tasavvuf feısefesi - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı
tasavvuf feısefesi - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı
tasavvuf feısefesi - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
konuda İ bnu'l- Ar abi şunlar ı söylemektedir: İnsan kendi fiilerinden sorumludur,<br />
ve kendi kaderini kendisi yapmaktad ır. Buna rağmen, kendisi, ahlaki<br />
anlamda fail-i muhtar, yani fiillerini kendisinden ba şka harici ya da dahili<br />
herhangi bir belirleyici âmilden ba ğımsız olarak irâde eden bir fail de ğildir.<br />
bnu'l- Ar abrnin görü şüne göre, İnsan. şu özel anlamda sorumludur: İnsanın<br />
fiilleri do ğrudan do ğruya kendisinden ç ıkmaktad ır ve kendi istidad ıyla ve bu<br />
istidad ı idare eden kanunlarla belirlenmi ştir. Bu kanunlar öyle sabit ve değişmez<br />
kanunlard ır ki, Allah bile onlar ı deği ştiremez. Her şey ezelden takdir<br />
edilmiştir "Subatunda (sende gizli) olan, zuhurunda ortaya ç ıkar; kaderin<br />
sırrı işte budur". Ib nu'l- Ar abi, insan fiillerinin harici bir fail taraf ından<br />
belirlendiğine inanan Cebriye ile ayn ı fikirde de ğildir. Bu fâili Cebriye,<br />
kendilerinden farkl ı ve ba şka bir şey olarak Allah'la ayn ı görürler. ibnur-<br />
Arabi, aynı şekilde, Allah' ın insan ı ve bütün fiillerinin yaratt ığını kabul eden<br />
E ş carilerden de ayr ılmaktad ır. ibn.u'l-Arabi ısrarla ferde d ışarıdan<br />
yüklenen mecburiyet anlam ındaki cebri inkar eder 427; fakat yine de ihtiyâra<br />
(seçme gücüne) inanmaz. Onca, insanlar ın ihtiyar' (hür iradesi) yoktur. Onlar<br />
için sadece bir yol aç ıktır, ve seçmeleri gereken yol da budur, çünkü bu yol<br />
onların kendi zorunlu kanunlar ı tarafından belirlenmi ştir. İbnu'l-Arabi'nin<br />
ifadesine göre, insan öyle yarat ılmıştır ki, Allah' ın yap ılmasını arzu etti ği şeyi<br />
fiilen yerine getirir; bütün seçilmesi mümkün olan yollardan Allah' ın dilediği<br />
fiili meydana getirenini seçer. Bu, Leibnitz'in "Önceden tesis edilmi ş (ezdi)<br />
Ahenk" görü şüne geniş çapta benzemektedir.<br />
iyilik olsun kötülük olsun, hepsini kendisine bula ştıran insand ır, "öyleyse<br />
b ırakal ım sadece kendi övgüsünü ve yergisini yapsm ,,428 . Bu hususta<br />
Allah'a ait olan sadece belirli fiillerin gerçekle şmesini buyurmaktad ır. Bu,<br />
O'nun iradesini meydana getirmekle birlikte, bu irade, şeylerin sabit kanunlarıyla<br />
belirlenen bilgisi tarafından takdir edilmi ştir429. Böylece, İbnu'l-<br />
Arab rnin muhakemesinin bir özelli ği olan, kapal ı bir dü şünce dâiresi içinde<br />
döner dururuz.<br />
Aç ıkça görülmektedir ki, böyle bir nazariyede hür iradenin hiçbir faaliyet<br />
sahası yoktur, ve insan ın, tabii yerçekimi kanunlar ına uyarken bir adam ın<br />
üzerine dü şüp, onu öldüren bir ta ştan daha fazla sorumlu tutulmamas ı gerekir.<br />
Sorumluluk veya ahlaki yükümlülü ğün, irade olmad ıkça, hiçbir anlam ı yoktur.<br />
İ bn.u'l-Arabi'n.in nazariyesi Ahlak'ta İlmi Determinism olarak bilinen<br />
nazariyenin pek çok hususiyetlerini hâizdir. Sözü edilen iradi fiiller de dahil,<br />
427. Futüldit, I, s. 51,1. 6 a şağıdan.<br />
428. Fusfis, s. 160; türk. çev., s. 93.<br />
429. Fusiis, ss. 239-240; türk. çev., ss. 154-155. Kar., Fusüs, s. 123 veya 120; türk. çev., ss.<br />
66 veya 65: "O (Allah) onlar ı olduklar ı gibi biliyordu"...<br />
137