sevmez) buyuruldu. Bu da, (Sadaka verirken isrâf etmeyin) demekdir. Çünki,<br />

Sâbit bin Kays “radıyallahü anh” bir günde beşyüz ağacın hurmalarını toplayıp hepsini<br />

sadaka vererek evi için hurma bırakmayınca, bu âyet-i kerîme inmişdi. Ya’nî,<br />

(Hepsini vermeyiniz!) buyuruldu. Abdürrezzak, Abdülmelik ibni Cüreycden haber<br />

veriyor ki, Mu’âz bin Cebelin “radıyallahü anh” bir hurma ağacı vardı. Hurmalarını<br />

toplayıp hepsini sadaka verdi. Kendine birşey kalmadı. Hemen (Fekat,<br />

isrâf etmeyin) âyet-i kerîmesi geldi. İsrâ sûresi, yirmidokuzuncu âyetinde meâlen,<br />

(Ey Habîbim! Malını, kendine kalmıyacak şeklde dağıtma!) buyuruldu. Câbir<br />

ve Abdüllah ibni Mes’ûd “radıyallahü anhümâ” buyuruyorlar ki, (Bir oğlan,<br />

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimize gelip, ba’zı lüzûmlu şeyleri saydı<br />

ve annem beni sana gönderip bunları istedi, dedi. Bugün bende bunların hiçbiri<br />

yok buyuruldukda, gömleğini bana ver dedi. Hemen, mubârek arkasından gömleğini<br />

çıkarıp çocuğa verdi ve evinde gömleksiz kaldı. Bilâl-i Habeşî ezân okuyunca,<br />

cemâ’at her zemân olduğu gibi, Resûlullahı beklediler. Gelmeyince merâk etdiler.<br />

Birkaçı evine bakıp, gömleksiz olduğundan gelemediğini anladı. O zemân,<br />

bu âyet-i kerîme geldi). (Buhârî) ve (Müslim)de, Ebû Hüreyre “radıyallahü anh”<br />

buyuruyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Sadakanın hayrlısı, ihtiyâcı<br />

olmıyanın verdiğidir) buyurdu. İmâm-ı Begavî, Ebû Hüreyreden “radıyallahü<br />

anh” haber veriyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimize biri<br />

gelip, bir altınım var, ne yapayım dedi. (Bununla kendi ihtiyâclarını al) buyurdu.<br />

Bir altınım dahâ var dedi. (Onunla da çocuğuna lâzım olanları al) buyurdu. Bir<br />

dahâ var dedi. (Onu da, âilenin ihtiyâclarına sarf et) buyurdu. Bir altın dahâ var<br />

dedi. (Hizmetcinin ihtiyâclarına kullan) buyurdu. Bir dahâ var deyince, (Onu<br />

kullanacağın yeri sen dahâ iyi bilirsin) buyurdu. (Müslim)de, Câbir bin Abdüllah<br />

“radıyallahü anh” buyuruyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Paranız<br />

ile, önce kendi ihtiyâclarınızı alın. Artarsa, çoluk çocuğunuzun ihtiyâclarına sarf<br />

edin. Bundan da artarsa, akrabânıza yardım edin!) buyurdu. (Buhârî)de, Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem”, (Kendisi veyâ çoluk çocuğu muhtâc iken veyâ borcu<br />

var iken verilen sadaka kabûl olmaz. Borc ödemek, sadaka vermekden ve köle<br />

âzâd etmekden ve hediyye vermekden dahâ mühimdir. Başkasının malını, sadaka<br />

vererek, zâyi’ olmasına sebeb olmayın!) buyurdu. Fıkh âlimi Ebülleys Semerkandînin<br />

“rahmetullahi teâlâ aleyh” (Tenbîhül-gâfilîn) kitâbında, İbrâhîm bin<br />

Edhem “rahimehullah” buyuruyor ki, (Borcu olan kimse, ödemedikce yağlı ve sirkeli<br />

ta’âm yimemelidir). İbni Hacer-i Askalânî buyuruyor ki, İbni Battâl “rahime-<br />

– 644 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!