10.11.2014 Views

2_A-1

2_A-1

2_A-1

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

амонæгoн | amonægon | işaret, gösteren, öğreten, öğretici, deneyim, tecrübe, indeks;<br />

амонæгон номивæг | amonægon nomivæg | zamir gösteren, örnek adıl (dilbilgisi).<br />

амонæн | amonæn | 1) tuş, anahtar; 2) indeks; işaret, kür, sör, fihrist, rehber, kılavuz,<br />

gösterge, ışıklı gösterge; imleç; 3) değnek, işaret değneği; emir, noktalayıcı, öğreten, öğretici,<br />

deneyim, tecrübe.<br />

амонгæ | amongæ | 1) öğrenme, öğrenim görme, ders alma, öğretme, öğretmenlik yapma,<br />

ders verme, okutma, gösterme, işaretleme, işaret etme, anlamına gelme, emir etme, ayırma;<br />

uyarma; 2) ortaya koyma, belirtme, açıkça belirtme, sergileme; ortaya koyma; ifade verme,<br />

ifade etme; tanıklık etme; 3) ekleme, nasihat etme, tembihleme, ekleme; vaaz verme, vaaz<br />

etme; propagandasını yapma; 4) deme, demek isteme, anlamına gelme, belli etme, belirtme;<br />

5) şarkıya başlama, bir şarkı okumaya başlama, söylemeye başlama, koronun solistliğini<br />

yapma.<br />

амонгæйæ | amongæyæ | 1) öğrenerek, öğrenim görerek, ders alarak, öğreterek,<br />

öğretmenlik yaparak, ders vererek, okutarak, göstererek, işaretleyerek, işaret ederek,<br />

anlamına gelerek, emir ederek, ayırarak; uyararak; 2) ortaya koyarak, belirterek, açıkça<br />

belirterek, sergileyerek; ortaya koyarak; ifade vererek, ifade ederek; tanıklık ederek; 3)<br />

ekleyerek, nasihat ederek, tembihleyerek, ekleyerek; vaaz vererek, vaaz ederek;<br />

propagandasını yaparak; 4) diyerek, demek isteyerek, anlamına gelerek, belli ederek,<br />

belirterek; 5) şarkıya başlayarak, bir şarkı okumaya başlayarak, söylemeye başlayarak,<br />

koronun solistliğini yaparak.<br />

амонд(ы) (амæндтæ) | amond(ı) | 1) mutluluk, saadet, kısmet, talih, şans, uğur, ikbal,<br />

nasip, alınyazısı, yazgı, mukadderat, baht, tecelli, kader; felah, kut, devlet; fal, takdir, eflak,<br />

felek, evren, tali, sur, çark, kaza; 2) akıbet, pay, hisse, haz, fariza, düşerlik, kesir; kura; çok<br />

fazla pay olan, düşelge, vahye; амонд хъуыддаг | amond quıddag | mutlu olay, talihli şey,<br />

şanslılık.<br />

амондaг | amondag | imrenme, imrendirme, tamah etme, baştan çıkarma, kandırma,<br />

özenme, özendirme, mutluluğun seçicisi.<br />

амондaг кæнын | amondag kænın | imrendirmek, tamah etmek, baştan çıkarmak,<br />

kandırtmak, özendirmek, mutluluğun seçicisi olmak, ayartmak.<br />

амондaг уæвын (уын) | amondag uævın | imrenmek, imrenilmek, tamah etmek, baştan<br />

çıkmak, kandırmak, özenmek, özendirilmek, mutluluğun seçicisi olmak, ayartılmak,<br />

arzulamak.<br />

амондагуp | amondagur | mutluluk ara, mutluluğu ara, talihini dene, şansını zorla,<br />

mutluluğu getir, mutluluk verdir.<br />

амондагуpаг | amondagurag | mutluluk aratan, mutluluğu aratan, talihini deneten, şansını<br />

zorlatan, mutluluğu getirten, mutluluk verdirten.<br />

амондaгуpæг (амондaгуpджытæ) | amondaguræg | mutluluk arayan, mutluluğu arayan,<br />

talihini deneyen, şansını zorlayan, mutluluğu getiren, mutluluk veren, “mutluluğa başvuran<br />

kişi" (damat kızın bir eline sorar).<br />

амондaгуpæггаг (амондaгуpæггæгтæ) | amondaguræggag | mutluluk aratmalık,<br />

mutluluğu aratmalık, talihini denetmelik, şansını zorlatmalık, mutluluğu getirtmelik, mutluluk<br />

verdirtmelik.<br />

амондaгуpæн | amondaguræn | mutluluk aratılan, mutluluğu aratılan, talihi denetilen,<br />

şansı zorlatılan, mutluluğu getirtilen, mutluluk verdirilen, mutluluk arama, şans isteme, talih<br />

bekleme.<br />

амондæн | amondæn | mutluluğa, şansa, talihe.<br />

амондæфхæрд | amondæfxærd | злосчастный, злополучный, бездольный, горемычный<br />

178

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!