10.11.2014 Views

2_A-1

2_A-1

2_A-1

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

4) bulaştırmak, bulaşmak, hastalık bulaştırmak, zehirlemek; 5) açmak, çiçeklenmek, çiçek<br />

açmak, gelişmek, serilip serpilmek; koparmak, sökmek, balgam sökmek; не'ппæт бæлæстæ<br />

дæр дидинæг афтыдтой | nye’ppæt bælæştæ dær didinæg aftıdtoy | bütün ağaçlarımız<br />

da çiçek açıtı, tüm ağaçlarımız çiçeklendi.<br />

афтæ | aftæ | öyle, öylece, öyleyse, öylesine; böyle, böylece, böylesine; şöyle, şöylece,<br />

şöylesine; şöyle böyle; işte; bu yüzden, bu nedenle, bu şekilde, bu kadar; gerçekten; o kadar,<br />

o kadar çok; o halde, onun için, o denli; demek ki, demek böyle; doğru; ya; bir; sözgelişi;<br />

афтæ кæнын | aftæ kænın | evetlemek, evet efendim demek, öyle yapmak, bundan dolayı<br />

yapmak; öylesine yapmak, o kadar çok yapmak, bu kadar yapmak, böyle yapmak, işte bu<br />

şekilde yapmak, şöyle yapmak, bu yüzden yapmak, bu nedenle yapmak, onun için yapmak,<br />

doğru yapmak.<br />

афтæ…, æмæ | aftæ…, æmæ | böyle… ve (için, diye, ki, gibi, ama), öyle… ve, şöyle… ve,<br />

böylece… ve, o kadar… ve, öylesine… ve, öyleyse… ve, o halde…, ve şöyle böyle… ve, demek…<br />

ve, bundan dolayı... ve.<br />

афтæ-гъæ | aftæ-ğæ | evet öğle, evet işte, böylece ha, böyle işte, işte böyle, bundan dolayı<br />

tamam, burada öyle.<br />

афтæ-yфтæ | aftæ- uftæ | öğle böyle, böyle öğle, böyle şöyle, şöyle böyle, öğle şöyle.<br />

афтæг (афтджытæ) | aftæg |<br />

афтæггaг (афтæггæгтæ) | aftæggag |<br />

афтæдæp | aftædær | tam olarak, böylece de, aynı yolda.<br />

афтæмæй | aftæmæy | öyle, öylece, böylece, bundan dolayı, aşamalı olarak, bu sonuçla.<br />

афтæмæйты | aftæmæytı | böyle, böylece, böylece yavaş yavaş, öyle, öylece, öylesine,<br />

öyleyse, şöyle, şöyle böyle, o kadar, o halde, demek, bu nedenle, bu sebeple, bundan dolayı,<br />

aşamalı olarak.<br />

афтæн | aftæn |<br />

афтæтæ-yфтæтæ | aftætæ-uftætæ | öğleler böyleler, böyleler öğleler, böyleler şöyleler,<br />

şöyleler böyleler, öğleler şöyleler.<br />

афтгæ | aftgæ |<br />

афтгæйæ | aftgæyæ |<br />

афтек, aптекæ | aftyek, aptyekæ | eczane.<br />

афтекгæс | aftyekgæş | eczacı.<br />

афтид | aftid | 1.1) boş, kof, fos, sudan, nafile, kovuk, kuru, yüksüz, yük almamış, abes, abuk<br />

sabuk, saçma, aç, boşaltma, içini boşaltma, oyuk, dökme; dar kafalı, hali, kamil, mücef;<br />

афтид ран | aftid ran | boş yer, boş arazi, abuk sabuk yer, saçma yer, boşluk.<br />

афтид кæнын | aftid kænın | boşaltmak, içini boşaltmak, dökmek; yıkmak, yakıp yıkmak,<br />

harap etmek, kırıp geçirmek, ruhça çöktürmek.<br />

афтид yæвын (уын) | aftid uævın | boş olmak, boş kalmak, içi boş olmak, boş durumda<br />

olmak, harap olmak; 2) bir, tek, yek, yekpare, sade, sadece, yalnız, yalnızca, birleşik; yalın; 3)<br />

çıplak; içi çıplak, cavlak, şallak, donsuz, dazlak, dızlak, kel; 2. boşluk, kofluk, hava, gevşeklik,<br />

cevf; 3. dökmek, içini dökmek; hemen, ancak, ama, sırf; salt; ne var ki; demin, henüz, fakat.<br />

афтидaд, афтиддзинад | aftidad, aftidzinad | boşluk, yalnızlık, sadelik, kofluk, kovukluk,<br />

gevşeklik, yalnızlık, sadelik, cevflik.<br />

афтидapм | aftidarm | yoksul, fakir, sefil, parasız; varlıksız; kıt; cılız; dar, zavallı, biçare, kıt,<br />

sade, dar, ucuz, boş avuç, avucu boş, boş el, eli boş.<br />

афтидармæй | aftidarmæy | yoksul olarak, fakir olarak, sefil olarak, parasız olarak, zavallı;<br />

varlıksız olarak; hiçbir şeyi olmadan; boş avuçla, avucu boş olarak, boş elle, eli boş olarak.<br />

афтидæй | aftidæy | boş, boş olarak, boşken, boşta iken, çeşni olmadan, kof, kovuk, kuru,<br />

326

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!