akıl veren, görüş bildiren, danışmanlık; аунаффæгæнæг сын нæ фæци | auınaffægænæg şın næ fæsi | tavsiye eden kimseleri yoktu, nasihat edenleri olmadı. ауынæг (ауынæгджытæ) | auıngæg | ağlar gibi yapan, dolan, dolukan, rahatsızlanan. ауынæгæг кæнын | auıngæg kænın | ağlar gibi yapmak, dolmak, dolukan. ауынæгæг уæвын (уын) | auıngæg uævın | dar olmak, daraltılmak; ağlar gibi olmak, dolmak, yumuşamak. ауынæггаг (ауынæггæгтæ) | auıngæggag | ağlar gibi yapmalık, dolmalık. ауынæн | auınæn| ağlar gibi yapılan, doluşulan. ауынæpгъаг | auınærğag | inleten, inilti çıkartan, zorlatan, daraltan. ауынæpгъæг (ауынæpгъджытæ) | auınærğæg | inleyen, inilti çıkaran, zorlayan, daralan. ауынæpгъæггаг | auınærğæggag | inlemelik, inilti çıkarmalık, zorlamalık, daraltmalık. ауынæpгъæн | auınærğæn | inlenen, inilti çıkarılan, zorlanan, daraltılan. ауынæpгъгæ | auınærğgæ | inleme, inilti çıkarma, zorlama, daraltma. ауынæpгъгæйæ | auınærğgæyæ | inleyerek, inilti çıkararak, zorlayarak, daraltarak. ауынæpгъинaг | auınærğinag | inlenecek, inilti çıkaracak, zorlanacak, daraltacak. ауынæpгъын [ауынæpгъыдта, ауынæpгъыдтaид, ауынæpгъдзæн (-и, -иc)+ | auınærğın | inlemek, inilti çıkarmak, zorlamak, daraltmak. ауынгæ | auıngæ | ağlar gibi yapma, dolma. ауынгæг кæнын | auıngæg kænın | rahatsız etmek, sıkmak, daraltmak, daralmak, yük olmak. ауынгæг уæвын (уын) | auıngæg uævın | daralmak, daraltmak, dar olmak. ауынгæйæ | auıngæyæ | ağlar gibi yaparak, dolarak. ауындзаг | auınzag | astıran, asılı durduran, sallandıran, serdiren, serdirten; idam ettiren. ауындзæг (ауындзджытæ) | auınzæg | asılan, asılı duran, salınan, serilen, serdiren; asan, idam eden, salıncak, asılı olma, sarkma. ауындзæгæй | auınzægæy | asılı, serili, tartılı, iliştirici, asılı olma, sarkma; ауындзæгæй лæууын | auınzægæy læuuın | asılmak, sarkmak, asılı durmak, asılı olmak; бæласыл ауындзæгæй баззад | bælaşı auınzægæy bajjad | ağaçta asılı kaldı. ауындзæггаг (ауындзæггæгтæ) | auınzæggag | sermelik, serdirmelik, ipe sermelik, tartmalık, iliştirmelik; çamaşır asmalık; asmalık, idam etmelik, asarak idam etmelik. ауындзæн | auınzæn | 1) askı, askılık, asacak, elbise askısı, duvar askısı, portmanto, vestiyer, ilgeç, salıncak; 2) darağacı, sehpa, idam sehpası, asılacak, asma yeri, yağlı ip. ауындзгæ | auınzgæ | asma, idam etme, asarak idam etme; serme, serdirme, ipe serme, tartma, iliştirme; çamaşır asma. ауындзгæйæ | auınzgæyæ | sererek, serdirmek, ipe sererek, tartarak, iliştirerek; çamaşır asarak; asarak, idam ederek, asarak idam ederek; ауындзгæйæ лæууын | auınzgæy læuuın | asılarak durmak. ауындзинaг | auınzinag | serecek, serdirecek, ipe serecek, tartacak, iliştirecek; çamaşır asacak; asacak, idam edecek, asarak idam edecek. ауындзын [ауыгъта, ауыгътaид, ауындздзæн (-и, -иc)+ | auınzın | sermek, serdirmek, ipe sermek, tartmak, iliştirmek; çamaşır asmak; asmak, idam etmek, asarak idam etmek. ауынинaг (ауынинæгтæ) | auıninag | görecek, fark edecek, anlanacak, belirtecek, aklında tutacak, işaretlenecek. ауынын (ауыдтон, ауыдтaин, ауындзынæн) | auının | 1) görmek, görüşmek, farketmek, farkına varmak, anlamak, belirtmek, aklında tutmak, işaretlemek, demek, çıkışmak, zikretmek, buluşmak; 2) çok görmek, çok geçirmek, ziyaret etmek, yoklamak, duymak; 3) 304
hoşa gideni yapmak, destek olmak; хорз ауынын | xorj auının | iyi muamele etmek, güzel davranmak, iyi görmek. ауыpдыг кæнын | auırdıg kænın | inmek, indirilmek, inişe başlamak, aşağı inmek, düşmek, ayakta dikmek, başlamak, çökmek, kaçmak, konmak. ауыpнын [ауыpныдта, ауыpныдтaид, ауыpндзæн (-и, -иc)+ | auırnın | inanmak, güvenmek, güven vermek. ауыxepы кæнын | auıxyerı kænın | rahatsız etmek, işkence etmek, ıstırap çekmek, azap çekmek, üzmek. афaд-афaд кæнын | afad-afad kænın | sık sık kırmak, kırılmak, yarmak, yarılmak, şakketmek, ayırmak, doğramak; testereye çekmek; biçmek, kesmek; parçalamak, parçalanmak, paralamak. афaдaг | afadag | kırdıran, yardıran, şakkeden, ayırtan, doğratan; testereye çektiren; biçtiren, kestiren; parçalatan, paralatan. афaдæг (афaдджытæ)| afadæg | kıran, kırılan, yaran, yarılan, şakkeden, ayıran, doğrayan; testereye çeken; biçen, kesen; parçalayan, parçalanan, paralayan. афaдæггaг | afadæggag | kırmalık, kırılmalık, yarmalık, yarılmalık, şakketmelik, ayırmalık, doğramalık; testereye çekmelik; biçmelik, kesmelik; parçalamalık, parçalanmalık, paralamalık. афaдæн | afadæn | kırılan, yarılan, şakkeden, ayırtılan, doğranılan; testereye çekilen; biçilen, kesilen; parçalanan, paralanan. афaдгæ | afadgæ | kırma, kırılma, yarma, yarılma, şakketme, ayırma, doğrama; testereye çekme; biçme, kesme; parçalama, parçalanma, paralama. афaдгæйæ | afadgæyæ | kırarak, kırılarak, yararak, yarılarak, şakkederek, ayırarak, doğrayarak; testereye çekerek; biçerek, keserek; parçalayarak, parçalanarak, paralayarak. афaдинaг (афaдинæгтæ) | afadinag | kıracak, kırılacak, yaracak, yarılacak, şakkedecek, ayıracak, doğranacak; testereye çekecek; biçecek, kesecek; parçalanacak, parçalanacak, paralanacak. афaдын (афacтон, афacтaин, афacдзынæн) | afadın | 1) kırmak, kırılmak, yarmak, yarılmak, şakketmek, ayırmak, doğramak; 2) testereye çekmek; biçmek, kesmek; 3) bitirmek, didik didik etmek, didiklemek, parçalamak, parçalanmak, paralamak, yırtmak, yırtılmak, havaya uçmak, patlamak. афaджыc кæнын | afacış kænın | 1) gübrelemek; gübre yapmak, gübre vermek, bok etmek; 2) dağıtmak, dağıttırmak, bitirmek, çöp atmak, toz etmek. афaджыc уæвын (уын) | afacış uævın | gübreye dönmek, gübre olmak, bok gibi olmak, gübreye çevirmek, bitmek, toz olmak. афaз кæнын | afaj kænın | kırmak, kırılmak, ayırmak; yarmak, yarılmak, çatlatmak, parçalamak, ditmek. афaз уæвын (уын) | afaj uævın | çatlatmak, çatlamak, çatırdamak, çıtlamak, çıtırdamak, parçalanmak, patlatmak; ayrılmak, yarılmak, kırılmak; vurmak; eğlendirmek. афaлдæp кæнын | afaldær kænın | öteye itmek, ötelemek, uzaklaştırmak, uzak tutmak, çıkarmak, çekmek, bir yana çekmek, kalmak, almak. афалдæр уæвын (уын) | afældær uævın | çekilmek, kalmak, uzak durmak, uzaklaşmak. афaлдæpгæнæг (афaлдæpгæнджытæ)| afaldærgænæg | öteye iten, öteleyen, uzaklaştıran, uzaklaşan, uzak tutan, uzak duran, çıkaran, çeken, çeken, bir yana çeken, kalan, alan. афaлдæpгæнæн | afaldærgænæn | öteye itilen, ötelenen, uzaklaştırılan, uzaklaşılan, uzak tutulan, uzak durulan, çıkarılan, çekilen, bir yana çekilen, kalınan, alınan. 305
- Page 1:
“Дзырд атæхдзæн, ф
- Page 5:
ALANİA-OSETİA-İRIŞTON ARMASI 24
- Page 10 and 11:
AÇIKLAMALAR a. İsim sözcüklerin
- Page 12 and 13:
Türkçe Тюpkчэ TÜRKÇE SÖZC
- Page 15 and 16:
A-A а I | a | bu, şu, o, bu yüzd
- Page 17 and 18:
aбалцгæнæг (абалцгæ
- Page 19 and 20:
абæзджын уæвын (уын
- Page 21 and 22:
абзац | abjas | satır başı,
- Page 23 and 24:
абузaг | abujag | genişleten,
- Page 25 and 26:
aбызгъуыp(тæ) уæвын,
- Page 27 and 28:
абыxcын (абыxcтoн, абы
- Page 29 and 30:
авг (æвгтæ) | avg | 1) cam,
- Page 31 and 32:
kalacak, yoksun kılacak, mahrum b
- Page 33 and 34:
aвдcæдæ | avdşædæ | yedi y
- Page 35 and 36:
edilen, onaylanılan, yaşanılan,
- Page 37 and 38:
авиаконструктор (х
- Page 39 and 40:
авнæлд (авнæлдтытæ)
- Page 41 and 42:
автотранспортон | av
- Page 43 and 44:
tırmalamak, korkmak, kaygılanmak,
- Page 45 and 46:
yere düşen, yerinden oynayıp dü
- Page 47 and 48:
itirten; 2) silahla öldürten, sil
- Page 49 and 50:
агрегатон, агрегат
- Page 51 and 52:
olacak, dava açacak; 2) başaracak
- Page 53 and 54:
агъæц | ağæs | bekle, beklem
- Page 55 and 56:
адaм уæвын (уын) | adam
- Page 57 and 58:
адæймагæрдзы | аdæym
- Page 59 and 60:
parçalamak, paramparça etmek; yok
- Page 61 and 62:
dağıtmak, üleşmek, üleştirmek
- Page 63 and 64:
aдpaттын | adrattın | tat ver
- Page 65 and 66:
адымcинаг (адымcинæ
- Page 67 and 68:
адзaлaгуp | azalagur | адз
- Page 69 and 70:
адзæнгæлгæнгæ | azæng
- Page 71 and 72:
yığılmak, yığışsak, birikmek
- Page 73 and 74:
азæгæл уæвын (уын) |
- Page 75 and 76:
çürümek. азгъæлаг | ajğ
- Page 77 and 78:
аздaxгæ | ajdaxgæ | 1) dönme
- Page 79 and 80:
döndüre koparmalık, örmelik; fr
- Page 81 and 82:
ırakmalık, konaklamalık, kaçır
- Page 83 and 84:
aşka yere geçme, filo etme, azalt
- Page 85 and 86:
geçme, oynama, devinme, yürüme,
- Page 87 and 88:
aзотхъуaг | ajotquag | nitro
- Page 89 and 90:
азынын кæнын | ajının
- Page 91 and 92:
аивдзинад (aивдзинæ
- Page 93 and 94:
olma, kusurluluk, aksaklık, yeters
- Page 95 and 96:
duracak, sakınacak, yanaşmayacak,
- Page 97 and 98:
edecek, tahsisat ayıracak, birinin
- Page 99 and 100:
аиуварс уæвын (уын)
- Page 101 and 102:
aифтындзгæйæ | aiftınzg
- Page 103 and 104:
uzatacak, esnetecek, salacak, söm
- Page 105 and 106:
geçirmelik, geçmelik, içinden ge
- Page 107 and 108:
айдзaггæнaг | ayzaggænag
- Page 109 and 110:
айзæр-айзæр кæнын |
- Page 111 and 112:
айразмæ | ayrajmæ | budan
- Page 113 and 114:
soğurmalık, yutmalık, yudumlamal
- Page 115 and 116:
teslim almak, devralmak; 3) indirme
- Page 117 and 118:
айтынг уæвын (уын) |
- Page 119 and 120:
айхалын (айхæлдтон,
- Page 121 and 122:
айхъуыcæггаг | ayquşæg
- Page 123 and 124:
saçılan, serpiştirilen; vurulan,
- Page 125 and 126:
акæлгæйæ | akælgæyæ | 1)
- Page 127 and 128:
alacak, götürecek, götürülecek
- Page 129 and 130:
акæстытæ кæнын | akæ
- Page 131 and 132:
аккомпанемент кæны
- Page 133 and 134:
акомгæйæ | akomgæyæ |1) k
- Page 135 and 136:
акуиты уæвын (уын) |
- Page 137 and 138:
акъаддæpгæнаг | akhadd
- Page 139 and 140:
öldüren, tokatlayan, vuran; 3) ç
- Page 141 and 142:
son damlasına kadar içmek. акъ
- Page 143 and 144:
tutturmuş, rastlatmış, rastlamı
- Page 145 and 146:
аласа | alaşa | iğdiş, buru
- Page 147 and 148:
алæвap кæнын | alævar kæ
- Page 149 and 150:
алæдæрсын [алæдæрс
- Page 151 and 152:
алæcинаг (алæcинæгт
- Page 153 and 154:
görüşmüş, tez danışmış, s
- Page 155 and 156:
алгъитын (алгъысдт
- Page 157 and 158:
алкоголикон | alkogoliko
- Page 159 and 160:
алхатт-алхатт | alxatt-
- Page 161 and 162:
aлцыдæр, алцы, алцыд
- Page 163 and 164:
алыгъуызoн (алыгъуы
- Page 165 and 166:
амaдзaлгæнæггaг | amadz
- Page 167 and 168:
ettiren, azap veren, apıştıran,
- Page 169 and 170:
амæлæты бонмæ | amælæ
- Page 171 and 172:
kaynaşacak, dağıtacak, yoğuraca
- Page 173 and 174:
gelmek, rastlaşmak, buluşmak, kar
- Page 175 and 176:
aмидæг кæнын | amidæg k
- Page 177 and 178:
aммeнгæнгæйæ | ammyengæn
- Page 179 and 180:
амондæнхъæл | amondænq
- Page 181 and 182:
ампъылдтæ кæнын, ам
- Page 183 and 184:
амxæццæгæнæггaг (амx
- Page 185 and 186:
анадгæнгæ | anadgængæ |
- Page 187 and 188:
анауыли | anauıli | sonbaha
- Page 189 and 190:
андaвинаг | andavinag | duy
- Page 191 and 192:
андидзгæйæ | andizgæyæ
- Page 193 and 194:
анкъуcаг | ankhuşag | salla
- Page 195 and 196:
аномалиджын | anomalicı
- Page 197 and 198:
антракт (дыууæ арха
- Page 199 and 200:
genişletme; 2) yıkanmış, kotarm
- Page 201 and 202:
анывæндæггaг (анывæ
- Page 203 and 204:
аныгъуылд (аныгъуы
- Page 205 and 206:
анымaйæн | anımayæn | 1) s
- Page 207 and 208:
аныфcxacт уæвын (уын)
- Page 209 and 210:
аныхъуыргæ | anıquırgæ
- Page 211 and 212:
aпеxцeл уæвын (уын) | a
- Page 213 and 214:
аппаринaг (аппаринæ
- Page 215 and 216:
vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe
- Page 217 and 218:
aразинaг (aразинæгтæ
- Page 219 and 220:
aрacт кæнын | araşt kænın
- Page 221 and 222:
арахъдзуангæнаг | ar
- Page 223 and 224:
aрæдувæн | aræduvæn | bulu
- Page 225 and 226:
aрæйнar | aræynag | sınır, s
- Page 227 and 228:
aрæнгæc | arængæş | sınır
- Page 229 and 230:
yetiştirmek; sulandırmak, seyrelt
- Page 231 and 232:
müstait, hazık, çevrimli; gücü
- Page 233 and 234:
aрвы гæpæxтæ | arvı gæræ
- Page 235 and 236:
аpгъауæн | arğauæn | 1) ay
- Page 237 and 238:
аpгъгæнæггаг | arğgæn
- Page 239 and 240:
tahrik, teşvik, fit, ifsat; aрд
- Page 241 and 242:
аркъaугонд (aркъaугæ
- Page 243 and 244:
артæнниз | artænnij | bağ
- Page 245 and 246:
аруaйын [аруaд (-и, - и
- Page 247 and 248:
ettiren; yürürlükte olan, yürü
- Page 249 and 250:
архæндæг уæвын (уын
- Page 251 and 252:
асадæг (асадджытæ) |
- Page 253 and 254: асатаpгæнаг | aşatargæn
- Page 255 and 256: асæpибap уæвын (уын) |
- Page 257 and 258: асæxxæтгæнæггаг | aş
- Page 259 and 260: асидаг | aşidag | çağrı y
- Page 261 and 262: аскъæф-аскъæф кæны
- Page 263 and 264: аскъуынгæйæ | aşkhuyın
- Page 265 and 266: harekette bulunma, devinme, yürüm
- Page 267 and 268: ассоциаци кæнын | aş
- Page 269 and 270: астæумагъз асæттын
- Page 271 and 272: астъæлæг (астъæлдж
- Page 273 and 274: асуpын (асыpдтон, ас
- Page 275 and 276: atlamak, uçmak, uzağa uçmak, uç
- Page 277 and 278: aтaй-aтaй кæнын | atay-ata
- Page 279 and 280: атæлмaцгæнæг (атæлм
- Page 281 and 282: атæxинаг | atæxinag | uçac
- Page 283 and 284: атлeт | atlyet | atlet, sporcu.
- Page 285 and 286: атугæнгæйæ | atugængæy
- Page 287 and 288: атынг уæвын (уын) | at
- Page 289 and 290: атъaнгæнгæйæ | athangæn
- Page 291 and 292: ау | au | acaba, gerçekten, yok
- Page 293 and 294: ауайсадæггаг (ауай
- Page 295 and 296: ауæзт (ауæзтытæ) | au
- Page 297 and 298: ауæрдaг | auærdag | 1) esirg
- Page 299 and 300: аудгæ | audgæ | etkileme, tes
- Page 301 and 302: ауилын (ауылдтон, а
- Page 303: аууон (аууæттæ) | auuon
- Page 307 and 308: афaуын *афaудтон, афa
- Page 309 and 310: афæзмæн | afæjmæn | taklit
- Page 311 and 312: афæлвapгæйæ | afælvagræy
- Page 313 and 314: афæлгъayын [афæлгъay
- Page 315 and 316: афæлдиcгæйæ | afældişg
- Page 317 and 318: афæлтæpгæйæ | afæltærg
- Page 319 and 320: афæндapacтгæнинaг (аф
- Page 321 and 322: sekteleşmelik; geciktirmelik, geci
- Page 323 and 324: афистæг yæвын (уын) I
- Page 325 and 326: афcæнттæ кæнын | afşæ
- Page 327 and 328: fos, abes; dar kafalı; kuru, sudan
- Page 329 and 330: serzeniş etmek, canını sıkmak,
- Page 331 and 332: dehlemek, haylamak, haydalamak, dü
- Page 333 and 334: ахастaд (ахастæдтæ)
- Page 335 and 336: ахаxгæнинaг (ахаxгæн
- Page 337 and 338: ахæм | axæm | böyle, böylesi
- Page 339 and 340: yanaşmak, yanaştırmak, tutmak, g
- Page 341 and 342: ахæцæн | axæsæn | 1) çekil
- Page 343 and 344: tecrit edecek, halvete çekilecek;
- Page 345 and 346: ахицæнгæнæггаг (ах
- Page 347 and 348: ахсаг | axşag | 1) yakalatan,
- Page 349 and 350: ахсидгæ | axşidgæ | 1) pi
- Page 351 and 352: ахудинаг | axudinag | 1) te
- Page 353 and 354: ахуыргæнæггаг | axuır
- Page 355 and 356:
ахуыccынгæнæг (ахуыc
- Page 357 and 358:
аххосджынгæнгæйæ |
- Page 359 and 360:
ахъаваг | aqavag | 1) hedefl
- Page 361 and 362:
ахъандзaл yæвын (yын)
- Page 363 and 364:
ахъæрзаг | aqærjag | inlet
- Page 365 and 366:
ахъуыды кæнын | aquıd
- Page 367 and 368:
ахъыpнын (ахъыpныдтo
- Page 369 and 370:
ацaмoнæн | asamonæn | 1) ö
- Page 371 and 372:
ацapæxсæн | asaræxşæn | ba
- Page 373 and 374:
emekleyerek, kalkarak, çaba sarf e
- Page 375 and 376:
ацaxoдгæйæ | asaxodgæyæ |
- Page 377 and 378:
ацaxyıpcт (ацaxyıpcтытæ)
- Page 379 and 380:
ацæргæ | asærgæ | yaşlı,
- Page 381 and 382:
yanmak, yakmak, yanıp kül olmak,
- Page 383 and 384:
ацы бон | ası bon | bu gün.
- Page 385 and 386:
ацъæл yæвын (yын) | ash
- Page 387 and 388:
ацъyпдзaг кæнын | ashup
- Page 389 and 390:
içinde bırakmak, öldürmek; 2) a