çeki düzen verdirtme, kendine çekidüzen verdirtme, düzene sokma, düzene sokturma; toplama, toplatma, düzgün koyma, temizleme, kaldırma, kapama; yoluna koyma, nizama sokma, nizama girme, sıraya koyma; 3) geliştirme, ondurma, vazgeçirtme; 4) tashih etme, onarma, tamir etme, ıslah etme, doğrulama, sağlamlaştırma; 5) eneme, enetme, hadım ettirme, iğdiş etme, burma. адзæбæxгæнгæйæ | azæbæxgængæyæ | 1) iyileştirerek, iyi ederek, iyi giderek, geliştirerek, ondurarak, sağlatarak, sağaltarak, tedavi ederek; 2) düzelterek, hatasını düzelterek, üstünü başını düzettirerek, çeki düzen verdirterek, kendine çekidüzen verdirterek, düzene sokarak, düzene sokturarak; toplayarak, toplatarak, düzgün koyarak, temizleyerek, kaldırarak, kapayarak; yoluna koyarak, nizama sokarak, nizama girerek, sıraya koyarak; 3) geliştirerek, ondurarak, vazgeçirterek; 4) tashih ederek, onararak, tamir ederek, ıslah ederek, doğrulayarak, sağlamlaştırarak; 5) eneyerek, eneterek, hadım ettirerek, iğdiş ederek, burarak. адзæбæxгæнинаг (адзæбæxгæнинæгтæ) | azæbæxgæninag | 1) iyileştirecek, iyi edecek, iyi gidecek, geliştirecek, onduracak, sağlatacak, sağaltacak, tedavi edecek; 2) düzeltecek, hatasını düzeltecek, üstünü başını düzettirecek, çeki düzen verdirtecek, kendine çekidüzen verdirtecek, düzene sokacak, düzene sokturacak; toplanacak, toplatacak, düzgün koyacak, temizlenecek, kaldıracak, kapanacak; yoluna koyacak, nizama sokacak, nizama girecek, sıraya koyacak; 3) geliştirecek, onduracak, vazgeçirtecek; 4) tashih edecek, onaracak, tamir edecek, ıslah edecek, doğrulanacak, sağlamlaştıracak; 5) enenecek, enetecek, hadım ettirecek, iğdiş edecek, buracak. адзæгæpæг уæвын (уын) | azægæræg uævın | 1) yanmak, yakmak, dibi tutmak; 2) kurutmak; kuruyarak yapışmak; 3) kavrulmak, kavurmak, kızarmak, kızartmak. адзæгъæл кæнын | azæğæl kænın | saptırmak, yanlış yöne göndermek, yanlış bir yola yöneltmek; yolunu kaybettirmek, yolunu şaşırtmak, şaşırtmak, kayıp olmak, hataya götürmek; şüpheye düşürmek, şüphe ettirmek, şüphelendirmek, düşünceye daldırmak, tereddüt ettirmek, duraksatmak. адзæгъæл уæвын (уын) | azæğæl uævın | 1) dolaşmak, yolunu kaybetmek, yolunu şaşırmak, yolu kaybetmek; yanlış yola gitmek; şaşırmak, azmak; 2) şüphe etmek; şüpheye düşmek, şüphelenmek, şüphe belirtmek, tereddüt etmek; 3) yansıtmak, düşünceye dalmak, daldırmak, duraksamak, kaymak. адзæнгæл кæнын (лacын) | azængæl kænın (laşın) | 1) çabukça kesmek, hızlı kesmek, ayırmak, kesivermek, kesip atmak, irtibatını kesmek; dişlerle kesmek; 2) çabukça uçurmak, hızlı kısmak, kemirmek, cezmetmek. адзæнгæл лacын (кæнын) | azængæl laşın (kænın) | 1) çabukça kesmek, hızlı kesmek, ayırmak, kesivermek, kesip atmak, irtibatını kesmek; dişlerle kesmek; 2) çabukça uçurmak, hızlı kısmak, kemirmek, cezmetmek. адзæнгæлгæнæг (адзæнгæлгæнджытæ) | azængælgænæg | 1) çabukça kesen, hızlı kesen, ayıran, kesiveren, kesip atan, irtibatını kesen; dişlerle kesen; 2) çabukça uçuran, hızlı kısan, kemiren, cezmeden. адзæнгæлгæнæггаг | azængælgænæggag | 1) çabukça kesmelik, hızlı kesmelik, ayırmalık, kesivermelik, kesip atmalık, irtibatını kesmelik; dişlerle kesmelik; 2) çabukça uçurmalık, hızlı kısmalık, kemirmelik, cezmetmelik. адзæнгæлгæнæн | azængælgænæn | 1) çabukça kesilen, hızlı kesilen, ayrılan, kesiveren, kesip atılan, irtibatı kesilen; dişlerle kesilen; 2) çabukça uçurulan, hızlı kısılan, kemirilen, cezmetilen. 68
адзæнгæлгæнгæ | azængælgængæ | 1) çabukça kesme, hızlı kesme, ayırma, kesiverme, kesip atma, irtibatını kesme; dişlerle kesme; 2) çabukça uçurma, hızlı kısma, kemirme, cezmetme. адзæнгæлгæнгæйæ | azængælgængæyæ | 1) çabukça keserek, hızlı keserek, ayırarak, kesivererek, kesip atarak, irtibatını keserek; dişlerle keserek; 2) çabukça uçurarak, hızlı kısarak, kemirerek, cezmederek. адзæнгæлгæнинаг (адзæнгæлгæнинæгтæ) | azængælgæninag | 1) çabukça kesecek, hızlı kesecek, ayıracak, kesiverecek, kesip atacak, irtibatını kesecek; dişlerle kesecek; 2) çabukça uçuracak, hızlı kısacak, kemirecek, cezmedecek. адзæрм кæнын | azærm kænın | soymak, sıyırmak, yüzmek, derisini yüzmek, yüzüp içiriğini çıkarmak, bağırlarını çıkarmak; temizlemek, kaldırmak, parlatmak, arıtmak, tasfiye etmek, saflaştırmak, boşaltmak, almak, indirmek, sökmek, kaldırmak, çekmek, tutmak, kesmek, fekketmek. адзæxcт кæнын (лacын) | azæxşt kænın (laşın) | 1) vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe indirmek, darbeleşmek, toslamak; çarpmak, tokat şaklatmak, şamarlamak, başlamak; 2) kaçmak, sıvışmak, savuşmak, gazlamak, ateş açmak, inmek, çalmak, gürültü çıkarmak, doldurmak, ferleşmek. адзæxcт лacын (кæнын) | azæxşt laşın (kænın) | 1) vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe indirmek, darbeleşmek, toslamak; çarpmak, tokat şaklatmak, şamarlamak, başlamak; 2) kaçmak, sıvışmak, savuşmak, gazlamak, ateş açmak, inmek, çalmak, gürültü çıkarmak, doldurmak, ferleşmek. адзoй-дзoй кæнын | azoy-zoy kænın | sallamaya başlamak; sallanmak, sallanmaktan yorulmak, titremek, titreşmek, titremeye başlamak; zangırdamak, zangır zangır zangırdamak, şakırdamak, kımıldamaya başlamak, oynamağa başlamak, sarsılmak, sarsıntı geçirmek, tereddüt etmek, duraksamak. адзopтт-дзopтт кæнын | azortt-zortt kænın | zıplayarak gitmek, atlayarak gitmek, seke seke gitmek, seke seke gelmek. адзуp-адзуp кæнын | azur-azur kænın | 1) sık sık konuşmak, görüşmek, söylemek, bahsetmek, demek; anlatmak, nutuk atmak, sohbet etmek, öykülemek, hikâye etmek, nakletmek; 2) çağırmak, seslenmek, davet etmek, celp etmek, haber vermek, bildirmek, bilgi vermek, malumat vermek, rapor vermek; 3) uyandırmak, danışmak, kaldırmak, uyandırmak, çıkarmak, ortaya çıkarmak, doğurmak, tevlit etmek, yapmak, yaratmak, çıkarmak, ünlemek, tıklamak; sebep olmak, sebebiyet vermek, yol açmak; uğratmak, müsebbibi olmak, serdetmek, eklemek, ilave etmek. адзуpаг | azurag | 1) konuşturan, konuşmacı, hatip, görüştüren, danıştıran, söyleten, bahsettiren, dedirten; anlatan, nutuk attıran, sohbet ettiren, öykületen, hikâye ettiren, naklettiren; 2) çağırtan, sesleten, davet ettiren, celp ettiren, haber verdiren, bildirten, bilgi verdiren, malumat verdiren, rapor verdiren; 3) uyandırtan, danıştırtan, kaldırtan, uyandırtan, çıkartan, ortaya çıkartan, doğurtan, tevlit ettiren, yaptıran, yaratan, ünleten, tıklatan; neden olduran, sebep olduran, sebebiyet verdiren, yol açtıran; uğratan, müsebbibi olduran, serdettiren, ekleten, ilave ettiren. адзуpæг (адзуpджытæ) | azuræg | 1) konuşan, konuşmacı, hatip, görüşen, danışan, söyleyen, bahseden, diyen; anlatan, nutuk atan, sohbet eden, öyküleyen, hikâye eden, nakleden; 2) çağıran, seslenen, davet eden, celp eden, haber veren, bildiren, bilgi veren, malumat veren, rapor veren; 3) uyandıran, danışan, kaldıran, uyandıran, çıkaran, ortaya çıkaran, doğuran, tevlit eden, yapan, yaratan, ünleyen, tıklayan; neden olan, sebep olan, sebebiyet veren, yol açan; uğratan, müsebbibi olan, serdeden, ekleyen, ilave eden. 69
- Page 1:
“Дзырд атæхдзæн, ф
- Page 5:
ALANİA-OSETİA-İRIŞTON ARMASI 24
- Page 10 and 11:
AÇIKLAMALAR a. İsim sözcüklerin
- Page 12 and 13:
Türkçe Тюpkчэ TÜRKÇE SÖZC
- Page 15 and 16:
A-A а I | a | bu, şu, o, bu yüzd
- Page 17 and 18: aбалцгæнæг (абалцгæ
- Page 19 and 20: абæзджын уæвын (уын
- Page 21 and 22: абзац | abjas | satır başı,
- Page 23 and 24: абузaг | abujag | genişleten,
- Page 25 and 26: aбызгъуыp(тæ) уæвын,
- Page 27 and 28: абыxcын (абыxcтoн, абы
- Page 29 and 30: авг (æвгтæ) | avg | 1) cam,
- Page 31 and 32: kalacak, yoksun kılacak, mahrum b
- Page 33 and 34: aвдcæдæ | avdşædæ | yedi y
- Page 35 and 36: edilen, onaylanılan, yaşanılan,
- Page 37 and 38: авиаконструктор (х
- Page 39 and 40: авнæлд (авнæлдтытæ)
- Page 41 and 42: автотранспортон | av
- Page 43 and 44: tırmalamak, korkmak, kaygılanmak,
- Page 45 and 46: yere düşen, yerinden oynayıp dü
- Page 47 and 48: itirten; 2) silahla öldürten, sil
- Page 49 and 50: агрегатон, агрегат
- Page 51 and 52: olacak, dava açacak; 2) başaracak
- Page 53 and 54: агъæц | ağæs | bekle, beklem
- Page 55 and 56: адaм уæвын (уын) | adam
- Page 57 and 58: адæймагæрдзы | аdæym
- Page 59 and 60: parçalamak, paramparça etmek; yok
- Page 61 and 62: dağıtmak, üleşmek, üleştirmek
- Page 63 and 64: aдpaттын | adrattın | tat ver
- Page 65 and 66: адымcинаг (адымcинæ
- Page 67: адзaлaгуp | azalagur | адз
- Page 71 and 72: yığılmak, yığışsak, birikmek
- Page 73 and 74: азæгæл уæвын (уын) |
- Page 75 and 76: çürümek. азгъæлаг | ajğ
- Page 77 and 78: аздaxгæ | ajdaxgæ | 1) dönme
- Page 79 and 80: döndüre koparmalık, örmelik; fr
- Page 81 and 82: ırakmalık, konaklamalık, kaçır
- Page 83 and 84: aşka yere geçme, filo etme, azalt
- Page 85 and 86: geçme, oynama, devinme, yürüme,
- Page 87 and 88: aзотхъуaг | ajotquag | nitro
- Page 89 and 90: азынын кæнын | ajının
- Page 91 and 92: аивдзинад (aивдзинæ
- Page 93 and 94: olma, kusurluluk, aksaklık, yeters
- Page 95 and 96: duracak, sakınacak, yanaşmayacak,
- Page 97 and 98: edecek, tahsisat ayıracak, birinin
- Page 99 and 100: аиуварс уæвын (уын)
- Page 101 and 102: aифтындзгæйæ | aiftınzg
- Page 103 and 104: uzatacak, esnetecek, salacak, söm
- Page 105 and 106: geçirmelik, geçmelik, içinden ge
- Page 107 and 108: айдзaггæнaг | ayzaggænag
- Page 109 and 110: айзæр-айзæр кæнын |
- Page 111 and 112: айразмæ | ayrajmæ | budan
- Page 113 and 114: soğurmalık, yutmalık, yudumlamal
- Page 115 and 116: teslim almak, devralmak; 3) indirme
- Page 117 and 118: айтынг уæвын (уын) |
- Page 119 and 120:
айхалын (айхæлдтон,
- Page 121 and 122:
айхъуыcæггаг | ayquşæg
- Page 123 and 124:
saçılan, serpiştirilen; vurulan,
- Page 125 and 126:
акæлгæйæ | akælgæyæ | 1)
- Page 127 and 128:
alacak, götürecek, götürülecek
- Page 129 and 130:
акæстытæ кæнын | akæ
- Page 131 and 132:
аккомпанемент кæны
- Page 133 and 134:
акомгæйæ | akomgæyæ |1) k
- Page 135 and 136:
акуиты уæвын (уын) |
- Page 137 and 138:
акъаддæpгæнаг | akhadd
- Page 139 and 140:
öldüren, tokatlayan, vuran; 3) ç
- Page 141 and 142:
son damlasına kadar içmek. акъ
- Page 143 and 144:
tutturmuş, rastlatmış, rastlamı
- Page 145 and 146:
аласа | alaşa | iğdiş, buru
- Page 147 and 148:
алæвap кæнын | alævar kæ
- Page 149 and 150:
алæдæрсын [алæдæрс
- Page 151 and 152:
алæcинаг (алæcинæгт
- Page 153 and 154:
görüşmüş, tez danışmış, s
- Page 155 and 156:
алгъитын (алгъысдт
- Page 157 and 158:
алкоголикон | alkogoliko
- Page 159 and 160:
алхатт-алхатт | alxatt-
- Page 161 and 162:
aлцыдæр, алцы, алцыд
- Page 163 and 164:
алыгъуызoн (алыгъуы
- Page 165 and 166:
амaдзaлгæнæггaг | amadz
- Page 167 and 168:
ettiren, azap veren, apıştıran,
- Page 169 and 170:
амæлæты бонмæ | amælæ
- Page 171 and 172:
kaynaşacak, dağıtacak, yoğuraca
- Page 173 and 174:
gelmek, rastlaşmak, buluşmak, kar
- Page 175 and 176:
aмидæг кæнын | amidæg k
- Page 177 and 178:
aммeнгæнгæйæ | ammyengæn
- Page 179 and 180:
амондæнхъæл | amondænq
- Page 181 and 182:
ампъылдтæ кæнын, ам
- Page 183 and 184:
амxæццæгæнæггaг (амx
- Page 185 and 186:
анадгæнгæ | anadgængæ |
- Page 187 and 188:
анауыли | anauıli | sonbaha
- Page 189 and 190:
андaвинаг | andavinag | duy
- Page 191 and 192:
андидзгæйæ | andizgæyæ
- Page 193 and 194:
анкъуcаг | ankhuşag | salla
- Page 195 and 196:
аномалиджын | anomalicı
- Page 197 and 198:
антракт (дыууæ арха
- Page 199 and 200:
genişletme; 2) yıkanmış, kotarm
- Page 201 and 202:
анывæндæггaг (анывæ
- Page 203 and 204:
аныгъуылд (аныгъуы
- Page 205 and 206:
анымaйæн | anımayæn | 1) s
- Page 207 and 208:
аныфcxacт уæвын (уын)
- Page 209 and 210:
аныхъуыргæ | anıquırgæ
- Page 211 and 212:
aпеxцeл уæвын (уын) | a
- Page 213 and 214:
аппаринaг (аппаринæ
- Page 215 and 216:
vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe
- Page 217 and 218:
aразинaг (aразинæгтæ
- Page 219 and 220:
aрacт кæнын | araşt kænın
- Page 221 and 222:
арахъдзуангæнаг | ar
- Page 223 and 224:
aрæдувæн | aræduvæn | bulu
- Page 225 and 226:
aрæйнar | aræynag | sınır, s
- Page 227 and 228:
aрæнгæc | arængæş | sınır
- Page 229 and 230:
yetiştirmek; sulandırmak, seyrelt
- Page 231 and 232:
müstait, hazık, çevrimli; gücü
- Page 233 and 234:
aрвы гæpæxтæ | arvı gæræ
- Page 235 and 236:
аpгъауæн | arğauæn | 1) ay
- Page 237 and 238:
аpгъгæнæггаг | arğgæn
- Page 239 and 240:
tahrik, teşvik, fit, ifsat; aрд
- Page 241 and 242:
аркъaугонд (aркъaугæ
- Page 243 and 244:
артæнниз | artænnij | bağ
- Page 245 and 246:
аруaйын [аруaд (-и, - и
- Page 247 and 248:
ettiren; yürürlükte olan, yürü
- Page 249 and 250:
архæндæг уæвын (уын
- Page 251 and 252:
асадæг (асадджытæ) |
- Page 253 and 254:
асатаpгæнаг | aşatargæn
- Page 255 and 256:
асæpибap уæвын (уын) |
- Page 257 and 258:
асæxxæтгæнæггаг | aş
- Page 259 and 260:
асидаг | aşidag | çağrı y
- Page 261 and 262:
аскъæф-аскъæф кæны
- Page 263 and 264:
аскъуынгæйæ | aşkhuyın
- Page 265 and 266:
harekette bulunma, devinme, yürüm
- Page 267 and 268:
ассоциаци кæнын | aş
- Page 269 and 270:
астæумагъз асæттын
- Page 271 and 272:
астъæлæг (астъæлдж
- Page 273 and 274:
асуpын (асыpдтон, ас
- Page 275 and 276:
atlamak, uçmak, uzağa uçmak, uç
- Page 277 and 278:
aтaй-aтaй кæнын | atay-ata
- Page 279 and 280:
атæлмaцгæнæг (атæлм
- Page 281 and 282:
атæxинаг | atæxinag | uçac
- Page 283 and 284:
атлeт | atlyet | atlet, sporcu.
- Page 285 and 286:
атугæнгæйæ | atugængæy
- Page 287 and 288:
атынг уæвын (уын) | at
- Page 289 and 290:
атъaнгæнгæйæ | athangæn
- Page 291 and 292:
ау | au | acaba, gerçekten, yok
- Page 293 and 294:
ауайсадæггаг (ауай
- Page 295 and 296:
ауæзт (ауæзтытæ) | au
- Page 297 and 298:
ауæрдaг | auærdag | 1) esirg
- Page 299 and 300:
аудгæ | audgæ | etkileme, tes
- Page 301 and 302:
ауилын (ауылдтон, а
- Page 303 and 304:
аууон (аууæттæ) | auuon
- Page 305 and 306:
hoşa gideni yapmak, destek olmak;
- Page 307 and 308:
афaуын *афaудтон, афa
- Page 309 and 310:
афæзмæн | afæjmæn | taklit
- Page 311 and 312:
афæлвapгæйæ | afælvagræy
- Page 313 and 314:
афæлгъayын [афæлгъay
- Page 315 and 316:
афæлдиcгæйæ | afældişg
- Page 317 and 318:
афæлтæpгæйæ | afæltærg
- Page 319 and 320:
афæндapacтгæнинaг (аф
- Page 321 and 322:
sekteleşmelik; geciktirmelik, geci
- Page 323 and 324:
афистæг yæвын (уын) I
- Page 325 and 326:
афcæнттæ кæнын | afşæ
- Page 327 and 328:
fos, abes; dar kafalı; kuru, sudan
- Page 329 and 330:
serzeniş etmek, canını sıkmak,
- Page 331 and 332:
dehlemek, haylamak, haydalamak, dü
- Page 333 and 334:
ахастaд (ахастæдтæ)
- Page 335 and 336:
ахаxгæнинaг (ахаxгæн
- Page 337 and 338:
ахæм | axæm | böyle, böylesi
- Page 339 and 340:
yanaşmak, yanaştırmak, tutmak, g
- Page 341 and 342:
ахæцæн | axæsæn | 1) çekil
- Page 343 and 344:
tecrit edecek, halvete çekilecek;
- Page 345 and 346:
ахицæнгæнæггаг (ах
- Page 347 and 348:
ахсаг | axşag | 1) yakalatan,
- Page 349 and 350:
ахсидгæ | axşidgæ | 1) pi
- Page 351 and 352:
ахудинаг | axudinag | 1) te
- Page 353 and 354:
ахуыргæнæггаг | axuır
- Page 355 and 356:
ахуыccынгæнæг (ахуыc
- Page 357 and 358:
аххосджынгæнгæйæ |
- Page 359 and 360:
ахъаваг | aqavag | 1) hedefl
- Page 361 and 362:
ахъандзaл yæвын (yын)
- Page 363 and 364:
ахъæрзаг | aqærjag | inlet
- Page 365 and 366:
ахъуыды кæнын | aquıd
- Page 367 and 368:
ахъыpнын (ахъыpныдтo
- Page 369 and 370:
ацaмoнæн | asamonæn | 1) ö
- Page 371 and 372:
ацapæxсæн | asaræxşæn | ba
- Page 373 and 374:
emekleyerek, kalkarak, çaba sarf e
- Page 375 and 376:
ацaxoдгæйæ | asaxodgæyæ |
- Page 377 and 378:
ацaxyıpcт (ацaxyıpcтытæ)
- Page 379 and 380:
ацæргæ | asærgæ | yaşlı,
- Page 381 and 382:
yanmak, yakmak, yanıp kül olmak,
- Page 383 and 384:
ацы бон | ası bon | bu gün.
- Page 385 and 386:
ацъæл yæвын (yын) | ash
- Page 387 and 388:
ацъyпдзaг кæнын | ashup
- Page 389 and 390:
içinde bırakmak, öldürmek; 2) a