tasavvuf feısefesi - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı
tasavvuf feısefesi - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı
tasavvuf feısefesi - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
mak istemektedir. Kelâm dilinde buna, Ilahi Buyruk veya Kader v.b., ad ı<br />
verilir. Fakat bir ilim adam ı, onu, d ış dünyadaki bütün hadiseleri belirleyen<br />
kuvve halindeki kanunlarla ayn ı sayabilir. Doğrusunu söylemek gerekirse,<br />
meşia'ya hiçbir zaman irâde dememeliyiz. Ibnu'l- Arabi bu terimden ilahi<br />
Hüviyet'i anlamaktad ır. Me şia'ya el-vudid (Varlık veya Allah ) 4" ad ını<br />
verir ve Eba Tâlib el-Mekkrnin ona ar ş ez-zat (Zeit' ın tahtı) 44° demesini<br />
tasvip eder. b) Yarat ıc ı irade. Bununla Ibnu'l-Arabi Allah' ın kuvve halindeki<br />
varlıkları dış dünyada tezâhür ettirmesine vas ıta olan kudreti anlatmak<br />
istemektedir. Bir şeyin herhangi bir varl ığa sahip olmas ı me şianın bir fiilidir,<br />
fakat onun d ış dünyada tezâhür etmesi iradenin bir fiilidir. Irade ile Allah<br />
dış dünyada bir şeyin ya da bir fiilin vukuunu oldu ğu kadar, vuku bulman ıasını<br />
da irade eder441. Me şia ile irade aras ındaki bu ayırımı ibnu'l- Arabi,<br />
Hallâc'a borçlu olmakla birlikte, Hallâc'a göre, me şia daha çok Allah'dan<br />
sudûr eden Plotinus'un İlk Aklı gibi bir şeye benzemektedir.<br />
Incelenmesi gereken ikinci nokta, ilahi Me şia ile ilahi Emir arasındaki<br />
kesin münasebettir. Burada Ibnu'l- Ar abi, Hallâc' ı daha yak ından takip<br />
etraektedir442. Ibnu'l- Ar abi de onun gibi bütün. fiillerin ilahi Me şia'ya uygun<br />
olarak yap ıldığına, fakat baz ı fiillerin, yani sözü edilen kötü fiillerin asl ında<br />
Allah' ın emrine ayk ırı düştüğüne inanır443 Günahın (ma(siya) anlamı, Allah'<br />
ın bir fiili emredip vukuunu dilememesi, veya bir fiilin vukuunu irâda edip<br />
kullarına onu i şlemeyi yasaklamas ıdır. "Peygamberlerden Allah' ın emirlerini<br />
halka tebliğ etmesi istenir. Fakat Allah her zaman bu emirlerin yerine getirilmelerini<br />
irade etmez"444. Bir fiilin bir defa takdir edilince, vuku bulmas ı<br />
gerekir, ve vuku bulmamas ı imkansızdır. Hallâc ve ibnu'l- Arabrnin,<br />
bu konuda, üstadlar ı sayd ıkları iblis ve Firavun 'un isyan ı, Allah' ın iradedesine<br />
itaatin ta kendisiydi, ama ne var ki bu onun emrine bir tecâvüzdü 445.<br />
Bütün bu isyan filleri Allah tarafından ahlaki ya da dini kanunlar ın konular ı<br />
olarak de ğil, fiilen olarak takdir edilmi ştir Allah günah fiilini takdir etmez<br />
439. Futghtit, IV. s. 55, 1. 6 ağağşdan.<br />
440. Futiihât, II, s. 51, 1. 3 a şağıdan. Kar., Futithat, III, s. 62, 1. 8 aşağıdan, ve Futilhat, IV,<br />
s. 55.<br />
441. Ibnu'l-Ar abrnin "artma" ve "eksilme" (ziyade ve naks)'dan anlad ığı budur. Fusgs,<br />
s. 374; türk, çev., s. 260.<br />
442. Tevasin, ss. 148-149.<br />
443. Fusgs, s. 164; türk. çev., s. 96; Tevasin, ss. 46, 56.<br />
444. Fusgs, s. 164; türk. çev., s. 96.<br />
445. Halide, iblis ve Firavun'a kahraman (man ehl el—Fütüvve = Fütüvve ehlinden) adını<br />
verir. Hallâc, ilâve ederek diyor ki: Firavun'un davas ı, yani sözü, "ben senin Yüce Rabbinim",<br />
(Kur., LXXIX, 24) Allah taraf ından takdir edilmi şti; dolay ısıyla kendisinin davas ı,<br />
yani sözü, "Ben Hakk' ım" (Ene'l—Hakk) da aynı şekilde Allah' ın iradesiyle uyum halindedir.<br />
Bak., Tevasin, s. 50.<br />
142