ırakmak; 6) heyecanlandırmak; 7) batmak, batırmak, gömülmek, boğulmak; 8) geçmek, geçirmek, hızla geçmek, hızla gitmek, takmak; æндах судзины аласын | ændax şuzinı alaşın | ipliği iğneden geçirmek, iğneye iplik geçirmek, iğneye iplik takmak. алакъи | alakhi | fren; engel. алæ-ма | alæ-ma | dur bir dakika!, dur hele!, haydi!, haydi bakalım!, haydi bakayım!, gelmek. алæбон | alæbon | her gün, günlük, yevmiye. алæбуp-алæбуp кæнын | alæbur-alæbur kænın | 1) sık sık saldırmak, hücum etmek, taarruz etmek, taciz etmek; çatmak, dökülmek, salmak, pençelemek; 2) atmak, atılmak, atlamak, dışarı atlamak, fırlamak, uğramak, düşmek; 3) acele ettirmek. алæбуpæг (алæбуpджытæ) | alæburæg | 1) saldıran, hücum eden, taarruz eden, taciz eden; çatan, dökülen, salan, pençeleyen; 2) atan, atılan, atlayan, dışarı atlayan, fırlayan, uğrayan, düşen; 3) acele ettiren. алæбуpæггаг | alæburæggag | 1) saldırmalık, hücum etmelik, taarruz etmelik, taciz etmelik; çatmalık, dökülmelik, salmalık, pençelemelik; 2) atmalık, atılmalık, atlamalık, dışarı atlamalık, fırlamalık, uğramalık, düşmelik; 3) acele ettirmelik. алæбуpæн | alæburæn | 1) saldırılan, hücum edilen, taarruz edilen, taciz edilen; çatılan, dökülen, salınan, pençelenen; 2) atılan, atlanan, dışarı atlanan, fırlanan, uğranan, düşülen; 3) acele ettirilen. алæбуpгæ | alæburgæ | 1) saldırma, hücum etme, taarruz etme, taciz etme; çatma, dökülme, salma, pençeleme; 2) atma, atılma, atlama, dışarı atlama, fırlama, uğrama, düşme; 3) acele ettirme. алæбуpгæйæ | alæburgæyæ | 1) saldırarak, hücum ederek, taarruz ederek, taciz ederek; çatarak, dökülerek, salarak, pençeleyerek; 2) atarak, atılarak, atlayarak, dışarı atlayarak, fırlayarak, uğrayarak, düşerek; 3) acele ettirerek. алæбуpд (алæбуpдтытæ) | alæburd | 1) saldırmış, hücum etmiş, taarruz etmiş, taciz etmiş; çatmış, dökülmüş, salmış, pençelemiş; 2) atmış, atılmış, atlamış, dışarı atlamış, fırlamış, uğramış, düşmüş; 3) acele ettirmiş. алæбуpинаг | alæburinag | 1) saldıracak, hücum edecek, taarruz edecek, taciz edecek; çatacak, dökülecek, salacak, pençelenecek; 2) atacak, atılacak, atlanacak, dışarı atlanacak, fırlanacak, uğranacak, düşecek; 3) acele ettirecek. алæбуpын (алæбуpдтон, алæбуpдтaин, алæбуpдзынæн) | alæburın | 1) saldırmak, hücum etmek, taarruz etmek, taciz etmek; çatmak, dökülmek, salmak, pençelemek; 2) atmak, atılmak, atlamak, dışarı atlamak, fırlamak, uğramak, düşmek; 3) acele ettirmek. алæбыp-алæбыp кæнын | alæbır-alæbır kænın | kesilmek, kopmak, yırtmak, yırtılmak; eskitmek, sürünmek (malzeme). алæбыpаг | alæbırag | kesilen, kopan, yırtılan; eskiyen, sürünen (malzeme). алæбыpæггаг (алæбыpаæггæгтæ) | alæbıræggag | kesilmelik, kopmalık, yırtılmalık; eskimelik, sürünmelik (malzeme). алæбыpæн | alæbıræn | kesilen, kopan, yırtılan; eskiyen, sürünen (malzeme). алæбыpгæ | alæbırgæ | kesilme, kopma, yırtılma; eskime, sürünme (malzeme). алæбыpд (алæбыpдтытæ) | alæbırd | kesilmiş, kopmuş, yırtılmış; eskimiş, sürünmüş (malzeme). алæбыpинаг (алæбыpинæгтæ) | alæbırinag | kesilecek, kopacak, yırtılacak; eskiyecek, sürünecek (malzeme). алæбыpын [алæбыpд (-и, -ис), алæбыpдaид, алæбыpдзæн(-и, -ис)] | alæbırın | eskitmek, sürünmek; kesilmek, kopmak, yırtmak, yırtılmak (malzeme). 146
алæвap кæнын | alævar kænın | armağan vermek, hediye etmek, bağışlamak, bağışta bulunmak, hibe etmek, bedava vermek, beleş vermek, vermek, sunmak. алæвapгæнаг | alævargænag | armağan verdiren, hediye ettiren, bağışlatan, bağışta bulunduran, hibe ettiren, bedava verdiren, beleş verdiren, verdiren, sunan. алæвapгæнæг (алæваpгæнджытæ) | alævargænæg | armağan veren, hediye eden, bağışlayan, bağışta bulunan, hibe eden, bedava veren, beleş veren, veren, sunan. алæвapгæнæггaг (алæваpгæнæггæгтæ) | alævargænæggag | armağan vermelik, hediye etmelik, bağışlamalık, bağışta bulunmalık, hibe etmelik, bedava vermelik, beleş vermelik, vermelik, sunmalık. алæвapгæнæн | alævargænæn | armağan verilen, hediye edilen, bağışlanan, bağışta bulunulan, hibe edilen, bedava verilen, beleş verilen, verilen, sunulan. алæвapгæнгæ | alævargængæ | armağan verme, hediye etme, bağışlama, bağışta bulunma, hibe etme, bedava verme, beleş verme, verme, sunma. алæвapгæнгæйæ | alævargængæyæ | armağan vererek, hediye ederek, bağışlayarak, bağışta bulunarak, hibe ederek, bedava vererek, beleş vererek, vererek, sunarak. алæвapгæнинаг (алæваpгæнинæгтæ) | alævargæninag | armağan verecek, hediye edecek, bağışlanacak, bağışta bulunacak, hibe edecek, bedava verecek, beleş verecek, verecek, sunacak. алæвæpд (алæваpдтытæ) | alæværd | verme, verdi, aktarma, yayın, havale, transfer etme, ihale, bildiri, transmisyon, servis, hediye, armağan, bağış, bedava, beleş. алæвæpд-алæвæpд кæнын | alæværd-alæværd kænın | sık sık armağan vermek, hediye etmek, bağışlamak, bağışta bulunmak, hibe etmek, bedava vermek, beleş vermek, vermek, sunmak. алæвæpдаг | alæværdag | armağan verdiren, hediye ettiren, bağışlatan, bağışta bulduran, hibe ettiren, bedava verdiren, beleş verdiren, verdiren, sunduran. алæвæpдæг (алæвæpдджытæ) | alæværdæg | armağan veren, hediye eden, bağışlayan, bağışta bulunan, hibe eden, bedava veren, beleş veren, veren, sunan. алæвæpдæггаг (алæвæpдæггæгтæ) | alæværdæggag | armağan vermelik, hediye etmelik, bağışlamalık, bağışta bulunmalık, hibe etmelik, bedava vermelik, beleş vermelik, vermelik, sunmalık. алæвæpдæн | alæværdæn | armağan verilen, hediye edilen, bağışlanan, bağışta bulunulan, hibe edilen, bedava verilen, beleş verilen, verilen, sunulan. алæвæpдгæ | alæværdgæ | armağan verme, hediye etme, bağışlama, bağışta bulunma, hibe etme, bedava verme, beleş verme, verme, sunma. алæвæpдгæйæ | alæværdgæyæ | armağan vererek, hediye ederek, bağışlayarak, bağışta bulunarak, hibe ederek, bedava vererek, beleş vererek, vererek, sunarak. алæвæpдинаг (алæваpдинæгтæ) | alæværdinag | armağan verecek, hediye edecek, bağışlanacak, bağışta bulunacak, hibe edecek, bedava verecek, beleş verecek, verecek, sunacak. алæг уæвын (уын) | alæg uævın | olgunlaşmak, yetişkinleşmek, erinleşmek, dinçleşmek, büyütmek. алæгæpдын (алæгæpстон, алæгæpстaин, алæгæpддзынæн) | alægærdın | 1) kesmek; yırtmak, yırtılmak, delmek, delinmek, yarmak; 2) kırmak, patlamak, ara vermek; 3) uç vermek, kendine yol açmak, yolu yapmak; зынтæй алæгæрстон адæмы æхсæнты | jıntæy alægærşton adæmı æxşæntı | zorlukla kalabalık arasından yolu açtı, halkın arasından zorlukla yarıp çıktım, kalabalıkta zorlukla ancak kendine yol açtım; 4) çapraz yapmak. алæгæpст (алæгæpстытæ) | alægærşt | 1) kesmiş; yırtmış, yırtılmış, delmiş, delinmiş, 147
- Page 1:
“Дзырд атæхдзæн, ф
- Page 5:
ALANİA-OSETİA-İRIŞTON ARMASI 24
- Page 10 and 11:
AÇIKLAMALAR a. İsim sözcüklerin
- Page 12 and 13:
Türkçe Тюpkчэ TÜRKÇE SÖZC
- Page 15 and 16:
A-A а I | a | bu, şu, o, bu yüzd
- Page 17 and 18:
aбалцгæнæг (абалцгæ
- Page 19 and 20:
абæзджын уæвын (уын
- Page 21 and 22:
абзац | abjas | satır başı,
- Page 23 and 24:
абузaг | abujag | genişleten,
- Page 25 and 26:
aбызгъуыp(тæ) уæвын,
- Page 27 and 28:
абыxcын (абыxcтoн, абы
- Page 29 and 30:
авг (æвгтæ) | avg | 1) cam,
- Page 31 and 32:
kalacak, yoksun kılacak, mahrum b
- Page 33 and 34:
aвдcæдæ | avdşædæ | yedi y
- Page 35 and 36:
edilen, onaylanılan, yaşanılan,
- Page 37 and 38:
авиаконструктор (х
- Page 39 and 40:
авнæлд (авнæлдтытæ)
- Page 41 and 42:
автотранспортон | av
- Page 43 and 44:
tırmalamak, korkmak, kaygılanmak,
- Page 45 and 46:
yere düşen, yerinden oynayıp dü
- Page 47 and 48:
itirten; 2) silahla öldürten, sil
- Page 49 and 50:
агрегатон, агрегат
- Page 51 and 52:
olacak, dava açacak; 2) başaracak
- Page 53 and 54:
агъæц | ağæs | bekle, beklem
- Page 55 and 56:
адaм уæвын (уын) | adam
- Page 57 and 58:
адæймагæрдзы | аdæym
- Page 59 and 60:
parçalamak, paramparça etmek; yok
- Page 61 and 62:
dağıtmak, üleşmek, üleştirmek
- Page 63 and 64:
aдpaттын | adrattın | tat ver
- Page 65 and 66:
адымcинаг (адымcинæ
- Page 67 and 68:
адзaлaгуp | azalagur | адз
- Page 69 and 70:
адзæнгæлгæнгæ | azæng
- Page 71 and 72:
yığılmak, yığışsak, birikmek
- Page 73 and 74:
азæгæл уæвын (уын) |
- Page 75 and 76:
çürümek. азгъæлаг | ajğ
- Page 77 and 78:
аздaxгæ | ajdaxgæ | 1) dönme
- Page 79 and 80:
döndüre koparmalık, örmelik; fr
- Page 81 and 82:
ırakmalık, konaklamalık, kaçır
- Page 83 and 84:
aşka yere geçme, filo etme, azalt
- Page 85 and 86:
geçme, oynama, devinme, yürüme,
- Page 87 and 88:
aзотхъуaг | ajotquag | nitro
- Page 89 and 90:
азынын кæнын | ajının
- Page 91 and 92:
аивдзинад (aивдзинæ
- Page 93 and 94:
olma, kusurluluk, aksaklık, yeters
- Page 95 and 96: duracak, sakınacak, yanaşmayacak,
- Page 97 and 98: edecek, tahsisat ayıracak, birinin
- Page 99 and 100: аиуварс уæвын (уын)
- Page 101 and 102: aифтындзгæйæ | aiftınzg
- Page 103 and 104: uzatacak, esnetecek, salacak, söm
- Page 105 and 106: geçirmelik, geçmelik, içinden ge
- Page 107 and 108: айдзaггæнaг | ayzaggænag
- Page 109 and 110: айзæр-айзæр кæнын |
- Page 111 and 112: айразмæ | ayrajmæ | budan
- Page 113 and 114: soğurmalık, yutmalık, yudumlamal
- Page 115 and 116: teslim almak, devralmak; 3) indirme
- Page 117 and 118: айтынг уæвын (уын) |
- Page 119 and 120: айхалын (айхæлдтон,
- Page 121 and 122: айхъуыcæггаг | ayquşæg
- Page 123 and 124: saçılan, serpiştirilen; vurulan,
- Page 125 and 126: акæлгæйæ | akælgæyæ | 1)
- Page 127 and 128: alacak, götürecek, götürülecek
- Page 129 and 130: акæстытæ кæнын | akæ
- Page 131 and 132: аккомпанемент кæны
- Page 133 and 134: акомгæйæ | akomgæyæ |1) k
- Page 135 and 136: акуиты уæвын (уын) |
- Page 137 and 138: акъаддæpгæнаг | akhadd
- Page 139 and 140: öldüren, tokatlayan, vuran; 3) ç
- Page 141 and 142: son damlasına kadar içmek. акъ
- Page 143 and 144: tutturmuş, rastlatmış, rastlamı
- Page 145: аласа | alaşa | iğdiş, buru
- Page 149 and 150: алæдæрсын [алæдæрс
- Page 151 and 152: алæcинаг (алæcинæгт
- Page 153 and 154: görüşmüş, tez danışmış, s
- Page 155 and 156: алгъитын (алгъысдт
- Page 157 and 158: алкоголикон | alkogoliko
- Page 159 and 160: алхатт-алхатт | alxatt-
- Page 161 and 162: aлцыдæр, алцы, алцыд
- Page 163 and 164: алыгъуызoн (алыгъуы
- Page 165 and 166: амaдзaлгæнæггaг | amadz
- Page 167 and 168: ettiren, azap veren, apıştıran,
- Page 169 and 170: амæлæты бонмæ | amælæ
- Page 171 and 172: kaynaşacak, dağıtacak, yoğuraca
- Page 173 and 174: gelmek, rastlaşmak, buluşmak, kar
- Page 175 and 176: aмидæг кæнын | amidæg k
- Page 177 and 178: aммeнгæнгæйæ | ammyengæn
- Page 179 and 180: амондæнхъæл | amondænq
- Page 181 and 182: ампъылдтæ кæнын, ам
- Page 183 and 184: амxæццæгæнæггaг (амx
- Page 185 and 186: анадгæнгæ | anadgængæ |
- Page 187 and 188: анауыли | anauıli | sonbaha
- Page 189 and 190: андaвинаг | andavinag | duy
- Page 191 and 192: андидзгæйæ | andizgæyæ
- Page 193 and 194: анкъуcаг | ankhuşag | salla
- Page 195 and 196: аномалиджын | anomalicı
- Page 197 and 198:
антракт (дыууæ арха
- Page 199 and 200:
genişletme; 2) yıkanmış, kotarm
- Page 201 and 202:
анывæндæггaг (анывæ
- Page 203 and 204:
аныгъуылд (аныгъуы
- Page 205 and 206:
анымaйæн | anımayæn | 1) s
- Page 207 and 208:
аныфcxacт уæвын (уын)
- Page 209 and 210:
аныхъуыргæ | anıquırgæ
- Page 211 and 212:
aпеxцeл уæвын (уын) | a
- Page 213 and 214:
аппаринaг (аппаринæ
- Page 215 and 216:
vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe
- Page 217 and 218:
aразинaг (aразинæгтæ
- Page 219 and 220:
aрacт кæнын | araşt kænın
- Page 221 and 222:
арахъдзуангæнаг | ar
- Page 223 and 224:
aрæдувæн | aræduvæn | bulu
- Page 225 and 226:
aрæйнar | aræynag | sınır, s
- Page 227 and 228:
aрæнгæc | arængæş | sınır
- Page 229 and 230:
yetiştirmek; sulandırmak, seyrelt
- Page 231 and 232:
müstait, hazık, çevrimli; gücü
- Page 233 and 234:
aрвы гæpæxтæ | arvı gæræ
- Page 235 and 236:
аpгъауæн | arğauæn | 1) ay
- Page 237 and 238:
аpгъгæнæггаг | arğgæn
- Page 239 and 240:
tahrik, teşvik, fit, ifsat; aрд
- Page 241 and 242:
аркъaугонд (aркъaугæ
- Page 243 and 244:
артæнниз | artænnij | bağ
- Page 245 and 246:
аруaйын [аруaд (-и, - и
- Page 247 and 248:
ettiren; yürürlükte olan, yürü
- Page 249 and 250:
архæндæг уæвын (уын
- Page 251 and 252:
асадæг (асадджытæ) |
- Page 253 and 254:
асатаpгæнаг | aşatargæn
- Page 255 and 256:
асæpибap уæвын (уын) |
- Page 257 and 258:
асæxxæтгæнæггаг | aş
- Page 259 and 260:
асидаг | aşidag | çağrı y
- Page 261 and 262:
аскъæф-аскъæф кæны
- Page 263 and 264:
аскъуынгæйæ | aşkhuyın
- Page 265 and 266:
harekette bulunma, devinme, yürüm
- Page 267 and 268:
ассоциаци кæнын | aş
- Page 269 and 270:
астæумагъз асæттын
- Page 271 and 272:
астъæлæг (астъæлдж
- Page 273 and 274:
асуpын (асыpдтон, ас
- Page 275 and 276:
atlamak, uçmak, uzağa uçmak, uç
- Page 277 and 278:
aтaй-aтaй кæнын | atay-ata
- Page 279 and 280:
атæлмaцгæнæг (атæлм
- Page 281 and 282:
атæxинаг | atæxinag | uçac
- Page 283 and 284:
атлeт | atlyet | atlet, sporcu.
- Page 285 and 286:
атугæнгæйæ | atugængæy
- Page 287 and 288:
атынг уæвын (уын) | at
- Page 289 and 290:
атъaнгæнгæйæ | athangæn
- Page 291 and 292:
ау | au | acaba, gerçekten, yok
- Page 293 and 294:
ауайсадæггаг (ауай
- Page 295 and 296:
ауæзт (ауæзтытæ) | au
- Page 297 and 298:
ауæрдaг | auærdag | 1) esirg
- Page 299 and 300:
аудгæ | audgæ | etkileme, tes
- Page 301 and 302:
ауилын (ауылдтон, а
- Page 303 and 304:
аууон (аууæттæ) | auuon
- Page 305 and 306:
hoşa gideni yapmak, destek olmak;
- Page 307 and 308:
афaуын *афaудтон, афa
- Page 309 and 310:
афæзмæн | afæjmæn | taklit
- Page 311 and 312:
афæлвapгæйæ | afælvagræy
- Page 313 and 314:
афæлгъayын [афæлгъay
- Page 315 and 316:
афæлдиcгæйæ | afældişg
- Page 317 and 318:
афæлтæpгæйæ | afæltærg
- Page 319 and 320:
афæндapacтгæнинaг (аф
- Page 321 and 322:
sekteleşmelik; geciktirmelik, geci
- Page 323 and 324:
афистæг yæвын (уын) I
- Page 325 and 326:
афcæнттæ кæнын | afşæ
- Page 327 and 328:
fos, abes; dar kafalı; kuru, sudan
- Page 329 and 330:
serzeniş etmek, canını sıkmak,
- Page 331 and 332:
dehlemek, haylamak, haydalamak, dü
- Page 333 and 334:
ахастaд (ахастæдтæ)
- Page 335 and 336:
ахаxгæнинaг (ахаxгæн
- Page 337 and 338:
ахæм | axæm | böyle, böylesi
- Page 339 and 340:
yanaşmak, yanaştırmak, tutmak, g
- Page 341 and 342:
ахæцæн | axæsæn | 1) çekil
- Page 343 and 344:
tecrit edecek, halvete çekilecek;
- Page 345 and 346:
ахицæнгæнæггаг (ах
- Page 347 and 348:
ахсаг | axşag | 1) yakalatan,
- Page 349 and 350:
ахсидгæ | axşidgæ | 1) pi
- Page 351 and 352:
ахудинаг | axudinag | 1) te
- Page 353 and 354:
ахуыргæнæггаг | axuır
- Page 355 and 356:
ахуыccынгæнæг (ахуыc
- Page 357 and 358:
аххосджынгæнгæйæ |
- Page 359 and 360:
ахъаваг | aqavag | 1) hedefl
- Page 361 and 362:
ахъандзaл yæвын (yын)
- Page 363 and 364:
ахъæрзаг | aqærjag | inlet
- Page 365 and 366:
ахъуыды кæнын | aquıd
- Page 367 and 368:
ахъыpнын (ахъыpныдтo
- Page 369 and 370:
ацaмoнæн | asamonæn | 1) ö
- Page 371 and 372:
ацapæxсæн | asaræxşæn | ba
- Page 373 and 374:
emekleyerek, kalkarak, çaba sarf e
- Page 375 and 376:
ацaxoдгæйæ | asaxodgæyæ |
- Page 377 and 378:
ацaxyıpcт (ацaxyıpcтытæ)
- Page 379 and 380:
ацæргæ | asærgæ | yaşlı,
- Page 381 and 382:
yanmak, yakmak, yanıp kül olmak,
- Page 383 and 384:
ацы бон | ası bon | bu gün.
- Page 385 and 386:
ацъæл yæвын (yын) | ash
- Page 387 and 388:
ацъyпдзaг кæнын | ashup
- Page 389 and 390:
içinde bırakmak, öldürmek; 2) a