26.02.2013 Views

Türkiye'de Hak Temelli Sivil Toplum Örgütleri - STGM - Sivil Toplum ...

Türkiye'de Hak Temelli Sivil Toplum Örgütleri - STGM - Sivil Toplum ...

Türkiye'de Hak Temelli Sivil Toplum Örgütleri - STGM - Sivil Toplum ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

130<br />

2011’e gelindiğinde, bu sorunların katlanarak arttığı, Temmuz 2006 ve Mayıs<br />

2010’da çıkan Başbakanlık Genelgeleri gibi yürürlüğe giren yasa, yönetmelik ve<br />

genelgelerin uygulanmasında büyük aksamalar olduğu yönünde kadın örgütlerinden<br />

eleştiriler gelmektedir. Bu eleştiriler, aynı zamanda kadınların güçlenmesi alanında<br />

kadın örgütleriyle birlikte hareket edilmesi, onların önerdikleri yöntem ve modeller<br />

dikkate alınarak çalışılması ve belki de en önemlisi kendilerinin toplumsal birer aktör<br />

olarak tanınmaları gerektiğinin altını çizmektedir. Her ne kadar eskiye nazaran kadın<br />

örgütlerinin görünürlülüğü, sayısı, kurumsallaşmaları ve etkilerinde bir artış gözlense<br />

de bunun hükümetlerce yeterince algılanmadığı ve hatta görmezden gelindiği belirtilmektedir.<br />

Örneğin, artan kadın cinayetlerine ilişkin, kadınların hükümet tarafından<br />

ilgili bakanlıklar arasında iyi bir koordinasyon yoluyla yürütülmesi gereken şiddete<br />

karşı koruma mekanizmasının kurulması gerektiğine ilişkin talep halihazırda dinlenmemekte,<br />

bunun yerine her gün üç kadının öldürüldüğü bir ortamda 2011 genel seçim<br />

hazırlıkları kapsamında meseleye ilişkin yine ciddi bir politika geliştirilmemektedir.<br />

Bu durumun sebeplerinden biri, kadınların güçlenmesini istemeyen ataerkil ve cinsiyetçi<br />

zihniyet ve anlayışın hâlâ güçlü biçimde toplumun en küçük biriminden, hükümetine<br />

kadar hâkim olmasıdır. Diğer bir değişle, bir taraftan yoğun şiddet yaşayan ama<br />

aynı zamanda yaşadığı bu şiddete karşı gerek yasaya başvurarak gerekse de yasaya<br />

başvurmadan yaşadığı şiddet ilişkisinden ve ortamından kendini kurtarmaya çalışan<br />

kadınların azmi ve gücüne gösterilen direnç ve tepkidir. Kadınları öldürenlerin kim<br />

olduğuna bakıldığında bunların ezici çoğunluğunun eski veya mevcut kocaları veya<br />

en yakın erkek aile mensupları olduğu görülmektedir. Bu da bu direncin en yakından<br />

geldiğini ve caydırıcı ve yaptırımcı yasa uygulamaları olmadığı müddetçe, kadınlara<br />

uygulanan bu sistematik şiddetin durmayacağını göstermektedir. Kadın örgütleri bu<br />

noktada hükümetin yasa yapıcı ve aynı zamanda uygulayıcı rolü ve sorumluluğu gereği,<br />

kadınları korumaları gerektiğini belirtmektedirler. Hatta bu noktada mevcut yasal<br />

kazanımların ilerletilmesi yerine geriye çekildiği belirtilmektedir. Örneğin, kamuoyunda<br />

“tecavüzcülerin hadım edilmesi” yasası diye bilinen ve Nisan 2011 tarihinde<br />

TBMM Anayasa Komisyon tarafından kabul edilen ve 2011 genel seçimleri sonrasında<br />

oylanmak üzere Genel Kurula getirilmesi planlanan cinsel suçlara ilişkin yasa teklifi,<br />

bu türden cinsel şiddet olaylarında mağdurun desteklenmesini ve failin böyle bir suçu<br />

işlememesi yönünde önleyici adımları içermek yerine faili bir hasta konumunda tutup,<br />

hadımla cezalandırma yolunu seçmektedir. Bu ise, kadına yönelik cinsel suçlara karşı<br />

kalıcı ve caydırıcı bir mekanizmayı değil, geçici ve yine doğrudan bedene yönelik<br />

şiddeti içeren bir çözümü içermektedir. Modern bazı hukuklarda, çocuklara yönelik<br />

cinsel suçlar kapsamında çok dikkatli uygulanan bu yöntemin Türkiye’de kadınlara yönelik<br />

cinsel suçlara karşı uygulanıyor olması meseleye yaklaşımdaki eksikliği belirgin<br />

olarak gözler önüne sermektedir. Zira, konu hukuk kapsamında suç ve suçluyu tıbbi

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!