11.12.2012 Views

Herkese Lâzım Olan Îmân - Hakikat Kitabevi

Herkese Lâzım Olan Îmân - Hakikat Kitabevi

Herkese Lâzım Olan Îmân - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

termekdedir. Cebr olmadığını açıkça isbât etmekdedir. Bunun için<br />

(İnsanın işi) denilmekdedir. Meselâ, Alî vurdu, kırdı denir. Hem<br />

de, herşeyin kazâ ve kaderle yaratıldığını belli etmekdedir.<br />

Kulun işinin yapılmasında, yaratılmasında, önce bu işi kulun<br />

kalbinin ihtiyâr ve irâde etmesi lâzımdır. Kul, kudreti dâhilinde<br />

olan şeyi irâde eder. Bu isteğe ve dilemeğe (Kesb) denir. Âmidî<br />

merhûm, bu kesbin, işlerin yaratılmasında sebeb olduğunu, te’sîr<br />

etdiğini bildiriyor. Bu kesbin ihtiyârî olan işin yaratılmasına te’sîri<br />

olmaz demek de zarar vermez. Çünki, yaratılan iş ile kulun istediği<br />

iş, başka değildir. Demek ki, kul her istediğini yapamaz. İstemedikleri<br />

de var olabilir. Kulun, her istediğini yapması, her istemediğinin<br />

olmaması, kulluk değildir. Ulûhiyyete kalkışmakdır. Allahü<br />

teâlâ, lutf ederek, ihsân ederek, acıyarak, kullarına muhtâc oldukları<br />

kadar ve emrlere, yasaklara uyabilecek kadar kuvvet ve kudret,<br />

ya’nî enerji vermişdir. Meselâ, sıhhati ve parası olan kimse,<br />

ömründe bir kerre hacca gidebilir. Gökde Ramezân hilâlini [ayı]<br />

görünce, her sene bir ay oruc tutabilir. Yirmidört sâatde, beş vakt<br />

farz olan nemâzı kılabilir. Nisâb mikdârı malı, parası olan, bir hicrî<br />

sene sonra, bunun kırkda bir mikdârı altın ve gümüşü ayırıp<br />

müslimânlara zekât verebilir. Görülüyor ki, insan kendi istekli işlerini,<br />

isterse yapar, istemezse, yapmaz. Allahü teâlânın büyüklüğü,<br />

buradan da anlaşılmakdadır. Câhil ve ahmak olanlar, kazâ, kader<br />

bilgilerini anlıyamadıkları için, Ehl-i sünnet âlimlerinin sözlerine<br />

inanmaz. Kulların kudret ve ihtiyârlarında şübhe ederler. İnsanı,<br />

istekli işlerinde âciz ve mecbûr sanırlar. Ba’zı işlerde kulların<br />

ihtiyârı olmadığını görerek, Ehl-i sünnete dil uzatırlar. Bu bozuk<br />

sözleri, kendilerinde irâde ve ihtiyâr bulunduğunu göstermekdedir.<br />

Bir işi yapıp yapmamağa gücü yetmeğe (Kudret) denir. Yapmağı<br />

veyâ yapmamağı tercîh etmeğe, seçmeğe (İhtiyâr), istemek<br />

denir. İhtiyâr olunanı yapmağı dilemeğe (İrâde), dilemek denir.<br />

Bir işi kabûl etmeğe, karşı gelmemeğe (Rızâ), beğenmek denir.<br />

İşin yapılmasına te’sîr etmek şartı ile, irâde ile kudretin bir araya<br />

gelmesine (Halk), yaratmak denir. Te’sîrli olmıyarak bir araya<br />

gelmelerine (Kesb) denir. Her ihtiyâr edenin, hâlık olması lâzım<br />

gelmez. Bunun gibi, her irâde edilen şeyden, râzı olmak lâzım gelmez.<br />

Allahü teâlâya hâlık ve muhtâr denir. Kula, kâsib ve muhtâr<br />

denir.<br />

Allahü teâlâ, kullarının tâ’atlarını, günâhlarını irâde eder ve yaratır.<br />

Fekat, tâ’atden râzıdır. Günâhdan râzı değildir, beğenmez.<br />

Herşey, Onun irâde ve halk etmesi ile var olmakdadır. En’âm sûresinin<br />

yüzikinci âyet-i kerîmesinde meâlen, (Ondan başka ilah<br />

– 64 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!