11.12.2012 Views

Herkese Lâzım Olan Îmân - Hakikat Kitabevi

Herkese Lâzım Olan Îmân - Hakikat Kitabevi

Herkese Lâzım Olan Îmân - Hakikat Kitabevi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

meşhûr olmıyanı seçmek demekdir. Meselâ İsrâ sûresinde, (Allahın<br />

eli, onların ellerinin üstündedir) meâlindeki âyet-i kerîme, Allahü<br />

teâlânın kelâmıdır. Allahü teâlâ, bununla neyi murâd ediyor<br />

ise, öylece inandım demelidir. Bunun ma’nâsını ben anlıyamam,<br />

ancak Allahü teâlâ bilir demek, en iyi yoldur. Yâhud Allahü teâlânın<br />

ilmi, bizim ilmimiz gibi değildir. İrâdesi bizim irâdemize benzemez.<br />

Allahü teâlânın eli de, kulların elleri gibi değildir.<br />

Allahü teâlânın indirdiği kitâblarda, ba’zı âyetlerin yalnız<br />

okunması, yâhud yalnız ma’nâsı veyâ ikisi birden (Nesh) edilmiş,<br />

Allahü teâlâ tarafından değişdirilmişdir. Kur’ân-ı kerîm, bütün kitâbları<br />

nesh etmiş, hükmlerini yürürlükden kaldırmışdır. Kur’ân-ı<br />

kerîmde, kıyâmete kadar, hiçbir zemân, yanlışlık, unutulmak, ziyâde<br />

ve noksanlık olmaz. Geçmişdeki ve gelecekdeki bütün ilmler,<br />

Kur’ân-ı kerîmde vardır. Bunun için, bütün semâvî kitâblardan<br />

üstün ve kıymetlidir. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

en büyük mu’cizesi, Kur’ân-ı kerîmdir. Bütün insanlar ve cin<br />

bir araya gelse, hepsi, Kur’ân-ı kerîmin en kısa bir sûresi gibi bir<br />

söz söyliyebilmek için uğraşsalar, söyliyemezler. Arabistânın belîg,<br />

edîb, fasîh şâirleri bir araya geldi. Çok uğraşdılar. Bir kısa âyet<br />

gibi bir söz söyliyemediler. Kur’ân-ı kerîme karşı duramadılar.<br />

Şaşkına döndüler. Allahü teâlâ, islâm düşmanlarını, Kur’ân-ı kerîm<br />

karşısında âciz, mağlûb etmekdedir. Kur’ân-ı kerîmin belâgati,<br />

insan gücünün üstündedir. İnsanlar, onun gibi söylemekden<br />

âciz kalmakdadır. Kur’ân-ı kerîmin âyetleri, insanların nazmına,<br />

veznli olmıyan nesrine, kâfiyeli sözlerine benzemiyor. Bununla<br />

berâber, Arabistândaki edîblerin, kullandığı harflerle söylenmişdir.<br />

Semâvî kitâblardan bize bildirileni yüz dörtdür. Bunlardan on<br />

suhuf (Âdem) aleyhisselâma, elli suhuf Şis (Şît) aleyhisselâma,<br />

otuz suhuf (İdrîs) aleyhisselâma, on suhuf (İbrâhîm) aleyhisselâma<br />

indirildiği meşhûrdur. (Tevrât) kitâbı Mûsâ aleyhisselâma, (Zebûr)<br />

kitâbı Dâvüd aleyhisselâma, (İncîl) kitâbı Îsâ aleyhisselâma<br />

ve (Kur’ân-ı kerîm) Muhammed aleyhisselâma indirilmişdir.<br />

Bir insan, emr vermek veyâ yasak etmek veyâ birşey sormak,<br />

bir haber vermek istese, önce bunları zihnde düşünür, hâzırlar.<br />

Zihnde bulunan bu ma’nâlara (Kelâm-ı nefsî) derler. Bu ma’nâlara<br />

arabî, fârisî veyâ türkçe denemez. Çeşidli dillerde söylenmesi,<br />

bunların başka başka ma’nâlar almasına sebeb olmaz. Bu ma’nâları<br />

anlatan sözlere (Kelâm-ı lafzî) denir. Kelâm-ı lafzî, çeşidli dillerle<br />

anlatılabilir. Bundan anlaşılıyor ki, kelâm-ı nefsî, başka sıfatlar<br />

gibi, meselâ ilm, irâde, görmek... gibi, kelâm sâhibinde bulunan,<br />

basît, değişmez, ayrı bir sıfatdır. Kelâm-ı lafzî ise, kelâm-ı<br />

– 28 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!