10.12.2012 Views

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SE'ÂDET-İ EBEDİYYE - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

akdıkları zemân, ancak çocuğun muhtâc olduğu şeyleri, ona alıp satabilirler.<br />

Vasî olmadıkları zemân, çocuğun malı ile çocuğun menfe’ati için, ticâret yapamazlar<br />

ve çocuğa ticâret yapması için izn veremezler. Çocuğa gelen hediyyeleri, çocuk<br />

için alırlar. Babanın, (Şu malımı küçük çocuğuma şu kadar liraya satdım) yâhud<br />

(Filân küçük çocuğumun malını şu kadar liraya kendim için satın aldım) demesi<br />

lâzımdır. Hem satması, hem alması için bir kimseyi vekîl edemez. (Oğlum ......nın<br />

malından bildiğini, dilediğin fiyât ile dilediğine satmak için) diyerek, birini vekîl<br />

eder.<br />

Vakf câmi’, binâ harâb olunca, işe yaramıyan parçaları satılıp, kendi ta’mîrine,<br />

tamîri mümkin değilse, yakın bulunan bir vakf binânın ta’mîrine, onun ihtiyâcına<br />

sarf edilir. Başka bir yere sarf edilemez. Üçüncü kısmda, altıncı maddeye bakınız!<br />

(İhtiyâr) kitâbının sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, (Tesbîh, tahmîd,<br />

tekbîr ve Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîf ve fıkh kitâbı okumak sevâbdır. Ahzâb sûresinin<br />

otuzbeşinci âyetinde meâlen, (Allahı çok zikr eden erkeklerin ve kadınların<br />

günâhları afv olur ve çok sevâb verilir) buyuruldu. Tüccârın, malını müşteriye<br />

gösterirken, bunları okuması ve kelime-i tevhîd, salevât okuması günâhdır. Bunları,<br />

para kazanmağa âlet etmek olur). İbni Âbidînin beşinci cildinde ve (Dürer)de<br />

diyor ki, (Bakkala borc para verip, o para bitinceye kadar ondan mal satın almak<br />

harâmdır. Çünki, istifâde etmek şartı ile ödünc vermek fâiz olur. Parayı bakkala<br />

emânet olarak vermelidir. Emânet verilen para helâk olursa, bakkal ödemez).<br />

Aşkın bağında açan güllere, bülbül olan,<br />

islâmın hasret ile, beklediği kahramân,<br />

ma’şûkunun aşkından yanıp yanıp kül olan,<br />

ağlasa yeri vardır, seni görmiyen zemân!<br />

İlmîle, irfânîle, sâhib olan (Sıla) ya,<br />

iki temel bilgiyi, vasleden bir araya,<br />

dalıp ucsuz bucaksız, o mu’azzam deryâya,<br />

ve bu Zikr deryâsından en büyük payı alan!<br />

Kimi sâhile gider ve bu bana yeter der;<br />

kimi uzakdan görür, mest olur, başı döner;<br />

kimi yalnız seyreder, kimi bir katre içer;<br />

bir sensin, bu deryâdan, içip içip de kanan!<br />

Kur’ândan, hadîslerden sonra, gelir eserin,<br />

rûhlara şifâ olan, o mubârek sözlerin,<br />

baş kumandanısın sen, velîlerin, erlerin!<br />

ve (Müceddid-i elf-i sânî) adını alan!<br />

Bize seni duyuran, fıtraten dostun olan,<br />

ve cihânda bir tekdir, senin izinde kalan,<br />

(Seyyid Abdülhakîm) O, senin aşkınla yanan,<br />

hurmetine nasîb et, bize şefâ’atından!<br />

Eserinle cihânı, yeniden tenvîr eden,<br />

sihirli bir kuvvetle, bizi kendine çeken,<br />

ondördüncü yüzyılın, zulmetini gideren,<br />

(Arvâs)ın ışığıdır, gerisi hayâl, yalan!<br />

Biz onun talebesi, o sizin tâlibiniz,<br />

muhakkak aks yapar, o nûrlu kalbleriniz,<br />

belli, birbirinize, âşıksınız ikiniz,<br />

ve size âşık olur, (Mektûbât)ı anlıyan!<br />

– 617 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!