10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ler. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” vâsıta olmaz diyenler dalâlete düşer,<br />

sapık olur sandılar. Vâsıta olmağı, îmânın kemâli zan etdiler. Böyle söyliyenleri kâmil<br />

sandılar. Hâlbuki, Resûlullahın vâsıta olmaması, Ona uymanın tâm olduğunu<br />

gösterir. Vâsıta olması ise, Ona uymanın noksân olmasını bildirir. Böyle olduğunu<br />

yukarıda bildirmişdik. Bunlar, işin özünü anlamamışlardır. Yûnüs sûresindeki<br />

âyet-i kerîmede meâlen, (Belki anlamadıkları için inanmıyorlar. Onun sözünün özünü<br />

anlamadılar. Bunlardan önce olanlar da, böyle inanmamışlardı) buyruldu.<br />

Efendim! Tesavvufcuların (Üveysî) demeleri, üstâdı yokdur demek değildir.<br />

Çünki, üveysî demek, onun yetişmesinde rûhâniyânın da hizmeti olmuşdur demekdir.<br />

Hâce-i Ahrâr “kuddise sirruh” [Mevlânâ Ya’kûb-i Çerhînin hizmetinde yetişdiği<br />

hâlde], üstâdı bulunduğu hâlde, Behâüddîn-i Buhârînin rûhâniyyetinden de<br />

yardım gördüğü için, Hâce-i Ahrâra Üveysî denilir. Bunun gibi, Behâüddîn-i Buhârînin<br />

üstâdı, Seyyid Emîr Gilâl hazretleri idi. Fekat, ayrıca hâce Abdülhâlık<br />

Goncdüvânînin rûhâniyyetinden de istifâde etdiği için, Behâüddîn-i Buhârîye<br />

Üveysî denilmişdir. Bir kimse, üstâdı bulunduğunu söylemekle berâber, Üveysî olduğunu<br />

da bildirince, ona üstâdını inkâr ediyor demek şaşılacak insâfsızlık olur.<br />

[(Dürr-ül-me’ârif) kitâbının seksenyedinci sahîfesinde, Abdüllah Dehlevî hazretleri<br />

buyuruyor ki, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” veyâ Evliyâdan birine<br />

üveysî olmak için, hergün tenhâ bir yerde iki rek’at nemâz kılıp, bir Fâtiha okuyarak,<br />

sevâblarını onun mubârek rûhuna göndermeli, bir müddet oturup, hep<br />

onun rûhunu düşünmelidir. Birkaç gün sonra, onun üveysîsi olur. (Hüvelganî) risâlesi,<br />

(Makâmât-i Mazheriyye)nin sonunda Hindistânda basılmışdır. Bu risâlede,<br />

Abdüllah Dehlevî hazretlerinin melfûzâtında diyor ki, (Resûlullahın “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” üveysîsi olmak istiyen, yatsı nemâzından sonra, hayâlinde, Resûlullahın<br />

iki mubârek ellerini tutup, yâ Resûlallah! Beş şey için sana bî’at eyledim:<br />

Bunlar, Kelime-i şehâdet, nemâz kılmak, zekât vermek, Ramezân ayında oruc<br />

tutmak ve yola gücü yetenin hacca gitmesidir demelidir. Birkaç gece böyle yapınca,<br />

murâdına kavuşur. Bir Velînin üveysîsi olmak için, tenhâ bir yerde, iki rek’at<br />

nemâz kılıp, sevâbını O Velînin rûhuna göndermeli ve rûhunu düşünerek beklemelidir).<br />

Ehl-i sünnet i’tikâdında olup ahkâm-ı islâmiyyeye uyan, elbette O Velînin<br />

üveysîsi olur. (Mektûbât-ı ma’sûmiyye), ikinci kısm, otuzsekizinci mektûbunda<br />

diyor ki, (İnsanın Allahü teâlânın rızâsına kavuşmasına mâni’ olan en büyük hicâb,<br />

onun nefsidir. Nefsin aradan kalkması kitâb okumakla, işitmekle olmaz. İnsân-i<br />

kâmilin sohbeti lâzımdır. Bu sohbet nasîb olmazsa, uzaklardan kalb ona<br />

bağlanırsa, çok sevilirse, onun kalbinden, feyzler, bereketler, muhabbet mikdârınca,<br />

tâlibin kalbine akarak kemâle kavuşur. Hadîs-i şerîfde, (Kişi sevdiği ile berâberdir)<br />

buyuruldu.)]<br />

Efendim, (Abdülbâkî) sözü, bâkî olan Allahü teâlânın kulu, kölesi demekdir.<br />

Yoksa bir insanın ismi olarak söylenilmiş değildir. Bu söz her ne kadar insanların<br />

ismi olarak da kullanılmış ise de, benim mürşidim, Allahü teâlânın bir kulu ise de,<br />

beni terbiye eden, yetişdiren, bâkî olan Allahü teâlâdır demekdir. Burada kelimeyi<br />

değişdirmek ve edebe uygunsuz davranmak nasıl düşünülebilir?<br />

Efendim, Bâyezîd-i Bistâmî “kuddise sirruh”, sekr hâlinde, ya’nî şu’ûrsuz iken<br />

(Sübhânî) dedi. Bu söze kusûr denilse, bu kusûrun onda her zemân bulunması lâzım<br />

gelmez. Bunun için, başkasının ondan üstün olmasına sebeb olmaz. Çünki, Evliyâdan<br />

hâle, vakte göre ba’zı ma’rifetler hâsıl olur ise de, başka vaktde ve başka<br />

hâlde, o ma’rifetlerin noksânlık olduğunu anlıyarak, bunları bırakır. Bunların<br />

üstündeki ma’rifetlere ve makâmlara yükselir. Mektûbunuzda diyorsunuz ki, çok<br />

zemân sekr hâlinde bulunan Evliyânın böyle uygunsuz söylemeleri suç sayılmıyabilir.<br />

Fekat, sahv hâlinde bulunanların, ya’nî hep şu’ûrlu olanların böyle şeyler söylememeleri<br />

lâzımdır. Efendim, böyle şeyleri söyliyenlerin ve yazanların, sekr hâlinde<br />

oldukları anlaşılmalıdır! Sekr karışmıyan hâllerde böyle şeyler yazılamaz. Fe-<br />

– 957 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!