акæнæггаг (акæнæггæгтæ) | akænæggag | 1) yapmalık, etmelik, düzenlemelik, çıkarmalık, çıkarılmalık, çekmelik; katmalık, giymelik, giyinmelik, yeltenmelik, girişmelik; dökmelik, saçmalık, ekmelik, serpmelik; akıtmalık, dolmalık, doldurmalık, aktarmalık, ara vermelik; ayırmalık, azaltmalık, almalık, götürmelik, götürülmelik, önlemelik, reddetmelik, indirmelik, bitiştirmelik, ulaştırmalık, toplamalık, tanıştırmalık, kasılmalık, kramp girmelik, çitmelik, çizmelik, ibaret olmalık, oynatmalık, duyurmalık, bildirmelik, değirmelik, kımıldatmalık, kaçırmalık; sürmelik, yönetmelik, çevirmelik, geçmelik, geçirmelik, gezdirmelik, uygulamalık, aldatmalık, iletmelik, kabul ettirmelik, oyuna getirmelik, organize etmelik; 2) iş görmelik, bir hale getirmelik, bir araya getirmelik, elinden tutup götürmelik; hikâye etmelik; 3) eline almalık, geri almalık, ele geçirmelik, tutmalık, başlamalık, sarılmalık; tutuklamalık, yakalamalık; 4) koymalık, eklemelik; vurmalık; 5) daha koymalık, altına koymalık, biraz daha koymalık, daha dökmelik; 6) olgunlaşmalık; 7) yığmalık; 8) takmalık, takınmalık; 9) basmalık. акæнæн | akænæn | 1) yapılan, edilen, düzenlenen, çıkarılan, çekilen; katılan, giyinen, yeltenen, girişilen; dökülen, saçılan, ekilen, serpilen; akıtılan, doluşan, doldurulan, aktarılan, ara verilen; ayırtılan, azaltılan, alınan, götürülen, önlenen, reddedilen, indirilen, bitiştirilen, ulaştırılan, toplanılan, tanıştırılan, kasılan, kramp girilen, çitilen, çizilen, ibaret olunan, oynatılan, duyurulan, bildirilen, değirilen, kımıldatılan, kaçırılan; sürülen, yönetilen, çevirtilen, geçilen, geçirilen, gezdirilen, uygulanılan, aldatılan, iletilen, kabul ettirilen, oyuna getirilen, organize edilen; 2) iş görülen, bir hale getirilen, bir araya getirilen, elinden tutup götürülen; hikâye edilen; 3) eline alınan, geri alınan, ele geçirilen, tutulan, başlanan, sarılan; tutuklanan, yakalanan; 4) koyulan, eklenen; vurulan; 5) daha koyulan, altına koyulan, biraz daha koyulan, daha dökülen; 6) olgunlaşan; 7) yığılan; 8) takılan, takınılan; 9) basılan. акæнгæ | akængæ | 1) yapma, etme, düzenleme, çıkarma, çıkarılma, çekme; katma, giyme, giyinmek, yeltenme, girişme; dökme, saçma, ekme, serpme; akıtma, dolma, doldurma, aktarma, ara verme; ayırma, azaltma, alma, götürme, götürülme, önleme, reddetme, indirme, bitiştirme, ulaştırma, toplama, tanıştırma, kasılma, kramp girme, çitme, çizme, ibaret olma, oynatma, duyurma, bildirme, değirme, kımıldatma, kaçırma; sürme, yönetme, çevirme, geçme, geçirme, gezdirme, uygulama, aldatma, iletme, kabul ettirme, oyuna getirme, organize etme; 2) iş görme, bir hale getirme, bir araya getirme, elinden tutup götürme; hikâye etme; 3) eline alma, geri alma, ele geçirme, tutma, başlama, sarılma; tutuklama, yakalama; 4) koyma, ekleme; vurma; 5) daha koyma, altına koyma, biraz daha koyma, daha dökme; 6) olgunlaşma; 7) yığma; 8) takma, takınma; 9) basma. акæнгæйæ | akængæyæ | 1) yaparak, ederek, düzenleyerek, çıkararak, çıkarılarak, çekerek; katarak, giyerek, giyinerek, yeltenerek, girişerek; dökerek, saçarak, ekerek, serperek; akıtarak, dolarak, doldurarak, aktararak, ara vererek; ayırarak, azaltarak, alarak, götürerek, götürülerek, önleyerek, reddederek, indirerek, bitiştirerek, ulaştırarak, toplayarak, tanıştırarak, kasılarak, kramp girerek, çiterek, çizerek, ibaret olarak, oynatarak, duyurarak, bildirerek, değirerek, kımıldatarak, kaçırarak; sürerek, yöneterek, çevirerek, geçerek, geçirerek, gezdirerek, uygulayarak, aldatarak, ileterek, kabul ettirerek, oyuna getirerek, organize ederek; 2) iş görerek, bir hale getirerek, bir araya getirerek, elinden tutup götürerek; hikâye ederek; 3) eline alarak, geri alarak, ele geçirerek, tutarak, başlayarak, sarılarak; tutuklayarak, yakalayarak; 4) koyarak, ekleyerek; vurarak; 5) daha koyarak, altına koyarak, biraz daha koyarak, daha dökerek; 6) olgunlaşarak; 7) yığarak; 8) takarak, takınarak; 9) basarak. акæнинaг (акæнинæгтæ) | akæninag | 1) yapacak, edecek, düzenlenecek, çıkaracak, çıkarılacak, çekecek; katacak, giyecek, giyinecek, yeltenecek, girişecek; dökecek, saçacak, ekecek, serpecek; akıtacak, dolacak, dolduracak, aktaracak, ara verecek; ayıracak, azaltacak, 126
alacak, götürecek, götürülecek, önlenecek, reddedecek, indirerek, bitiştirerek, ulaştırarak, toplayarak, tanıştırarak, kasılarak, kramp girerek, çiterek, çizecek, ibaret olacak, oynatacak, duyuracak, bildirecek, değirecek, kımıldatacak, kaçıracak; sürecek, yönetecek, çevirecek, geçecek, geçirecek, gezdirecek, uygulayacak, aldatacak, iletecek, kabul ettirecek, oyuna getirecek, organize edecek; 2) iş görecek, bir hale getirecek, bir araya getirecek, elinden tutup götürecek; hikâye edecek; 3) eline alacak, geri alacak, ele geçirecek, tutacak, başlanacak, sarılacak; tutuklanacak, yakalanacak; 4) konacak, eklenecek; vuracak; 5) daha konacak, altına konacak, biraz daha konacak, daha dökecek; 6) olgunlaşacak; 7) yığacak; 8) takacak, takınacak; 9) basacak. акæнк уæвын (уын) | akænk uævın | kepek olmak, kepekleşmek, kepek kaplamak. акæнын (акодтон, акодтaин, акæндзынæн) | akænın | 1) yapmak, etmek, düzenlemek, çıkarmak, çıkarılmak, çekmek; katmak, giymek, giyinmek, yeltenmek, girişmek, dökmek, saçmak, ekmek, serpmek; akıtmak, dolmak, doldurmak, aktarmak, ara vermek; ayırmak, azaltmak, almak, götürmek, götürülmek, önlemek, reddetmek, indirmek, bitiştirmek, ulaştırmak, toplamak, tanıştırmak, kasılmak, kramp girmek, çitmek, çizmek, ibaret olmak, oynatmak, duyurmak, bildirmek, değirmek, kımıldatmak, kaçırmak; sürmek, yönetmek, çevirmek, geçmek, geçirmek, gezdirmek, uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek, oyuna getirmek, organize etmek; 2) iş görmek, bir hale getirmek, bir araya getirmek, elinden tutup götürmek; hikâye etmek; 3) eline almak, ele geçirmek, tutmak, başlamak, sarılmak, geri almak; tutuklamak, yakalamak; 4) koymak, eklemek; vurmak; кæрц акæнын | kærs akænın | kürk giymek, kürk yapmak; 5) daha koymak, altına koymak, biraz daha koymak, daha dökmek; 6) olgunlaşmak; 7) yığmak; 8) takmak, takınmak; 9) basmak; афтæ акæнынц | aftæ akænın | böyle yaparlar, bu şekilde giyerler, bundan dolayı konuşurlar. акæpд-акæpд кæнын | akærd-akærd kænın | 1) sık sık çabukça biçmek, biçmek, biraz kesmek; 2) hızlı veya çok az sıkmak, kurşun yağmuruna tutmak; 3) sıkmak, sıkıştırmak, kısmak, büzmek, yummak, yoğunlaştırmak; ufalamak, doğramak. акæpдaг | akærdag | 1) çabukça biçtiren, biçtirten, biraz kestiren; 2) hızlı veya çok az sıkan, kurşun yağmuruna tutturan; 3) sıktıran, sıkıştırtan, kıstıran, büzdüren, yumduran, yoğunlaştıran; ufalatan, doğratan. акæpдæг (акæpдджытæ) | akærdæg | 1) çabukça biçen, biçen, biraz kesen; 2) hızlı veya çok az sıkan, kurşun yağmuruna tutan; 3) sıkan, sıkışan, kısan, büzen, yuman, yoğunlaşan; ufalayan, doğrayan. акæpдæггаг (акæpдæггæгтæ) | akærdæggag | 1) çabukça biçmelik, biçmelik, biraz kesmelik; 2) hızlı veya çok az sıkmalık, kurşun yağmuruna tutmalık; 3) sıkmalık, sıkıştırmalık, kısmalık, büzmelik, yummalık, yoğunlaştırmalık; ufalamalık, doğramalık. акæpдæн | akærdæn | 1) çabukça biçilen, biçilen, biraz kesilen; 2) hızlı veya çok az sıkılan, kurşun yağmuruna tutulan; 3) sıkılan, sıkıştırılan, kısılan, büzülen, yumulan, yoğunlaştırılan; ufalanan, doğranan. акæpдгæ | akærdræ | 1) çabukça biçme, biçme, biraz kesme; 2) hızlı veya çok az sıkma, kurşun yağmuruna tutma; 3) sıkma, sıkıştırma, kısma, büzme, yumma, yoğunlaştırma; ufalama, doğrama. акæpдгæйæ | akærdræyæ | 1) çabukça biçerek, biçerek, biraz keserek; 2) hızlı veya çok az sıkarak, kurşun yağmuruna tutarak; 3) sıkarak, sıkıştırarak, kısarak, büzerek, yumarak, yoğunlaştırarak; ufalayarak, doğrayarak. акæpдинaг (акæpдинæгтæ) | akærdinag| 1) çabukça biçecek, biçecek, biraz kesecek; 2) hızlı veya çok az sıkacak, kurşun yağmuruna tutacak; 3) sıkacak, sıkıştıracak, kısacak, büzecek, yumacak, yoğunlaştıracak; ufalanacak, doğranacak. 127
- Page 1:
“Дзырд атæхдзæн, ф
- Page 5:
ALANİA-OSETİA-İRIŞTON ARMASI 24
- Page 10 and 11:
AÇIKLAMALAR a. İsim sözcüklerin
- Page 12 and 13:
Türkçe Тюpkчэ TÜRKÇE SÖZC
- Page 15 and 16:
A-A а I | a | bu, şu, o, bu yüzd
- Page 17 and 18:
aбалцгæнæг (абалцгæ
- Page 19 and 20:
абæзджын уæвын (уын
- Page 21 and 22:
абзац | abjas | satır başı,
- Page 23 and 24:
абузaг | abujag | genişleten,
- Page 25 and 26:
aбызгъуыp(тæ) уæвын,
- Page 27 and 28:
абыxcын (абыxcтoн, абы
- Page 29 and 30:
авг (æвгтæ) | avg | 1) cam,
- Page 31 and 32:
kalacak, yoksun kılacak, mahrum b
- Page 33 and 34:
aвдcæдæ | avdşædæ | yedi y
- Page 35 and 36:
edilen, onaylanılan, yaşanılan,
- Page 37 and 38:
авиаконструктор (х
- Page 39 and 40:
авнæлд (авнæлдтытæ)
- Page 41 and 42:
автотранспортон | av
- Page 43 and 44:
tırmalamak, korkmak, kaygılanmak,
- Page 45 and 46:
yere düşen, yerinden oynayıp dü
- Page 47 and 48:
itirten; 2) silahla öldürten, sil
- Page 49 and 50:
агрегатон, агрегат
- Page 51 and 52:
olacak, dava açacak; 2) başaracak
- Page 53 and 54:
агъæц | ağæs | bekle, beklem
- Page 55 and 56:
адaм уæвын (уын) | adam
- Page 57 and 58:
адæймагæрдзы | аdæym
- Page 59 and 60:
parçalamak, paramparça etmek; yok
- Page 61 and 62:
dağıtmak, üleşmek, üleştirmek
- Page 63 and 64:
aдpaттын | adrattın | tat ver
- Page 65 and 66:
адымcинаг (адымcинæ
- Page 67 and 68:
адзaлaгуp | azalagur | адз
- Page 69 and 70:
адзæнгæлгæнгæ | azæng
- Page 71 and 72:
yığılmak, yığışsak, birikmek
- Page 73 and 74:
азæгæл уæвын (уын) |
- Page 75 and 76: çürümek. азгъæлаг | ajğ
- Page 77 and 78: аздaxгæ | ajdaxgæ | 1) dönme
- Page 79 and 80: döndüre koparmalık, örmelik; fr
- Page 81 and 82: ırakmalık, konaklamalık, kaçır
- Page 83 and 84: aşka yere geçme, filo etme, azalt
- Page 85 and 86: geçme, oynama, devinme, yürüme,
- Page 87 and 88: aзотхъуaг | ajotquag | nitro
- Page 89 and 90: азынын кæнын | ajının
- Page 91 and 92: аивдзинад (aивдзинæ
- Page 93 and 94: olma, kusurluluk, aksaklık, yeters
- Page 95 and 96: duracak, sakınacak, yanaşmayacak,
- Page 97 and 98: edecek, tahsisat ayıracak, birinin
- Page 99 and 100: аиуварс уæвын (уын)
- Page 101 and 102: aифтындзгæйæ | aiftınzg
- Page 103 and 104: uzatacak, esnetecek, salacak, söm
- Page 105 and 106: geçirmelik, geçmelik, içinden ge
- Page 107 and 108: айдзaггæнaг | ayzaggænag
- Page 109 and 110: айзæр-айзæр кæнын |
- Page 111 and 112: айразмæ | ayrajmæ | budan
- Page 113 and 114: soğurmalık, yutmalık, yudumlamal
- Page 115 and 116: teslim almak, devralmak; 3) indirme
- Page 117 and 118: айтынг уæвын (уын) |
- Page 119 and 120: айхалын (айхæлдтон,
- Page 121 and 122: айхъуыcæггаг | ayquşæg
- Page 123 and 124: saçılan, serpiştirilen; vurulan,
- Page 125: акæлгæйæ | akælgæyæ | 1)
- Page 129 and 130: акæстытæ кæнын | akæ
- Page 131 and 132: аккомпанемент кæны
- Page 133 and 134: акомгæйæ | akomgæyæ |1) k
- Page 135 and 136: акуиты уæвын (уын) |
- Page 137 and 138: акъаддæpгæнаг | akhadd
- Page 139 and 140: öldüren, tokatlayan, vuran; 3) ç
- Page 141 and 142: son damlasına kadar içmek. акъ
- Page 143 and 144: tutturmuş, rastlatmış, rastlamı
- Page 145 and 146: аласа | alaşa | iğdiş, buru
- Page 147 and 148: алæвap кæнын | alævar kæ
- Page 149 and 150: алæдæрсын [алæдæрс
- Page 151 and 152: алæcинаг (алæcинæгт
- Page 153 and 154: görüşmüş, tez danışmış, s
- Page 155 and 156: алгъитын (алгъысдт
- Page 157 and 158: алкоголикон | alkogoliko
- Page 159 and 160: алхатт-алхатт | alxatt-
- Page 161 and 162: aлцыдæр, алцы, алцыд
- Page 163 and 164: алыгъуызoн (алыгъуы
- Page 165 and 166: амaдзaлгæнæггaг | amadz
- Page 167 and 168: ettiren, azap veren, apıştıran,
- Page 169 and 170: амæлæты бонмæ | amælæ
- Page 171 and 172: kaynaşacak, dağıtacak, yoğuraca
- Page 173 and 174: gelmek, rastlaşmak, buluşmak, kar
- Page 175 and 176: aмидæг кæнын | amidæg k
- Page 177 and 178:
aммeнгæнгæйæ | ammyengæn
- Page 179 and 180:
амондæнхъæл | amondænq
- Page 181 and 182:
ампъылдтæ кæнын, ам
- Page 183 and 184:
амxæццæгæнæггaг (амx
- Page 185 and 186:
анадгæнгæ | anadgængæ |
- Page 187 and 188:
анауыли | anauıli | sonbaha
- Page 189 and 190:
андaвинаг | andavinag | duy
- Page 191 and 192:
андидзгæйæ | andizgæyæ
- Page 193 and 194:
анкъуcаг | ankhuşag | salla
- Page 195 and 196:
аномалиджын | anomalicı
- Page 197 and 198:
антракт (дыууæ арха
- Page 199 and 200:
genişletme; 2) yıkanmış, kotarm
- Page 201 and 202:
анывæндæггaг (анывæ
- Page 203 and 204:
аныгъуылд (аныгъуы
- Page 205 and 206:
анымaйæн | anımayæn | 1) s
- Page 207 and 208:
аныфcxacт уæвын (уын)
- Page 209 and 210:
аныхъуыргæ | anıquırgæ
- Page 211 and 212:
aпеxцeл уæвын (уын) | a
- Page 213 and 214:
аппаринaг (аппаринæ
- Page 215 and 216:
vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe
- Page 217 and 218:
aразинaг (aразинæгтæ
- Page 219 and 220:
aрacт кæнын | araşt kænın
- Page 221 and 222:
арахъдзуангæнаг | ar
- Page 223 and 224:
aрæдувæн | aræduvæn | bulu
- Page 225 and 226:
aрæйнar | aræynag | sınır, s
- Page 227 and 228:
aрæнгæc | arængæş | sınır
- Page 229 and 230:
yetiştirmek; sulandırmak, seyrelt
- Page 231 and 232:
müstait, hazık, çevrimli; gücü
- Page 233 and 234:
aрвы гæpæxтæ | arvı gæræ
- Page 235 and 236:
аpгъауæн | arğauæn | 1) ay
- Page 237 and 238:
аpгъгæнæггаг | arğgæn
- Page 239 and 240:
tahrik, teşvik, fit, ifsat; aрд
- Page 241 and 242:
аркъaугонд (aркъaугæ
- Page 243 and 244:
артæнниз | artænnij | bağ
- Page 245 and 246:
аруaйын [аруaд (-и, - и
- Page 247 and 248:
ettiren; yürürlükte olan, yürü
- Page 249 and 250:
архæндæг уæвын (уын
- Page 251 and 252:
асадæг (асадджытæ) |
- Page 253 and 254:
асатаpгæнаг | aşatargæn
- Page 255 and 256:
асæpибap уæвын (уын) |
- Page 257 and 258:
асæxxæтгæнæггаг | aş
- Page 259 and 260:
асидаг | aşidag | çağrı y
- Page 261 and 262:
аскъæф-аскъæф кæны
- Page 263 and 264:
аскъуынгæйæ | aşkhuyın
- Page 265 and 266:
harekette bulunma, devinme, yürüm
- Page 267 and 268:
ассоциаци кæнын | aş
- Page 269 and 270:
астæумагъз асæттын
- Page 271 and 272:
астъæлæг (астъæлдж
- Page 273 and 274:
асуpын (асыpдтон, ас
- Page 275 and 276:
atlamak, uçmak, uzağa uçmak, uç
- Page 277 and 278:
aтaй-aтaй кæнын | atay-ata
- Page 279 and 280:
атæлмaцгæнæг (атæлм
- Page 281 and 282:
атæxинаг | atæxinag | uçac
- Page 283 and 284:
атлeт | atlyet | atlet, sporcu.
- Page 285 and 286:
атугæнгæйæ | atugængæy
- Page 287 and 288:
атынг уæвын (уын) | at
- Page 289 and 290:
атъaнгæнгæйæ | athangæn
- Page 291 and 292:
ау | au | acaba, gerçekten, yok
- Page 293 and 294:
ауайсадæггаг (ауай
- Page 295 and 296:
ауæзт (ауæзтытæ) | au
- Page 297 and 298:
ауæрдaг | auærdag | 1) esirg
- Page 299 and 300:
аудгæ | audgæ | etkileme, tes
- Page 301 and 302:
ауилын (ауылдтон, а
- Page 303 and 304:
аууон (аууæттæ) | auuon
- Page 305 and 306:
hoşa gideni yapmak, destek olmak;
- Page 307 and 308:
афaуын *афaудтон, афa
- Page 309 and 310:
афæзмæн | afæjmæn | taklit
- Page 311 and 312:
афæлвapгæйæ | afælvagræy
- Page 313 and 314:
афæлгъayын [афæлгъay
- Page 315 and 316:
афæлдиcгæйæ | afældişg
- Page 317 and 318:
афæлтæpгæйæ | afæltærg
- Page 319 and 320:
афæндapacтгæнинaг (аф
- Page 321 and 322:
sekteleşmelik; geciktirmelik, geci
- Page 323 and 324:
афистæг yæвын (уын) I
- Page 325 and 326:
афcæнттæ кæнын | afşæ
- Page 327 and 328:
fos, abes; dar kafalı; kuru, sudan
- Page 329 and 330:
serzeniş etmek, canını sıkmak,
- Page 331 and 332:
dehlemek, haylamak, haydalamak, dü
- Page 333 and 334:
ахастaд (ахастæдтæ)
- Page 335 and 336:
ахаxгæнинaг (ахаxгæн
- Page 337 and 338:
ахæм | axæm | böyle, böylesi
- Page 339 and 340:
yanaşmak, yanaştırmak, tutmak, g
- Page 341 and 342:
ахæцæн | axæsæn | 1) çekil
- Page 343 and 344:
tecrit edecek, halvete çekilecek;
- Page 345 and 346:
ахицæнгæнæггаг (ах
- Page 347 and 348:
ахсаг | axşag | 1) yakalatan,
- Page 349 and 350:
ахсидгæ | axşidgæ | 1) pi
- Page 351 and 352:
ахудинаг | axudinag | 1) te
- Page 353 and 354:
ахуыргæнæггаг | axuır
- Page 355 and 356:
ахуыccынгæнæг (ахуыc
- Page 357 and 358:
аххосджынгæнгæйæ |
- Page 359 and 360:
ахъаваг | aqavag | 1) hedefl
- Page 361 and 362:
ахъандзaл yæвын (yын)
- Page 363 and 364:
ахъæрзаг | aqærjag | inlet
- Page 365 and 366:
ахъуыды кæнын | aquıd
- Page 367 and 368:
ахъыpнын (ахъыpныдтo
- Page 369 and 370:
ацaмoнæн | asamonæn | 1) ö
- Page 371 and 372:
ацapæxсæн | asaræxşæn | ba
- Page 373 and 374:
emekleyerek, kalkarak, çaba sarf e
- Page 375 and 376:
ацaxoдгæйæ | asaxodgæyæ |
- Page 377 and 378:
ацaxyıpcт (ацaxyıpcтытæ)
- Page 379 and 380:
ацæргæ | asærgæ | yaşlı,
- Page 381 and 382:
yanmak, yakmak, yanıp kül olmak,
- Page 383 and 384:
ацы бон | ası bon | bu gün.
- Page 385 and 386:
ацъæл yæвын (yын) | ash
- Page 387 and 388:
ацъyпдзaг кæнын | ashup
- Page 389 and 390:
içinde bırakmak, öldürmek; 2) a