10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

olan iş, nefse ağır gelir. Vâcibleri yapmakda gevşek davranıp, nâfile hayrâtı yapmağa<br />

çalışmak, nefsin hevâsına uymak alâmetlerindendir). Bu söz, İbni Teymiyyenin<br />

(Kazâ kılmak lâzım değildir) sözüne cevâbdır.<br />

Kırkaltıncı maddede bildirildiği gibi, imâm-ı Rabbânî “rahmetullahi teâlâ aleyh”<br />

yirmidokuzuncu mektûbda buyuruyor ki, (Farz ibâdetin yanında nâfile ibâdetlerin<br />

hiç kıymeti yokdur. Deniz yanında, damla kadar bile değildirler. Mel’ûn şeytân,<br />

mü’minleri aldatarak, farzları küçük gösteriyor. [Kazâları kıldırtmıyor.] Nâfilelere<br />

yol gösteriyor. Zekât verdirmeyip, nâfile sadakaları güzel gösteriyor. Hâlbuki, zekât<br />

niyyeti ile fakîre bir altın vermek, yüzbin altın sadaka vermekden dahâ sevâbdır.<br />

Çünki zekât vermek, farzı yapmakdır. Zekât niyyeti olmadan verilenler ise, nâfile<br />

ibâdetdir). İkiyüzaltmışıncı mektûbda buyuruyor ki, (Nâfile ibâdetlerin farzlar<br />

yanındaki kıymeti, okyanus yanında bir damla su gibi bile değildir. Hattâ, nâfile ibâdetlerin<br />

sünnetler yanında değerleri de, yine böyledir. Böyle olmakla berâber, sünnetlerin<br />

farzlar yanındaki kıymeti de, deniz yanında bir damla su gibi bile değildir).<br />

İslâm âlimlerinin bütün bu yazılarından anlaşılıyor ki, nemâzlarını özrsüz kılmamış<br />

olanlar, bir an evvel kazâ edip, Cehennem azâbından kurtulma çârelerini aramalıdır.<br />

Hepsini kazâ etmeğe niyyet etdim diyerek, arada sırada kazâ etmek insanı Cehennemden<br />

kurtarmaz. İslâm âlimleri, islâmiyyeti bildirdiler. Kâfirlerin ve bid’at sâhiblerinin<br />

bölücü, bozuk sözlerine değil, Ehl-i sünnet âlimlerine uymak lâzımdır.<br />

Abdülkâdir-i Geylânî “kaddesallahü sirrehül’azîz”, aynı makâlede buyuruyor<br />

ki, (Kazâ borcu olanın sünnet kılması, alacaklıya, borçlunun hediyye götürmesine<br />

benzer ki, elbette kabûl olmaz. Kazâ borcu varken sünnet kılan kimse, sultân<br />

da’vet etdiği hâlde, gitmeyip, onun hizmetçisi ile vakt geçiren kimse gibidir.<br />

Mü’min, bir tüccâra benzer. Farzlar, onun sermâyesi, nâfileler de kazancıdır. Sermâye<br />

kurtarılmadıkça, kazanç olamaz).<br />

Gerek hadîs-i şerîfe, gerekse âlimlerin yazılarına dikkat edilirse, farz borcu olanın<br />

sünnetleri, nâfileleri kabûl olmaz buyurulmakdadır. Kabûl olmaz demek, sahîh<br />

olmaz demek değildir. Sahîh olur, fekat sevâbı, fâidesi olmaz demekdir.<br />

(Redd-ül-muhtâr), kurban bahsinde bunu güzel açıklamakdadır. (Bid’at işliyenin<br />

orucu, haccı, cihâdı kabûl olmaz) hadîs-i şerîfi, (Hadîka) ve (Berîka) kitâblarında<br />

açıklanırken, (Bunların ibâdetleri sahîh olur. Fekat sevâb verilmez) diyor.<br />

[Altmışüçüncü maddenin son sahîfesindeki hadîs-i şerîfe bakınız!].<br />

Ba’zı kimseler diyor ki, (Sünnetleri kazâ niyyeti ile kılmak, Şâfi’î mezhebinde<br />

olur. Biz, Şâfi’î değiliz. Hanefîyiz). Bunlara, bu (Se’âdet-i ebediyye) kitâbını<br />

hâzırlıyanın da Hanefî mezhebinde olduğunu hâtırlatmak yerinde olacakdır.<br />

Farzı özrle fevt eden, kaçıran Şâfi’îler, bunu sünnet ile berâber kazâ eder. Hanefîler<br />

ise, yalnız fevt olan farzı kazâ eder. Terk edilen, tenbellikle kılınmıyan<br />

nemâz böyle değildir. Nemâzı terk eden Şâfi’înin ve Hanefînin, bunu hemen kazâ<br />

etmesi lâzımdır. Hemen kazâ etmezlerse, Şâfi’î mezhebinde, had cezâsı olarak<br />

katl olunur. Hanefîde ise, habs olunur. Kazâ kılıncıya kadar veyâ ölünciye<br />

kadar zındanda bırakılır. Şâfi’î âlimlerinden İbni Hacer-i Mekkî hazretleri, (Fetâvâ-i<br />

fıkhiyye)nin yüzseksendokuzuncu sahîfesinde buyuruyor ki, (Farz nemâzı<br />

özr ile kılmıyan kimse, bunu nâfileleri, ya’nî sünnetleri ile birlikde kazâ eder.<br />

Çünki, Şâfi’î mezhebinde beş vakt farzlarla birlikde kılınan nâfileleri, ya’nî<br />

sünnetleri kazâ etmek sünnetdir. Farzı özrsüz kılmamış ise, bunu kazâ etmeden<br />

önce hiçbir nâfile kılamaz. Çünki, farzı hemen kazâ etmesi lâzımdır. Sünnetleri<br />

kılmak için geçireceği zemân kadar, farzın kazâsını gecikdirmiş olur. Hemen<br />

kazâ etmeli demek, her zemânı kazâya sarf etmeli demekdir. Ya’nî, ancak kendinin<br />

ve bakması vâcib olanların nafakasını kazanacak kadar zemânı ayırıp,<br />

başka hiçbir sebeble kazâyı gecikdirmesi câiz değildir. Gecikdirmesi günâh<br />

olur). Görülüyor ki, özrsüz terk edilen nemâzları, Şâfi’îde de, Hanefîde olduğu<br />

gibi acele kazâ etmek lâzımdır. İki mezheb arasında fark yokdur. Kur’ân-ı kerîmde<br />

ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilen şeylerde mezhebler birbirlerinden<br />

ayrılmaz. Açık bildirilmeyip, ictihâd ile meydâna çıkarılan şeylerde ayrılabilir.<br />

– 280 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!