11.12.2012 Views

Herkese Lâzım Olan Îmân - Hakikat Kitabevi

Herkese Lâzım Olan Îmân - Hakikat Kitabevi

Herkese Lâzım Olan Îmân - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Bunları düşündükçe, kalbimdeki şübheler çoğalıyor, o zemân, bugün<br />

mer’î olan Kitâb-ı mukaddesi tekrâr elime alıyor, karışdırmağa<br />

başlıyor ve her def’asında içinde birçok eksikler ve anlaşılmaz<br />

husûslar bulunduğunu görüyordum. Sonunda, bende şu kanâ’at<br />

hâsıl oldu ki, bu kitâb Îsâ aleyhisselâmın yaydığı hakîkî dînin kitâbı<br />

değildir. İnsanlar, İncîle birçok yanlış kâ’ideler koymuşlar ve<br />

Allahü teâlânın doğru kitâbını bozmuşlardır.<br />

Ben bu kanâ’ate vardıkdan sonra, artık misyonerle berâber gitdiğimiz<br />

memleketlerde rastladığımız insanlara, elimizdeki İncîli<br />

okuyacak yerde, başka telkînlerde bulunuyordum. Onlara Tanrı,<br />

Tanrının oğlu ve Rûh-ul-kuds gibi üçlü tanrıdan bahs etmek yerine,<br />

insanlarda, beden öldüğü zemân ölmez bir rûh bulunduğundan,<br />

insanları bir büyük hâlıkın yaratdığından, bu büyük hâlıkın<br />

insanları günâhları sebebi ile hem bu dünyâda hem de âhiretde cezâlandıracağından,<br />

ancak çok merhametli olan bu büyük hâlıkın,<br />

eğer insanlar yapdıklarına pişmân olursa, onların günâhlarını afv<br />

edeceğinden bahs ediyordum.<br />

Gün geçdikçe, artık temâmen tek Allaha inanmağa başlamışdım.<br />

Hakîkate tâm varmak için, dahâ derinlere inmek istiyordum.<br />

İşte bu zemân, islâm dînini tedkîk etmeğe başladım. Bu din, beni<br />

o kadar cezb etdi ki, bütün günümü ona vakf etdim. Bulunduğum<br />

mahal, Hindistânda şehrlerden uzak, kimsenin ismini bile duymadığı<br />

Ichra adında bir köydü. Bu köyde yaşayanlar, pek fakîr, pek<br />

sefîl tabakadan insanlardı. Onlara, sırf Allahü teâlânın rızâsı için<br />

tek ve merhametli bir hâlıkın var olduğunu anlatmağa, dünyâda<br />

ta’kîb etmeleri gereken doğru yolu öğretmeğe çalışıyordum. Onların<br />

birbiri ile kardeş olduklarını, temizliğe çok ehemmiyyet vermek<br />

lâzım olduğunu da öğretmeğe uğraşıyordum. Ne garîb ki, bütün<br />

bu öğretmeğe çalışdığım husûslar, hıristiyanlıkda değil, ancak<br />

müslimânlıkda vardı ve ben bir hıristiyan misyoner gibi değil, tâm<br />

bir müslimân din adamı gibi telkînlerde bulunuyordum.<br />

Bu ıssız, tenhâ yerde ve bu câhil halk arasında nasıl uğraşdığımı,<br />

ne kadar fedâkârlık yapdığımı, ne gibi müşkilât ile karşılaşdığımı<br />

size uzun uzadıya ifâde edecek değilim. Bütün düşüncem, bu<br />

zevallı insanları rûhen ve bedenen temizliğe kavuşdurmak, onlara<br />

büyük bir hâlıkın varlığını öğretmekden ibâretdi.<br />

Yalnız kaldığım zemân, Muhammed aleyhisselâmın hayâtını<br />

inceliyordum. Onun hakîkî hayâtı hakkında İngilizce pek az kitâb<br />

yazılmış ve Onu tenkid etmek, lekelemek ve bu büyük Peygamberi<br />

yalancılıkla ithâm etmek için, hıristiyanlar tarafından ne yapılmak<br />

lâzımsa yapılmışdı. Fekat, ben şimdi bu düşmanca yazılı<br />

– 198 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!