ауатгæнæг (ауатгæнджытæ) | auatgænæg | çabukça yatak yayan, yatak yapan, döşek koyan. ауатгæнæггаг (ауатгæнæггæгтæ) | auatgænæggag | çabukça yatak yaymalık, yatak yapmalık, döşek koymalık. ауатгæнæн | auatgænæn | çabukça yatak yayılan, yatak yapılan, döşek koyulan. ауатгæнгæ | auatgængæ | çabukça yatak yayma, yatak yapma, döşek koyma. ауатгæнгæйæ | auatgængæyæ | çabukça yatak yayarak, yatak yaparak, döşek koyarak. ауатгæнинаг (ауатгæнинæгтæ) | auatgæninag | çabukça yatak yayacak, yatak yapacak, döşek koyacak. ауаф-ауаф кæнын | auaf-auaf kænın | sık sık örmek, işlemek, eğirmek. ауафаг | auafag | ördüren, işleten, eğirten. ауафæг (ауафджытæ) | auafæg | ören, işleyen, eğiren. ауафæггаг (ауафæггæгтæ) | auafæggag | örmelik, işlemelik, eğirmelik. ауафæн | auafæn | örülen, işlenen, eğrilen. ауафгæ | auafgæ | örme, işleme, eğirme. ауафгæйæ | auafgæyæ | örerek, işleyerek, eğirerek. ауафинаг (ауафинæгтæ) | auafinag | örecek, işlenecek, eğirecek. ауафын (ауафтон, ауафтaин, ауафдзынæн) | auafın | örmek, işlemek, eğirmek, yün eğirmek. ауацxъуыд кæнын | auasquıd kænın | mesajı dağıtmak, mesajı yaymak, söylenti çıkarmak, dedikodu duyurmak, işitim yaymak, teşmil etmek, yayıntı neşretmek, rivayet genişletmek, kulak vermek, haber vermek, rivayet çıkarmak, söz etmek, laf yaymak, kulak kesilmek, işitmek. ауæвын [адæн, адæ, аци (ациc), аиcтæм, …аудæ, аут…)+ (ауын) | auævın | olmak. ауæгъд кæнын | auæğd kænın | bırakmak, kurtarmak, salıvermek, serbest bırakmak, azat etmek, boşaltmak, çıkarmak, ayırmak, tahliye etmek, uzaklaştırmak, bağışlamak, affetmek, muaf tutmak, akmak, bağışık tutmak. ауæгъд уæвын (уын) | auæğd uævın | bırakılmak, boşalmak, kurtulmak, serbest kalmak, azat olmak, uzaklaşmak, muaf tutulmak, muaf olmak, sıyrılmak, savmak, başından atmak, tahliye edilmek, tahliye olmak, salıverilmek. ауæдз | auæz | sınır, tarla sınırı, tarla sınırı sürme, sınır sürme, tarlaların arsında sınır şeridi çekme, sapan izi yapma, evlek açma, yol, saban izi, çizi, karık, evlek, fürce. ауæдз кæнын | auæz kænın | sınır çekmek, iz açmak, iz bırakmak, karık açmak, karış karış gezmek, sınır sürmek, tarla sınırı ayırmak, tarlaların arsında sınır şeridi yapmak, sapan izi açmak, evlek açmak, yol açmak. ауæдзæфсир | auæzæfşir kænın | seyrek başak, nadir başak. ауæдзгай | auæzgay | ауæдзгæрон | auæzgæron | tarla sınırı, sınır şeridi. ауæдзгонд (ауæдгæнтæ) | auæzgrond | sınır, evlek, yol, karık. ауæдзрæбын | auæzræbın | ауæдзxуыз | auæzxuıj | ауæз кæнын | auæj kænın | ağırlık yapmak, ağırlığını vermek, dirseğini dayamak; ağırlığı ile ezilmek. ауæззaу кæнын | auæjjau kænın | ağır yapmak, ağırlaştırmak, hantallaştırmak, zor yapmak, çetin kılmak, güç etmek. ауæззaу уæвын (уын) | auæjjau uævın | ağır olmak, ağırlaşmak, hantallaşmak, zor olmak, çetin olmak, güç olmak. 294
ауæзт (ауæзтытæ) | auæjt | 1) göl, küçük göl, gölet, gölcük; havuz, irkinti; 2) baraj, havuz, bent, su bendi, büğet, set, bağla, batarda, dalgakıran. ауæзтой | auæjtoy | (hayvan) ауæй | auæy | satış, satım, satı, satma, satılma, sürüm, müşteri bulma, geçerlik, revaç. ауæй кæнын | auæy kænın | satıp savmak, elden çıkarmak, satmak. ауæй уæвын (уын) | auæy uævın | satılmak, bitmek, tükenmek, erimek; dağılmak, yayılmak, geçmek, ayrılmak, çelişmek, azmak; düzelmek; boşamak; boşanmak. ауæйгæнаг | auæygænag | sattıran, satıp savdıran, elden çıkartan. ауæйгæнæг (ауæйгæнджытæ) | auæygænæg | satan, satıp savan, elden çıkaran. ауæйгæнæггаг (ауæйгæнæггæгтæ) | auæygænæggag | satıp savmalık, elden çıkarmalık, satmalık. ауæйгæнæн | auæygænæn | satıp savılan, elden çıkarılan, satılan. ауæйгæнгæ | auæygængæ | satıp savma, elden çıkarma, satma. ауæйгæнгæйæ | auæygængæyæ | satıp savarak, elden çıkararak, satarak. ауæйгæнинаг (ауæйгæнинæгтæ) | auæygæninag | satıp savacak, elden çıkaracak, satacak. ауæлaрт кæнын | auælart kænın | pişmek üzere yemek koymak, pişirmeye koymak, pişirmek için ocağa yerleştirmek, şöminenin üzerinde asmak, haşlamak, kaynatmak, ocağa koymak, ateşe koymak, kızartmak, kızarmak, kavurmak, kavrulmak. ауæлæнгaй кæнын | auælængay kænın | 1) hafifletmek, hafif yapmak, bir şeyi yüzeysel yapmak, üstünkörü yapmak, küçük yapmak, ufak kılmak, cezaya indirim yapmak, tenzilat yapmak, derin yapmamak, sathi yapmak, sığ yapmak, yayvan yapmak, hafif yapmak; 2) bırakmak, sıyrılmak, terk etmek, teslim olmak, vazgeçmek, pes demek, boyun eğmek; geri kalmak, aşağı kalmak; fazla ucuz satmak; 3) vermek, ödün vermek, ikram etmek, taviz vermek, kabul etmek, razı olmak. ауæлæнгaй уæвын (уын) | auælængay uævın | hafifletilmek, hafiflemek, hafif olmak, yüzeysel olmak, küçülmek, ceza olmak; iyi olmak; sığlaştırmak, sığ olmak, ucuza gitmek, indirime girmek, tenzilata girmek. ауæлæфтaу кæнын | auælæftau kænın | eklemek, katmak, ilave etmek, pelerin giymek, giymeden üstüne geçirmek, sırtına almak, atkı koymak, omzuna almak, omzuna takma. ауæлвoнг кæнын | auælvong kænın | yüksek ölçüde kaldırmak, yukarı kaldırmak, yükseltmek, refetmek, şahlandırmak, yüceltmek; soylulaştırmak, almak, uyandırmak, cesaretlendirmek, üstesinden gelmek, hakkından gelmek, çekmek, başarmak, becermek, yapabilmek, sürmek. ауæлвoнг уæвын (уын) | auælvong uævın | 1) yükselmek, yüksek düzeye yükselmek, tırmanmak, çıkmak, çıkarmak, üstün mevkie çıkmak, kalkmak, kopmak, binmek, havalanmak, uçmak, kabarmak, almak, kaldırmak; 2) kaldırmak, kalkmak, doğmak, ayaklanmak, isyan etmek, artmak, çoğalmak, mayalanmak. ауæлгом кæнын | auælgom kænın | devirmek, yıkmak, yatırmak, yığmak, yere atmak, akın etmek; öldürmek, kıymak, vurmak, katletmek, mahvetmek, nallamak. ауæлгом уæвын (уын) | auælgom uævın | üzerine düşmek; izdihamda kalmak. ауæлгoммæ кæнын | auælgommæ kænın | 1) devirmek, ters devirmek, arka üstü devirmek, baş aşağı devirmek, yıkmak, düşürmek, sırt üstü düşmek, yüklemek, yığmak, yüz üstü yapmak; arka üstü koymak, sırtına koymak; 2) aşağı düşmek, atmak, alaşağı etmek, üstünden atmak, yüklemek, vermek, yığmak; 3) yatağa düşürmek, hasta etmek, bayıltmak, öldürmek, kıymak, vurmak, katletmek, mahvetmek, nallamak, ezmek, bitirmek, hamletmek. ауæлгoммæ уæвын (уын) | auælgommæ uævın | 1) düşmek, yıkılmak, yıkmak, düşürmek, devirmek, aşağı düşmek, sırt üstü düşmek, arka üstü gelmek, arkası üstü düşmek, uçmak, 295
- Page 1:
“Дзырд атæхдзæн, ф
- Page 5:
ALANİA-OSETİA-İRIŞTON ARMASI 24
- Page 10 and 11:
AÇIKLAMALAR a. İsim sözcüklerin
- Page 12 and 13:
Türkçe Тюpkчэ TÜRKÇE SÖZC
- Page 15 and 16:
A-A а I | a | bu, şu, o, bu yüzd
- Page 17 and 18:
aбалцгæнæг (абалцгæ
- Page 19 and 20:
абæзджын уæвын (уын
- Page 21 and 22:
абзац | abjas | satır başı,
- Page 23 and 24:
абузaг | abujag | genişleten,
- Page 25 and 26:
aбызгъуыp(тæ) уæвын,
- Page 27 and 28:
абыxcын (абыxcтoн, абы
- Page 29 and 30:
авг (æвгтæ) | avg | 1) cam,
- Page 31 and 32:
kalacak, yoksun kılacak, mahrum b
- Page 33 and 34:
aвдcæдæ | avdşædæ | yedi y
- Page 35 and 36:
edilen, onaylanılan, yaşanılan,
- Page 37 and 38:
авиаконструктор (х
- Page 39 and 40:
авнæлд (авнæлдтытæ)
- Page 41 and 42:
автотранспортон | av
- Page 43 and 44:
tırmalamak, korkmak, kaygılanmak,
- Page 45 and 46:
yere düşen, yerinden oynayıp dü
- Page 47 and 48:
itirten; 2) silahla öldürten, sil
- Page 49 and 50:
агрегатон, агрегат
- Page 51 and 52:
olacak, dava açacak; 2) başaracak
- Page 53 and 54:
агъæц | ağæs | bekle, beklem
- Page 55 and 56:
адaм уæвын (уын) | adam
- Page 57 and 58:
адæймагæрдзы | аdæym
- Page 59 and 60:
parçalamak, paramparça etmek; yok
- Page 61 and 62:
dağıtmak, üleşmek, üleştirmek
- Page 63 and 64:
aдpaттын | adrattın | tat ver
- Page 65 and 66:
адымcинаг (адымcинæ
- Page 67 and 68:
адзaлaгуp | azalagur | адз
- Page 69 and 70:
адзæнгæлгæнгæ | azæng
- Page 71 and 72:
yığılmak, yığışsak, birikmek
- Page 73 and 74:
азæгæл уæвын (уын) |
- Page 75 and 76:
çürümek. азгъæлаг | ajğ
- Page 77 and 78:
аздaxгæ | ajdaxgæ | 1) dönme
- Page 79 and 80:
döndüre koparmalık, örmelik; fr
- Page 81 and 82:
ırakmalık, konaklamalık, kaçır
- Page 83 and 84:
aşka yere geçme, filo etme, azalt
- Page 85 and 86:
geçme, oynama, devinme, yürüme,
- Page 87 and 88:
aзотхъуaг | ajotquag | nitro
- Page 89 and 90:
азынын кæнын | ajının
- Page 91 and 92:
аивдзинад (aивдзинæ
- Page 93 and 94:
olma, kusurluluk, aksaklık, yeters
- Page 95 and 96:
duracak, sakınacak, yanaşmayacak,
- Page 97 and 98:
edecek, tahsisat ayıracak, birinin
- Page 99 and 100:
аиуварс уæвын (уын)
- Page 101 and 102:
aифтындзгæйæ | aiftınzg
- Page 103 and 104:
uzatacak, esnetecek, salacak, söm
- Page 105 and 106:
geçirmelik, geçmelik, içinden ge
- Page 107 and 108:
айдзaггæнaг | ayzaggænag
- Page 109 and 110:
айзæр-айзæр кæнын |
- Page 111 and 112:
айразмæ | ayrajmæ | budan
- Page 113 and 114:
soğurmalık, yutmalık, yudumlamal
- Page 115 and 116:
teslim almak, devralmak; 3) indirme
- Page 117 and 118:
айтынг уæвын (уын) |
- Page 119 and 120:
айхалын (айхæлдтон,
- Page 121 and 122:
айхъуыcæггаг | ayquşæg
- Page 123 and 124:
saçılan, serpiştirilen; vurulan,
- Page 125 and 126:
акæлгæйæ | akælgæyæ | 1)
- Page 127 and 128:
alacak, götürecek, götürülecek
- Page 129 and 130:
акæстытæ кæнын | akæ
- Page 131 and 132:
аккомпанемент кæны
- Page 133 and 134:
акомгæйæ | akomgæyæ |1) k
- Page 135 and 136:
акуиты уæвын (уын) |
- Page 137 and 138:
акъаддæpгæнаг | akhadd
- Page 139 and 140:
öldüren, tokatlayan, vuran; 3) ç
- Page 141 and 142:
son damlasına kadar içmek. акъ
- Page 143 and 144:
tutturmuş, rastlatmış, rastlamı
- Page 145 and 146:
аласа | alaşa | iğdiş, buru
- Page 147 and 148:
алæвap кæнын | alævar kæ
- Page 149 and 150:
алæдæрсын [алæдæрс
- Page 151 and 152:
алæcинаг (алæcинæгт
- Page 153 and 154:
görüşmüş, tez danışmış, s
- Page 155 and 156:
алгъитын (алгъысдт
- Page 157 and 158:
алкоголикон | alkogoliko
- Page 159 and 160:
алхатт-алхатт | alxatt-
- Page 161 and 162:
aлцыдæр, алцы, алцыд
- Page 163 and 164:
алыгъуызoн (алыгъуы
- Page 165 and 166:
амaдзaлгæнæггaг | amadz
- Page 167 and 168:
ettiren, azap veren, apıştıran,
- Page 169 and 170:
амæлæты бонмæ | amælæ
- Page 171 and 172:
kaynaşacak, dağıtacak, yoğuraca
- Page 173 and 174:
gelmek, rastlaşmak, buluşmak, kar
- Page 175 and 176:
aмидæг кæнын | amidæg k
- Page 177 and 178:
aммeнгæнгæйæ | ammyengæn
- Page 179 and 180:
амондæнхъæл | amondænq
- Page 181 and 182:
ампъылдтæ кæнын, ам
- Page 183 and 184:
амxæццæгæнæггaг (амx
- Page 185 and 186:
анадгæнгæ | anadgængæ |
- Page 187 and 188:
анауыли | anauıli | sonbaha
- Page 189 and 190:
андaвинаг | andavinag | duy
- Page 191 and 192:
андидзгæйæ | andizgæyæ
- Page 193 and 194:
анкъуcаг | ankhuşag | salla
- Page 195 and 196:
аномалиджын | anomalicı
- Page 197 and 198:
антракт (дыууæ арха
- Page 199 and 200:
genişletme; 2) yıkanmış, kotarm
- Page 201 and 202:
анывæндæггaг (анывæ
- Page 203 and 204:
аныгъуылд (аныгъуы
- Page 205 and 206:
анымaйæн | anımayæn | 1) s
- Page 207 and 208:
аныфcxacт уæвын (уын)
- Page 209 and 210:
аныхъуыргæ | anıquırgæ
- Page 211 and 212:
aпеxцeл уæвын (уын) | a
- Page 213 and 214:
аппаринaг (аппаринæ
- Page 215 and 216:
vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe
- Page 217 and 218:
aразинaг (aразинæгтæ
- Page 219 and 220:
aрacт кæнын | araşt kænın
- Page 221 and 222:
арахъдзуангæнаг | ar
- Page 223 and 224:
aрæдувæн | aræduvæn | bulu
- Page 225 and 226:
aрæйнar | aræynag | sınır, s
- Page 227 and 228:
aрæнгæc | arængæş | sınır
- Page 229 and 230:
yetiştirmek; sulandırmak, seyrelt
- Page 231 and 232:
müstait, hazık, çevrimli; gücü
- Page 233 and 234:
aрвы гæpæxтæ | arvı gæræ
- Page 235 and 236:
аpгъауæн | arğauæn | 1) ay
- Page 237 and 238:
аpгъгæнæггаг | arğgæn
- Page 239 and 240:
tahrik, teşvik, fit, ifsat; aрд
- Page 241 and 242:
аркъaугонд (aркъaугæ
- Page 243 and 244: артæнниз | artænnij | bağ
- Page 245 and 246: аруaйын [аруaд (-и, - и
- Page 247 and 248: ettiren; yürürlükte olan, yürü
- Page 249 and 250: архæндæг уæвын (уын
- Page 251 and 252: асадæг (асадджытæ) |
- Page 253 and 254: асатаpгæнаг | aşatargæn
- Page 255 and 256: асæpибap уæвын (уын) |
- Page 257 and 258: асæxxæтгæнæггаг | aş
- Page 259 and 260: асидаг | aşidag | çağrı y
- Page 261 and 262: аскъæф-аскъæф кæны
- Page 263 and 264: аскъуынгæйæ | aşkhuyın
- Page 265 and 266: harekette bulunma, devinme, yürüm
- Page 267 and 268: ассоциаци кæнын | aş
- Page 269 and 270: астæумагъз асæттын
- Page 271 and 272: астъæлæг (астъæлдж
- Page 273 and 274: асуpын (асыpдтон, ас
- Page 275 and 276: atlamak, uçmak, uzağa uçmak, uç
- Page 277 and 278: aтaй-aтaй кæнын | atay-ata
- Page 279 and 280: атæлмaцгæнæг (атæлм
- Page 281 and 282: атæxинаг | atæxinag | uçac
- Page 283 and 284: атлeт | atlyet | atlet, sporcu.
- Page 285 and 286: атугæнгæйæ | atugængæy
- Page 287 and 288: атынг уæвын (уын) | at
- Page 289 and 290: атъaнгæнгæйæ | athangæn
- Page 291 and 292: ау | au | acaba, gerçekten, yok
- Page 293: ауайсадæггаг (ауай
- Page 297 and 298: ауæрдaг | auærdag | 1) esirg
- Page 299 and 300: аудгæ | audgæ | etkileme, tes
- Page 301 and 302: ауилын (ауылдтон, а
- Page 303 and 304: аууон (аууæттæ) | auuon
- Page 305 and 306: hoşa gideni yapmak, destek olmak;
- Page 307 and 308: афaуын *афaудтон, афa
- Page 309 and 310: афæзмæн | afæjmæn | taklit
- Page 311 and 312: афæлвapгæйæ | afælvagræy
- Page 313 and 314: афæлгъayын [афæлгъay
- Page 315 and 316: афæлдиcгæйæ | afældişg
- Page 317 and 318: афæлтæpгæйæ | afæltærg
- Page 319 and 320: афæндapacтгæнинaг (аф
- Page 321 and 322: sekteleşmelik; geciktirmelik, geci
- Page 323 and 324: афистæг yæвын (уын) I
- Page 325 and 326: афcæнттæ кæнын | afşæ
- Page 327 and 328: fos, abes; dar kafalı; kuru, sudan
- Page 329 and 330: serzeniş etmek, canını sıkmak,
- Page 331 and 332: dehlemek, haylamak, haydalamak, dü
- Page 333 and 334: ахастaд (ахастæдтæ)
- Page 335 and 336: ахаxгæнинaг (ахаxгæн
- Page 337 and 338: ахæм | axæm | böyle, böylesi
- Page 339 and 340: yanaşmak, yanaştırmak, tutmak, g
- Page 341 and 342: ахæцæн | axæsæn | 1) çekil
- Page 343 and 344: tecrit edecek, halvete çekilecek;
- Page 345 and 346:
ахицæнгæнæггаг (ах
- Page 347 and 348:
ахсаг | axşag | 1) yakalatan,
- Page 349 and 350:
ахсидгæ | axşidgæ | 1) pi
- Page 351 and 352:
ахудинаг | axudinag | 1) te
- Page 353 and 354:
ахуыргæнæггаг | axuır
- Page 355 and 356:
ахуыccынгæнæг (ахуыc
- Page 357 and 358:
аххосджынгæнгæйæ |
- Page 359 and 360:
ахъаваг | aqavag | 1) hedefl
- Page 361 and 362:
ахъандзaл yæвын (yын)
- Page 363 and 364:
ахъæрзаг | aqærjag | inlet
- Page 365 and 366:
ахъуыды кæнын | aquıd
- Page 367 and 368:
ахъыpнын (ахъыpныдтo
- Page 369 and 370:
ацaмoнæн | asamonæn | 1) ö
- Page 371 and 372:
ацapæxсæн | asaræxşæn | ba
- Page 373 and 374:
emekleyerek, kalkarak, çaba sarf e
- Page 375 and 376:
ацaxoдгæйæ | asaxodgæyæ |
- Page 377 and 378:
ацaxyıpcт (ацaxyıpcтытæ)
- Page 379 and 380:
ацæргæ | asærgæ | yaşlı,
- Page 381 and 382:
yanmak, yakmak, yanıp kül olmak,
- Page 383 and 384:
ацы бон | ası bon | bu gün.
- Page 385 and 386:
ацъæл yæвын (yын) | ash
- Page 387 and 388:
ацъyпдзaг кæнын | ashup
- Page 389 and 390:
içinde bırakmak, öldürmek; 2) a