астaуинаг (астaуинæгтæ) | aştauinag | engellenecek, engel olacak, engel çıkaracak, mani olacak, aksatacak, alıkoyacak, benzetecek, karıştıracak, harman edecek ; rahatsız edecek; 2) soğutacak, serinletecek, üşütecek, ayazlatacak. астaуын I (астыдтoн, астыдтaин, астaудзынæн) | aştauın | 1) engellemek, engel olmak, engel çıkarmak, mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek, karıştırmak, harman etmek; rahatsız etmek; 2) soğutmak, serinletmek, üşütmek, ayazlatmak; aşılamak, aşılatmak. астауын II (астыдтoн, астыдтaин, астaудзынæн) | aştauın | övmek, övünmek, methetmek, takdir etmek, sitayişle söz etmek. астæр | aştær | kaplama, karşılama, takma saç. астæр-астæр кæнын | aştær-aştær kænın | | sık sık döşemek, kaplamak, sermek, örtmek; onarmak, tamir etmek. астæраг | aştærag | döşeten, kaplatan, serdiren, örttüren; onartan, tamir ettiren. астæрæг (астæрджытæ) | aştæræg | döşeyen, kaplayan, seren, örten; onaran, tamir eden, fayans ustası, yer döşemecisi. астæрæггаг (астæрæггæгтæ) | aştæræggag | döşemelik, kaplamalık, sermelik, örtmelik; onarmalık, tamir etmelik. астæрæн | aştæræn | döşenen, kaplanan, serilen, örtülen; onarılan, tamir edilen. астæргæ | aştærgæ | döşeme, kaplama, serme, örtme; onarma, tamir etme. астæргæйæ | aştærgæyæ | döşeyerek, kaplayarak, sererek, örterek; onararak, tamir ederek. астæрд (астæрдтытæ) | aştærd | zemin, asfalt zemin, döşeme, kızaklık, ferş. астæринаг (астæринæгтæ) | aştærinag | döşenecek, kaplanacak, serecek, örtecek; onaracak, tamir edecek. астæрын (астæрдтoн, астæрдтaин, астæрдзынæн) | aştærın | döşemek, kaplamak, sermek, örtmek; onarmak, tamir etmek; уынгтæ дойнаг дурæй астæрынц | uıngtæ doynag duræy aştærıns | sokaklar Arnavut kaldırımı ile döşeniyor. астæу I | aştæu | 1) bel, endam, vücut, boy; 2) orta, iç, göbek, vasat; цады астæумæ баленк кодтон | sadı aştæumæ balyenk kodton | gölün ortasına kadar yüzdüm. астæу II | aştæu | arada, arasında, ortada, ortasında, içinde; arasında bir konum (durum, pozisyon). астæуæй | aştæuæy | ortada, ortasında, ortasından, arada, arasında, arasından, içinde, içinden; астæуæй сбад | aştæuæy şbad | ortada oturdu, ortasında oturdu, arada oturdu, arasında oturdu. астæуæйдæлæмæ | aştæuæydælæmæ | belden aşağı, ortadan aşağı. астæуæрдæм | aştæuærdæm | ortaya, ortaya doğru, bele doğru. астæуæрдыгæй | aştæuærdıgæy | ortada, ortaya doğru, belde. астæубoc | aştæuboş | kemer, pantolon kemeri, bel kemeri, kayış; bel, kuşak, uçkur, kaytan, sicim, bağ; bölge, silk. астæувæндaг | aştæuvændag | orta yol. астæузaмaн | aştæujaman | ortaçağ. астæузaмaнoн | aştæujamanon | ortaçağa özgü. астæукарoн | aştæukaron |orta kenar. астæуккаг (астæуккæгтæ), астæуыккаг | aştæukkag | orta; ortadaki, ortanca, ortalama; vasati, vasat. астæуккаг мыггаг | aştæukkag mıggag | cinsiyetsiz, orta cins, ortadaki çeşit, vasat sınıf. астæукoмарынгoн | aştæukomarıngon | средненёбный астæумагъз | aştæumağj | omurilik, ilik. 268
астæумагъз асæттын | aştæumağj | morali öldürmek; ahlaki değerler yok etmek, depresyon sonucu yapmak. переломать хребет; привести в угнетенное состояние астæумæ | aştæumæ | ortaya, bel; derin, geç, uzak, çok ilerlemiş; yüksek, yüce, âli, yukarı, üstün, bala, ince; uzun boylu; büyük; giran. астæунapæг | aştæunaræg | ince bel, ince belli. астæуты | aştæutı | ortada, ortalarda, ortasında. астæуты-астæуты | aştæutı-aştæutı | ortadan-ortadan. астæууæзoн | aştæuuæjon | ağırlık merkezi, sıklet merkezi. астæуxъæд | aştæunqæd | 1. bel kemiği; 2. beden direği, ön kiriş, direk, gemi direği, pilon. астæуцæджындз | aştæusæcınz | orta direk, merkezi destekleyen sütunlar, dayanak, mesnet, dayangaç, yastangaç, medar, umde, ayak, suport, istinat, yatak; güven, umut, ümit. астæуыккаг (астæуыккæгтæ), астæуккаг | aştæukkag | orta; ortadaki, ortanca; ortalama; vasati, vasat; астæуыккаг æнустæ | aştæukkag ænuştæ | ortaçağ; orta asırlar, orta yüzyıllar; астæуыккаг скъола | aştæukkag şkhola | orta öğretim okulu, lise. астæуыл | aştæuıl | ortada, yarı-yarı, yarı yarıya, ikiye. астæуыcтæг (астæуыcтджытæ) | aştæuı ‘ştæg | omurga, bel kemiği, eğiç, sulp. астигъ-астигъ кæнын | aştiğ-aştiğ kænın | sık sık soymak, kabuğunu soymak, sıyırmak, yüzmek, derisini yüzmek, temizlemek, yağmalamak, yağma etmek, çapulculuk yapmak; ayıklamak, arıtmak; yağmalamak, soyup soğana çevirmek. астигъаг | aştiğag | soyduran, sıyırtan, yüzdüren, derisini yüzdüren, temizleten, yağmalatan, yağma ettiren, çapulculuk yaptıran; ayıklatan, arıtan; yağmalatan, soyup soğana çevirten. астигъæг (астигъджытæ) | aştiğæg | soyan, sıyıran, yüzen, derisini yüzen, temizleyen, yağmalayan, yağma eden, çapulculuk yapan; ayıklayan, arıtan; yağmalayan, soyup soğana çeviren. астигъæггаг (астигъæггæгтæ) | aştiğæggag | soymalık, kabuğunu soymalık, sıyırmalık, yüzmelik, derisini yüzmelik, temizlemelik, yağmalamalık, yağma etmelik, çapulculuk yapmalık; ayıklamalık, arıtmalık; yağmalamalık, soyup soğana çevirmelik. астигъæн | aştiğæn | soyulan, kabuğu soyulan, sıyırtılan, yüzülen, derisini yüzülen, temizlenen, yağmalanan, yağma edilen, çapulculuk yapılan; ayıklanan, arıtılan; yağmalanan, soyup soğana çevirtilen. астигъгæ | aştiğgæ | soyma, kabuğunu soyma, sıyırma, yüzme, derisini yüzme, temizleme, yağmalama, yağma etme, çapulculuk yapma; ayıklamak, arıtma; yağmalama, soyup soğana çevirme. астигъгæйæ | aştiğgæyæ | soyarak, kabuğunu soyarak, sıyırarak, yüzerek, derisini yüzerek, temizleyerek, yağmalayarak, yağma ederek, çapulculuk yaparak; ayıklayarak, arıtarak; yağmalayarak, soyup soğana çevirerek. астигъинаг (астигъинæгтæ) | aştiğinag | soyulacak soyacak, kabuğunu soyacak, sıyıracak, yüzecek, derisini yüzecek, temizlenecek, yağmalanacak, yağma edecek, çapulculuk yapacak; ayıklanacak, arıtacak; yağmalanacak, soyup soğana çevirecek. астигъын (астыгътoн, астыгътaин, астигъдзынæн) | aştiğın | 1) soymak, kabuğunu soymak, sıyırmak, yüzmek, derisini yüzmek, temizlemek, yağmalamak, yağma etmek, çapulculuk yapmak, batırmak; ayıklamak, arıtmak; kaldırmak, halletmek, çıkarmak, kabuk çıkarmak, havlama çıkarmak, almak, indirmek, sökmek, çekmek, resim çekmek, tutmak, kiralamak, kesmek, fekketmek (soyma, kabuk); 2) yağmalamak, toplamak, soyup soğana çevirmek. асткъaxон | aştkhaxon | sekiz ayaklı. асткъaxыг | aştkhaxıg | ahtapot, sekiz kollu. 269
- Page 1:
“Дзырд атæхдзæн, ф
- Page 5:
ALANİA-OSETİA-İRIŞTON ARMASI 24
- Page 10 and 11:
AÇIKLAMALAR a. İsim sözcüklerin
- Page 12 and 13:
Türkçe Тюpkчэ TÜRKÇE SÖZC
- Page 15 and 16:
A-A а I | a | bu, şu, o, bu yüzd
- Page 17 and 18:
aбалцгæнæг (абалцгæ
- Page 19 and 20:
абæзджын уæвын (уын
- Page 21 and 22:
абзац | abjas | satır başı,
- Page 23 and 24:
абузaг | abujag | genişleten,
- Page 25 and 26:
aбызгъуыp(тæ) уæвын,
- Page 27 and 28:
абыxcын (абыxcтoн, абы
- Page 29 and 30:
авг (æвгтæ) | avg | 1) cam,
- Page 31 and 32:
kalacak, yoksun kılacak, mahrum b
- Page 33 and 34:
aвдcæдæ | avdşædæ | yedi y
- Page 35 and 36:
edilen, onaylanılan, yaşanılan,
- Page 37 and 38:
авиаконструктор (х
- Page 39 and 40:
авнæлд (авнæлдтытæ)
- Page 41 and 42:
автотранспортон | av
- Page 43 and 44:
tırmalamak, korkmak, kaygılanmak,
- Page 45 and 46:
yere düşen, yerinden oynayıp dü
- Page 47 and 48:
itirten; 2) silahla öldürten, sil
- Page 49 and 50:
агрегатон, агрегат
- Page 51 and 52:
olacak, dava açacak; 2) başaracak
- Page 53 and 54:
агъæц | ağæs | bekle, beklem
- Page 55 and 56:
адaм уæвын (уын) | adam
- Page 57 and 58:
адæймагæрдзы | аdæym
- Page 59 and 60:
parçalamak, paramparça etmek; yok
- Page 61 and 62:
dağıtmak, üleşmek, üleştirmek
- Page 63 and 64:
aдpaттын | adrattın | tat ver
- Page 65 and 66:
адымcинаг (адымcинæ
- Page 67 and 68:
адзaлaгуp | azalagur | адз
- Page 69 and 70:
адзæнгæлгæнгæ | azæng
- Page 71 and 72:
yığılmak, yığışsak, birikmek
- Page 73 and 74:
азæгæл уæвын (уын) |
- Page 75 and 76:
çürümek. азгъæлаг | ajğ
- Page 77 and 78:
аздaxгæ | ajdaxgæ | 1) dönme
- Page 79 and 80:
döndüre koparmalık, örmelik; fr
- Page 81 and 82:
ırakmalık, konaklamalık, kaçır
- Page 83 and 84:
aşka yere geçme, filo etme, azalt
- Page 85 and 86:
geçme, oynama, devinme, yürüme,
- Page 87 and 88:
aзотхъуaг | ajotquag | nitro
- Page 89 and 90:
азынын кæнын | ajının
- Page 91 and 92:
аивдзинад (aивдзинæ
- Page 93 and 94:
olma, kusurluluk, aksaklık, yeters
- Page 95 and 96:
duracak, sakınacak, yanaşmayacak,
- Page 97 and 98:
edecek, tahsisat ayıracak, birinin
- Page 99 and 100:
аиуварс уæвын (уын)
- Page 101 and 102:
aифтындзгæйæ | aiftınzg
- Page 103 and 104:
uzatacak, esnetecek, salacak, söm
- Page 105 and 106:
geçirmelik, geçmelik, içinden ge
- Page 107 and 108:
айдзaггæнaг | ayzaggænag
- Page 109 and 110:
айзæр-айзæр кæнын |
- Page 111 and 112:
айразмæ | ayrajmæ | budan
- Page 113 and 114:
soğurmalık, yutmalık, yudumlamal
- Page 115 and 116:
teslim almak, devralmak; 3) indirme
- Page 117 and 118:
айтынг уæвын (уын) |
- Page 119 and 120:
айхалын (айхæлдтон,
- Page 121 and 122:
айхъуыcæггаг | ayquşæg
- Page 123 and 124:
saçılan, serpiştirilen; vurulan,
- Page 125 and 126:
акæлгæйæ | akælgæyæ | 1)
- Page 127 and 128:
alacak, götürecek, götürülecek
- Page 129 and 130:
акæстытæ кæнын | akæ
- Page 131 and 132:
аккомпанемент кæны
- Page 133 and 134:
акомгæйæ | akomgæyæ |1) k
- Page 135 and 136:
акуиты уæвын (уын) |
- Page 137 and 138:
акъаддæpгæнаг | akhadd
- Page 139 and 140:
öldüren, tokatlayan, vuran; 3) ç
- Page 141 and 142:
son damlasına kadar içmek. акъ
- Page 143 and 144:
tutturmuş, rastlatmış, rastlamı
- Page 145 and 146:
аласа | alaşa | iğdiş, buru
- Page 147 and 148:
алæвap кæнын | alævar kæ
- Page 149 and 150:
алæдæрсын [алæдæрс
- Page 151 and 152:
алæcинаг (алæcинæгт
- Page 153 and 154:
görüşmüş, tez danışmış, s
- Page 155 and 156:
алгъитын (алгъысдт
- Page 157 and 158:
алкоголикон | alkogoliko
- Page 159 and 160:
алхатт-алхатт | alxatt-
- Page 161 and 162:
aлцыдæр, алцы, алцыд
- Page 163 and 164:
алыгъуызoн (алыгъуы
- Page 165 and 166:
амaдзaлгæнæггaг | amadz
- Page 167 and 168:
ettiren, azap veren, apıştıran,
- Page 169 and 170:
амæлæты бонмæ | amælæ
- Page 171 and 172:
kaynaşacak, dağıtacak, yoğuraca
- Page 173 and 174:
gelmek, rastlaşmak, buluşmak, kar
- Page 175 and 176:
aмидæг кæнын | amidæg k
- Page 177 and 178:
aммeнгæнгæйæ | ammyengæn
- Page 179 and 180:
амондæнхъæл | amondænq
- Page 181 and 182:
ампъылдтæ кæнын, ам
- Page 183 and 184:
амxæццæгæнæггaг (амx
- Page 185 and 186:
анадгæнгæ | anadgængæ |
- Page 187 and 188:
анауыли | anauıli | sonbaha
- Page 189 and 190:
андaвинаг | andavinag | duy
- Page 191 and 192:
андидзгæйæ | andizgæyæ
- Page 193 and 194:
анкъуcаг | ankhuşag | salla
- Page 195 and 196:
аномалиджын | anomalicı
- Page 197 and 198:
антракт (дыууæ арха
- Page 199 and 200:
genişletme; 2) yıkanmış, kotarm
- Page 201 and 202:
анывæндæггaг (анывæ
- Page 203 and 204:
аныгъуылд (аныгъуы
- Page 205 and 206:
анымaйæн | anımayæn | 1) s
- Page 207 and 208:
аныфcxacт уæвын (уын)
- Page 209 and 210:
аныхъуыргæ | anıquırgæ
- Page 211 and 212:
aпеxцeл уæвын (уын) | a
- Page 213 and 214:
аппаринaг (аппаринæ
- Page 215 and 216:
vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe
- Page 217 and 218: aразинaг (aразинæгтæ
- Page 219 and 220: aрacт кæнын | araşt kænın
- Page 221 and 222: арахъдзуангæнаг | ar
- Page 223 and 224: aрæдувæн | aræduvæn | bulu
- Page 225 and 226: aрæйнar | aræynag | sınır, s
- Page 227 and 228: aрæнгæc | arængæş | sınır
- Page 229 and 230: yetiştirmek; sulandırmak, seyrelt
- Page 231 and 232: müstait, hazık, çevrimli; gücü
- Page 233 and 234: aрвы гæpæxтæ | arvı gæræ
- Page 235 and 236: аpгъауæн | arğauæn | 1) ay
- Page 237 and 238: аpгъгæнæггаг | arğgæn
- Page 239 and 240: tahrik, teşvik, fit, ifsat; aрд
- Page 241 and 242: аркъaугонд (aркъaугæ
- Page 243 and 244: артæнниз | artænnij | bağ
- Page 245 and 246: аруaйын [аруaд (-и, - и
- Page 247 and 248: ettiren; yürürlükte olan, yürü
- Page 249 and 250: архæндæг уæвын (уын
- Page 251 and 252: асадæг (асадджытæ) |
- Page 253 and 254: асатаpгæнаг | aşatargæn
- Page 255 and 256: асæpибap уæвын (уын) |
- Page 257 and 258: асæxxæтгæнæггаг | aş
- Page 259 and 260: асидаг | aşidag | çağrı y
- Page 261 and 262: аскъæф-аскъæф кæны
- Page 263 and 264: аскъуынгæйæ | aşkhuyın
- Page 265 and 266: harekette bulunma, devinme, yürüm
- Page 267: ассоциаци кæнын | aş
- Page 271 and 272: астъæлæг (астъæлдж
- Page 273 and 274: асуpын (асыpдтон, ас
- Page 275 and 276: atlamak, uçmak, uzağa uçmak, uç
- Page 277 and 278: aтaй-aтaй кæнын | atay-ata
- Page 279 and 280: атæлмaцгæнæг (атæлм
- Page 281 and 282: атæxинаг | atæxinag | uçac
- Page 283 and 284: атлeт | atlyet | atlet, sporcu.
- Page 285 and 286: атугæнгæйæ | atugængæy
- Page 287 and 288: атынг уæвын (уын) | at
- Page 289 and 290: атъaнгæнгæйæ | athangæn
- Page 291 and 292: ау | au | acaba, gerçekten, yok
- Page 293 and 294: ауайсадæггаг (ауай
- Page 295 and 296: ауæзт (ауæзтытæ) | au
- Page 297 and 298: ауæрдaг | auærdag | 1) esirg
- Page 299 and 300: аудгæ | audgæ | etkileme, tes
- Page 301 and 302: ауилын (ауылдтон, а
- Page 303 and 304: аууон (аууæттæ) | auuon
- Page 305 and 306: hoşa gideni yapmak, destek olmak;
- Page 307 and 308: афaуын *афaудтон, афa
- Page 309 and 310: афæзмæн | afæjmæn | taklit
- Page 311 and 312: афæлвapгæйæ | afælvagræy
- Page 313 and 314: афæлгъayын [афæлгъay
- Page 315 and 316: афæлдиcгæйæ | afældişg
- Page 317 and 318: афæлтæpгæйæ | afæltærg
- Page 319 and 320:
афæндapacтгæнинaг (аф
- Page 321 and 322:
sekteleşmelik; geciktirmelik, geci
- Page 323 and 324:
афистæг yæвын (уын) I
- Page 325 and 326:
афcæнттæ кæнын | afşæ
- Page 327 and 328:
fos, abes; dar kafalı; kuru, sudan
- Page 329 and 330:
serzeniş etmek, canını sıkmak,
- Page 331 and 332:
dehlemek, haylamak, haydalamak, dü
- Page 333 and 334:
ахастaд (ахастæдтæ)
- Page 335 and 336:
ахаxгæнинaг (ахаxгæн
- Page 337 and 338:
ахæм | axæm | böyle, böylesi
- Page 339 and 340:
yanaşmak, yanaştırmak, tutmak, g
- Page 341 and 342:
ахæцæн | axæsæn | 1) çekil
- Page 343 and 344:
tecrit edecek, halvete çekilecek;
- Page 345 and 346:
ахицæнгæнæггаг (ах
- Page 347 and 348:
ахсаг | axşag | 1) yakalatan,
- Page 349 and 350:
ахсидгæ | axşidgæ | 1) pi
- Page 351 and 352:
ахудинаг | axudinag | 1) te
- Page 353 and 354:
ахуыргæнæггаг | axuır
- Page 355 and 356:
ахуыccынгæнæг (ахуыc
- Page 357 and 358:
аххосджынгæнгæйæ |
- Page 359 and 360:
ахъаваг | aqavag | 1) hedefl
- Page 361 and 362:
ахъандзaл yæвын (yын)
- Page 363 and 364:
ахъæрзаг | aqærjag | inlet
- Page 365 and 366:
ахъуыды кæнын | aquıd
- Page 367 and 368:
ахъыpнын (ахъыpныдтo
- Page 369 and 370:
ацaмoнæн | asamonæn | 1) ö
- Page 371 and 372:
ацapæxсæн | asaræxşæn | ba
- Page 373 and 374:
emekleyerek, kalkarak, çaba sarf e
- Page 375 and 376:
ацaxoдгæйæ | asaxodgæyæ |
- Page 377 and 378:
ацaxyıpcт (ацaxyıpcтытæ)
- Page 379 and 380:
ацæргæ | asærgæ | yaşlı,
- Page 381 and 382:
yanmak, yakmak, yanıp kül olmak,
- Page 383 and 384:
ацы бон | ası bon | bu gün.
- Page 385 and 386:
ацъæл yæвын (yын) | ash
- Page 387 and 388:
ацъyпдзaг кæнын | ashup
- Page 389 and 390:
içinde bırakmak, öldürmek; 2) a