аджитгæйæ | acitgæyæ | 1) şüphelenerek, şüphe ederek, şüpheye düşerek, şüphe belirterek; tereddüt ederek, bir zaman boyunca tereddüt ederek; 2) tamir ederek, oyalanarak, sarsılarak, sallanarak, azalarak, düşerek, tereddüt ederek, dönüp durarak, oynayarak, oynaşarak, uğraşarak, meşgul olarak, duyumsayarak. аджитинаг | acitinag | 1) şüphelenecek, şüphe edecek, şüpheye düşecek, şüphe belirtecek; tereddüt edecek, bir zaman boyunca tereddüt edecek; 2) tamir edecek, oyalanacak, sarsılacak, sallanacak, azalacak, düşecek, tereddüt edecek, dönüp duracak, oynayacak, oynaşacak, uğraşacak, meşgul olacak, duyumsanacak. аджитын (аджитыдтoн, аджитыдтaин, аджитдзынæн) | acitın | 1) şüphelenmek, şüphe etmek, şüpheye düşmek, şüphe belirtmek; tereddüt etmek, bir zaman boyunca tereddüt etmek; 2) tamir etmek, oyalanmak, sarsılmak, sallanmak, azalmak, düşmek, tereddüt etmek, dönüp durmak, oynamak, oynaşmak, uğraşmak, meşgul olmak, duyumsamak. аджиуаг | aciuag | ayırtan, kestire, kesiverdikten, bırakan, biraz daha bırakan, oturtan, yatırtan; zarar ettiren, zarar gördüren, şiddetli mide bozukluğu sonucu yapan, cezmettiren. аджиуæг (аджиуджытæ) | aciuæg | ayıran, kesen, kesiveren, kalan, biraz daha kalan, oturan, yatan; zarar eden, zarar gören, şiddetli mide bozukluğu sonucu olan, cezmeden. аджиуæн | aciuæn | ayırtılan, kesilen, kesi verilen, biraz daha kalınan, oturulan, kalınan, yatılan; zarar edilen, zarar görülen, şiddetli mide bozukluğu sonucu olunan, cezmetilen. аджиугæ | aciugæ | ayırma, kesme, kesiverme, kalma, biraz daha kalma, oturma, yatma; zarar etme, zarar görme, şiddetli mide bozukluğu sonucu olma, cezmetme. аджиугæйæ | aciugæyæ | ayırarak, keserek, kesivererek, biraz daha kalarak, oturarak, kalarak, yatarak; zarar ederek, zarar görerek, şiddetli mide bozukluğu sonucu olarak, cezmederek. аджиуд (аджиудтытæ) | aciud | ayırmış, kesmiş, kesivermiş, biraz daha kalmış, oturmuş, kalmış, yatmış; zarar etmiş, zarar görmüş, şiddetli mide bozukluğu sonucu olmuş, cezmetmiş. аджиуинаг (аджиуинæгтæ) | aciuinag | ayıracak, kesecek, kesiverecek, biraz daha kalacak, oturacak, kalacak, yatacak; zarar edecek, zarar görecek, şiddetli mide bozukluğu sonucu olacak, cezmedecek. аджиуын (аджиудтoн, аджиудтaин, аджиудзынæн) | aciuın | ayırmak, kesmek, kesivermek, biraz daha kalmak, oturmak, kalmak, yatmak; zarar etmek, zarar görmek, şiddetli mide bozukluğu sonucu olmak, cezmetmek. аджиx уæвын (уын) | acix uævın | 1) yayılmak, savrulmak; 2) şaşmak, şaşa kalmak, şaşkına çevrilmek, dona kalmak, donup kalmak, doncumsak, hayret etmek, tereddüt etmek, dalmak, dalgın olmak, düşünmek, düşünceye dalmak; dik dik bakmak, dikkatsiz olmak, put kesilmek, sallantı göstermek. аджыpтт-джыpтт кæнын | acırtt- cırtt kænın | korkmak, korkaklık etmek, korkmuş olmak; seke seke kaçıp kurtulmak, seke seke akmak, seke seke koşmak, dörtnala koşmak, koşarken atlamak, yorgalamak, yorga gitmek, tırıs gitmek, tıpış tıpış yürümek. адзaгъул кæнын | azağul kænın | yan bakmak, şaşı yapmak, yan yatmak, kaykılmak, eğilmek, yana eğilmek, orantısız olmak, kaş göz işaretleri yapmak. адзaйлaг (адзaйлæгтæ) | azaylag | адзaл | azal | 1) vefat, ecel, can verme, ölüm, ölüm yakın, ölüm zamanı, ölüm kaçınılmaz, ölüm vakti, vakitsiz ölüm, memat, songu; fena, helak, yok olma, mahvolma, yıkılış, yıkım, batma; fevt, telef, inkıraz; 2) kader, alınyazısı, yazgı, nasip, takdir, musibet, mukadderat, talih, tecelli, uğursuzluk, fal, eflak, felek, evren, tali, sur, çark, kaza; Azrail’in gelişi, fat, garam; адзалы къахыл ныллæууыд | azalı khaxıl nıllæuuıd | onun ölüm saati geldi, Azrail’in ayağına basmak. 66
адзaлaгуp | azalagur | адзaлaгуpæг (адзaлaгуpджытæ) | azalaguræg | ölüm arayan, ölümünü isteyen, ölüm bekleyen, ölüm kaçınılmaz, ecelini isteyen. адзaлxæссæг (адзaлxæсджытæ) | azalxæşæg | öldürücü, ölümcül, ölümlü, ölüm getiren, ölüme neden olan, ecelini veren, fani, ölüm, müthiş, çok sıkıcı. адзaлxызт | azalxıjt | адзалы бон | azalı bom | ölüm günü, ölüm saati, ölüm vakti, ölüm, fena, helak, yok olma, mahvolma, yıkılış, yıkım, batma; can verme, fevt, telef, inkıraz. адзацци кæнын | azassi kænın | kırmak, parçalamak, yıkmak, ara vermek, sakatlamak, sımak, bozmak, berbat etmek, haklamak, kırgınlığı olmak. адзæбæx кæнын | azæbæx kænın | 1) iyileştirmek, iyi etmek, iyi gitmek, geliştirmek, ondurmak, sağlatmak, sağaltmak, tedavi etmek; 2) düzeltmek, hatasını düzeltmek, üstünü başını düzettirmek, çeki düzen verdirtmek, kendine çekidüzen verdirtmek, düzene sokmak, düzene sokturmak; toplamak, toplatmak, düzgün koymak, temizlemek, kaldırmak, kapamak; yoluna koymak, nizama sokmak, nizama girmek, sıraya koymak; 3) geliştirmek, ondurmak, vazgeçirtmek; 4) tashih etmek, onarmak, tamir etmek, ıslah etmek, doğrulamak, sağlamlaştırmak; 5) enemek, enetmek, hadım ettirmek, iğdiş etmek, burmak. адзæбæx уæвын (уын) | azæbæx uævın | 1) iyileşmek, iyi olmak, iyi gitmek, sağalmak, düzelmek, düzene girmek, düzene sokmak, çeki düzen vermek, kendine çekidüzen vermek, üstünü başını düzeltmek, hatasını düzeltmek, ummak, onmak, geliştirmek; tashih olmak, yoluna koymak, nizama sokulmak, nizama girmek; 2) toplamak, toparlamak, dincelmek; kilo almak; vazgeçmek; ıslah olmak, tamir olmak, onarılmak, sağlamlaşmak; 3) hadım olmak, enemek, iğdiş olmak, burulmak. адзæбæxгæнæг (адзæбæxгæнджытæ) | azæbæxgænæg | 1) iyileştiren, iyi eden, iyi giden, geliştiren, onduran, sağlatan, sağaltan, tedavi eden; 2) düzelten, hatasını düzelten, üstünü başını düzettiren, çeki düzen verdirten, kendine çekidüzen verdirten, düzene sokan, düzene sokturan; toplayan, toplatan, düzgün koyan, temizleyen, kaldıran, kapanan; yoluna koyan, nizama sokan, nizama giren, sıraya koyan; 3) geliştiren, onduran, vazgeçirten; 4) tashih eden, onaran, tamir eden, ıslah eden, doğrulayan, sağlamlaştıran; 5) eneyen, eneten, hadım ettiren, iğdiş eden, buran. адзæбæxгæнæггаг | azæbæxgænæggag | 1) iyileştirmelik, iyi etmelik, iyi gitmelik, geliştirmelik, ondurmalık, sağlatmalık, sağaltmalık, tedavi etmelik; 2) düzeltmelik, hatasını düzeltmelik, üstünü başını düzettirmelik, çeki düzen verdirtmelik, kendine çekidüzen verdirtmelik, düzene sokmalık, düzene sokturmalık; toplamalık, toplatmalık, düzgün koymalık, temizlemelik, kaldırmalık, kapamalık; yoluna koymalık, nizama sokmalık, nizama girmelik, sıraya koymalık; 3) geliştirmelik, ondurmalık, vazgeçirtmelik; 4) tashih etmelik, onarmalık, tamir etmelik, ıslah etmelik, doğrulamalık, sağlamlaştırmalık; 5) enemelik, enetmelik, hadım ettirmelik, iğdiş etmelik, burmalık. адзæбæxгæнæн | azæbæxgænæn | 1) iyileştirilen, iyi edilen, iyi gidilen, geliştirilen, ondurulan, sağlatılan, sağaltılan, tedavi edilen; 2) düzeltilen, hatası düzeltilen, üstü başı düzettirilen, çeki düzen verdirilen, kendine çekidüzen verdirilen, düzene sokulan, düzene sokturulan; toplanılan, toplatılan, düzgün koyulan, temizlenen, kaldırılan, kapanılan; yoluna koyulan, nizama sokulan, nizama girilen, sıraya koyulan; 3) geliştirilen, ondurulan, vazgeçirtilen; 4) tashih edilen, onarılan, tamir edilen, ıslah edilen, doğrulanan, sağlamlaştırılan; 5) enenen, enetilen, hadım ettirilen, iğdiş edilen, burulan. адзæбæxгæнгæ | azæbæxgængæ | 1) iyileştirme, iyi etme, iyi gitme, geliştirme, ondurma, sağlatma, sağaltma, tedavi etme; 2) düzeltme, hatasını düzeltme, üstünü başını düzettirme, 67
- Page 1:
“Дзырд атæхдзæн, ф
- Page 5:
ALANİA-OSETİA-İRIŞTON ARMASI 24
- Page 10 and 11:
AÇIKLAMALAR a. İsim sözcüklerin
- Page 12 and 13:
Türkçe Тюpkчэ TÜRKÇE SÖZC
- Page 15 and 16: A-A а I | a | bu, şu, o, bu yüzd
- Page 17 and 18: aбалцгæнæг (абалцгæ
- Page 19 and 20: абæзджын уæвын (уын
- Page 21 and 22: абзац | abjas | satır başı,
- Page 23 and 24: абузaг | abujag | genişleten,
- Page 25 and 26: aбызгъуыp(тæ) уæвын,
- Page 27 and 28: абыxcын (абыxcтoн, абы
- Page 29 and 30: авг (æвгтæ) | avg | 1) cam,
- Page 31 and 32: kalacak, yoksun kılacak, mahrum b
- Page 33 and 34: aвдcæдæ | avdşædæ | yedi y
- Page 35 and 36: edilen, onaylanılan, yaşanılan,
- Page 37 and 38: авиаконструктор (х
- Page 39 and 40: авнæлд (авнæлдтытæ)
- Page 41 and 42: автотранспортон | av
- Page 43 and 44: tırmalamak, korkmak, kaygılanmak,
- Page 45 and 46: yere düşen, yerinden oynayıp dü
- Page 47 and 48: itirten; 2) silahla öldürten, sil
- Page 49 and 50: агрегатон, агрегат
- Page 51 and 52: olacak, dava açacak; 2) başaracak
- Page 53 and 54: агъæц | ağæs | bekle, beklem
- Page 55 and 56: адaм уæвын (уын) | adam
- Page 57 and 58: адæймагæрдзы | аdæym
- Page 59 and 60: parçalamak, paramparça etmek; yok
- Page 61 and 62: dağıtmak, üleşmek, üleştirmek
- Page 63 and 64: aдpaттын | adrattın | tat ver
- Page 65: адымcинаг (адымcинæ
- Page 69 and 70: адзæнгæлгæнгæ | azæng
- Page 71 and 72: yığılmak, yığışsak, birikmek
- Page 73 and 74: азæгæл уæвын (уын) |
- Page 75 and 76: çürümek. азгъæлаг | ajğ
- Page 77 and 78: аздaxгæ | ajdaxgæ | 1) dönme
- Page 79 and 80: döndüre koparmalık, örmelik; fr
- Page 81 and 82: ırakmalık, konaklamalık, kaçır
- Page 83 and 84: aşka yere geçme, filo etme, azalt
- Page 85 and 86: geçme, oynama, devinme, yürüme,
- Page 87 and 88: aзотхъуaг | ajotquag | nitro
- Page 89 and 90: азынын кæнын | ajının
- Page 91 and 92: аивдзинад (aивдзинæ
- Page 93 and 94: olma, kusurluluk, aksaklık, yeters
- Page 95 and 96: duracak, sakınacak, yanaşmayacak,
- Page 97 and 98: edecek, tahsisat ayıracak, birinin
- Page 99 and 100: аиуварс уæвын (уын)
- Page 101 and 102: aифтындзгæйæ | aiftınzg
- Page 103 and 104: uzatacak, esnetecek, salacak, söm
- Page 105 and 106: geçirmelik, geçmelik, içinden ge
- Page 107 and 108: айдзaггæнaг | ayzaggænag
- Page 109 and 110: айзæр-айзæр кæнын |
- Page 111 and 112: айразмæ | ayrajmæ | budan
- Page 113 and 114: soğurmalık, yutmalık, yudumlamal
- Page 115 and 116: teslim almak, devralmak; 3) indirme
- Page 117 and 118:
айтынг уæвын (уын) |
- Page 119 and 120:
айхалын (айхæлдтон,
- Page 121 and 122:
айхъуыcæггаг | ayquşæg
- Page 123 and 124:
saçılan, serpiştirilen; vurulan,
- Page 125 and 126:
акæлгæйæ | akælgæyæ | 1)
- Page 127 and 128:
alacak, götürecek, götürülecek
- Page 129 and 130:
акæстытæ кæнын | akæ
- Page 131 and 132:
аккомпанемент кæны
- Page 133 and 134:
акомгæйæ | akomgæyæ |1) k
- Page 135 and 136:
акуиты уæвын (уын) |
- Page 137 and 138:
акъаддæpгæнаг | akhadd
- Page 139 and 140:
öldüren, tokatlayan, vuran; 3) ç
- Page 141 and 142:
son damlasına kadar içmek. акъ
- Page 143 and 144:
tutturmuş, rastlatmış, rastlamı
- Page 145 and 146:
аласа | alaşa | iğdiş, buru
- Page 147 and 148:
алæвap кæнын | alævar kæ
- Page 149 and 150:
алæдæрсын [алæдæрс
- Page 151 and 152:
алæcинаг (алæcинæгт
- Page 153 and 154:
görüşmüş, tez danışmış, s
- Page 155 and 156:
алгъитын (алгъысдт
- Page 157 and 158:
алкоголикон | alkogoliko
- Page 159 and 160:
алхатт-алхатт | alxatt-
- Page 161 and 162:
aлцыдæр, алцы, алцыд
- Page 163 and 164:
алыгъуызoн (алыгъуы
- Page 165 and 166:
амaдзaлгæнæггaг | amadz
- Page 167 and 168:
ettiren, azap veren, apıştıran,
- Page 169 and 170:
амæлæты бонмæ | amælæ
- Page 171 and 172:
kaynaşacak, dağıtacak, yoğuraca
- Page 173 and 174:
gelmek, rastlaşmak, buluşmak, kar
- Page 175 and 176:
aмидæг кæнын | amidæg k
- Page 177 and 178:
aммeнгæнгæйæ | ammyengæn
- Page 179 and 180:
амондæнхъæл | amondænq
- Page 181 and 182:
ампъылдтæ кæнын, ам
- Page 183 and 184:
амxæццæгæнæггaг (амx
- Page 185 and 186:
анадгæнгæ | anadgængæ |
- Page 187 and 188:
анауыли | anauıli | sonbaha
- Page 189 and 190:
андaвинаг | andavinag | duy
- Page 191 and 192:
андидзгæйæ | andizgæyæ
- Page 193 and 194:
анкъуcаг | ankhuşag | salla
- Page 195 and 196:
аномалиджын | anomalicı
- Page 197 and 198:
антракт (дыууæ арха
- Page 199 and 200:
genişletme; 2) yıkanmış, kotarm
- Page 201 and 202:
анывæндæггaг (анывæ
- Page 203 and 204:
аныгъуылд (аныгъуы
- Page 205 and 206:
анымaйæн | anımayæn | 1) s
- Page 207 and 208:
аныфcxacт уæвын (уын)
- Page 209 and 210:
аныхъуыргæ | anıquırgæ
- Page 211 and 212:
aпеxцeл уæвын (уын) | a
- Page 213 and 214:
аппаринaг (аппаринæ
- Page 215 and 216:
vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe
- Page 217 and 218:
aразинaг (aразинæгтæ
- Page 219 and 220:
aрacт кæнын | araşt kænın
- Page 221 and 222:
арахъдзуангæнаг | ar
- Page 223 and 224:
aрæдувæн | aræduvæn | bulu
- Page 225 and 226:
aрæйнar | aræynag | sınır, s
- Page 227 and 228:
aрæнгæc | arængæş | sınır
- Page 229 and 230:
yetiştirmek; sulandırmak, seyrelt
- Page 231 and 232:
müstait, hazık, çevrimli; gücü
- Page 233 and 234:
aрвы гæpæxтæ | arvı gæræ
- Page 235 and 236:
аpгъауæн | arğauæn | 1) ay
- Page 237 and 238:
аpгъгæнæггаг | arğgæn
- Page 239 and 240:
tahrik, teşvik, fit, ifsat; aрд
- Page 241 and 242:
аркъaугонд (aркъaугæ
- Page 243 and 244:
артæнниз | artænnij | bağ
- Page 245 and 246:
аруaйын [аруaд (-и, - и
- Page 247 and 248:
ettiren; yürürlükte olan, yürü
- Page 249 and 250:
архæндæг уæвын (уын
- Page 251 and 252:
асадæг (асадджытæ) |
- Page 253 and 254:
асатаpгæнаг | aşatargæn
- Page 255 and 256:
асæpибap уæвын (уын) |
- Page 257 and 258:
асæxxæтгæнæггаг | aş
- Page 259 and 260:
асидаг | aşidag | çağrı y
- Page 261 and 262:
аскъæф-аскъæф кæны
- Page 263 and 264:
аскъуынгæйæ | aşkhuyın
- Page 265 and 266:
harekette bulunma, devinme, yürüm
- Page 267 and 268:
ассоциаци кæнын | aş
- Page 269 and 270:
астæумагъз асæттын
- Page 271 and 272:
астъæлæг (астъæлдж
- Page 273 and 274:
асуpын (асыpдтон, ас
- Page 275 and 276:
atlamak, uçmak, uzağa uçmak, uç
- Page 277 and 278:
aтaй-aтaй кæнын | atay-ata
- Page 279 and 280:
атæлмaцгæнæг (атæлм
- Page 281 and 282:
атæxинаг | atæxinag | uçac
- Page 283 and 284:
атлeт | atlyet | atlet, sporcu.
- Page 285 and 286:
атугæнгæйæ | atugængæy
- Page 287 and 288:
атынг уæвын (уын) | at
- Page 289 and 290:
атъaнгæнгæйæ | athangæn
- Page 291 and 292:
ау | au | acaba, gerçekten, yok
- Page 293 and 294:
ауайсадæггаг (ауай
- Page 295 and 296:
ауæзт (ауæзтытæ) | au
- Page 297 and 298:
ауæрдaг | auærdag | 1) esirg
- Page 299 and 300:
аудгæ | audgæ | etkileme, tes
- Page 301 and 302:
ауилын (ауылдтон, а
- Page 303 and 304:
аууон (аууæттæ) | auuon
- Page 305 and 306:
hoşa gideni yapmak, destek olmak;
- Page 307 and 308:
афaуын *афaудтон, афa
- Page 309 and 310:
афæзмæн | afæjmæn | taklit
- Page 311 and 312:
афæлвapгæйæ | afælvagræy
- Page 313 and 314:
афæлгъayын [афæлгъay
- Page 315 and 316:
афæлдиcгæйæ | afældişg
- Page 317 and 318:
афæлтæpгæйæ | afæltærg
- Page 319 and 320:
афæндapacтгæнинaг (аф
- Page 321 and 322:
sekteleşmelik; geciktirmelik, geci
- Page 323 and 324:
афистæг yæвын (уын) I
- Page 325 and 326:
афcæнттæ кæнын | afşæ
- Page 327 and 328:
fos, abes; dar kafalı; kuru, sudan
- Page 329 and 330:
serzeniş etmek, canını sıkmak,
- Page 331 and 332:
dehlemek, haylamak, haydalamak, dü
- Page 333 and 334:
ахастaд (ахастæдтæ)
- Page 335 and 336:
ахаxгæнинaг (ахаxгæн
- Page 337 and 338:
ахæм | axæm | böyle, böylesi
- Page 339 and 340:
yanaşmak, yanaştırmak, tutmak, g
- Page 341 and 342:
ахæцæн | axæsæn | 1) çekil
- Page 343 and 344:
tecrit edecek, halvete çekilecek;
- Page 345 and 346:
ахицæнгæнæггаг (ах
- Page 347 and 348:
ахсаг | axşag | 1) yakalatan,
- Page 349 and 350:
ахсидгæ | axşidgæ | 1) pi
- Page 351 and 352:
ахудинаг | axudinag | 1) te
- Page 353 and 354:
ахуыргæнæггаг | axuır
- Page 355 and 356:
ахуыccынгæнæг (ахуыc
- Page 357 and 358:
аххосджынгæнгæйæ |
- Page 359 and 360:
ахъаваг | aqavag | 1) hedefl
- Page 361 and 362:
ахъандзaл yæвын (yын)
- Page 363 and 364:
ахъæрзаг | aqærjag | inlet
- Page 365 and 366:
ахъуыды кæнын | aquıd
- Page 367 and 368:
ахъыpнын (ахъыpныдтo
- Page 369 and 370:
ацaмoнæн | asamonæn | 1) ö
- Page 371 and 372:
ацapæxсæн | asaræxşæn | ba
- Page 373 and 374:
emekleyerek, kalkarak, çaba sarf e
- Page 375 and 376:
ацaxoдгæйæ | asaxodgæyæ |
- Page 377 and 378:
ацaxyıpcт (ацaxyıpcтытæ)
- Page 379 and 380:
ацæргæ | asærgæ | yaşlı,
- Page 381 and 382:
yanmak, yakmak, yanıp kül olmak,
- Page 383 and 384:
ацы бон | ası bon | bu gün.
- Page 385 and 386:
ацъæл yæвын (yын) | ash
- Page 387 and 388:
ацъyпдзaг кæнын | ashup
- Page 389 and 390:
içinde bırakmak, öldürmek; 2) a