11.12.2012 Views

Herkese Lâzım Olan Îmân - Hakikat Kitabevi

Herkese Lâzım Olan Îmân - Hakikat Kitabevi

Herkese Lâzım Olan Îmân - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

25<br />

HÜSEYİN ROFE<br />

(İngiliz)<br />

Bir insan, çocukluğunda kendisine telkîn edilen bir dinden ayrılıp<br />

başka bir din seçecek olursa, bunun yâ hissî, yâ felsefî veyâ ictimâ’î<br />

bir sebebi vardır. Benim içimdeki coşkun arzû, yukarıdaki<br />

sebeblerden hiç olmazsa ikisini karşılayacak bir dîne îmân etmek<br />

için beni zorluyordu. Onun için, tahsîl devremi ikmâl etdikden<br />

sonra, dünyâda bulunan dinlerden hangisine îmân etmek gerekdiğini<br />

ta’yîn etmek maksadıyle, bunları birer birer tedkîk etmeğe<br />

başladım.<br />

Annem ve babam koyu bir katolik ile bir yehûdî idiler. Fekat<br />

her ikisi de katoliklik ve yehûdîlikden vazgeçerek, protestan olmuşlar<br />

ve İngiliz kilisesine devâm ediyorlardı. Ben mektebde<br />

iken, muntazaman İngiliz kilisesinin âyinlerine devâm etmiş, râhiblerin<br />

verdiği dersleri dinlemişdim. Fekat, onların bana öğretmeğe<br />

uğraşdıkları hıristiyanlık akîdeleri içinde anlamadığım, bana<br />

ters gelen birçok husûslar vardı. Her şeyden evvel, üç birlikden,<br />

ya’nî baba, oğul ve Rûhulkudsden ibâret bir tanrı manzûmesi, bana<br />

o kadar mantıksız geliyordu ki, buna inanmak mümkin değildi.<br />

Benliğim bunu şiddet ile red ediyordu. Sonra, Allaha kavuşmak<br />

için keffâret verilmesi îcâb etdiği hakkındaki kilise akîdesini de,<br />

temâmen ma’nâsız buluyordum. Benim düşündüğüm, büyük<br />

ma’bûd, kullarından mecbûrî keffâret istemezdi.<br />

Bunun üzerine, yehûdî dînini incelemeğe başladım. Yehûdîlerin,<br />

Allahü teâlânın birliğini ve azametini çok dahâ mantıkî bir<br />

tarzda kabûl etdiklerini ve Ona şerîk koşmadıklarını gördüm.<br />

Belki yehûdî dîni, bugünkü hıristiyan dîni kadar bozulmamışdı.<br />

Fekat, bu dinde de anlamadığım ve kabûl edemediğim garîb<br />

kısmlar vardı. Yehûdî dîni o kadar merâsim, düâ, mecbûrî yapılması<br />

gereken ibâdetler ile doluydu ki, eğer dînine bağlı bir yehûdî<br />

bütün bunları yaparsa, dünyâ işlerine hiç vakt ayıramıyacakdı.<br />

Bu merâsimlerden çoğunun, insanlar tarafından sonradan dîne<br />

ilâve edilen, lüzûmsuz ve mantıksız husûslar olduğunu anladım.<br />

Böylece yehûdîlik, ictimâ’î [sosyal] hayâtdan temâmen ayrılarak,<br />

bir ekalliyyet, azınlık dîni hâline geliyordu. Dünyâya bir fâide sağlıyamıyacağını<br />

anladığım yehûdî dînini, bir tarafa bırakarak, diğer<br />

dinleri tedkîk etmeğe başladım. Hem kiliseye, hem de havraya<br />

devâm ediyordum. Fekat bu ziyâretlerim, sırf dinsiz kalmamak<br />

içindi. Yoksa, ben ne hıristiyan, ne de yehûdî idim. İngiliz kilisesi<br />

– 217 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!