26.02.2013 Views

Türkiye'de Hak Temelli Sivil Toplum Örgütleri - STGM - Sivil Toplum ...

Türkiye'de Hak Temelli Sivil Toplum Örgütleri - STGM - Sivil Toplum ...

Türkiye'de Hak Temelli Sivil Toplum Örgütleri - STGM - Sivil Toplum ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

mekân, tasarlanan mekân ve yaşanan mekân olarak üçlü bir sınıflandırmayla tanımlar.<br />

İnsanların gündelik çevrelerindeki somut ve nesnel fiziki mekân ile ilkini, zihinsel<br />

tasavvurlar ve mekâna yönelik yaratıcı fikirler ile ikincisini (bu aynı zamanda mimarların,<br />

plancıların, yatırımcıların, coğrafyacıların, toplum mühendislerinin düzlemidir)<br />

tarif eder. Yaşanan mekân ise birinci ve ikincinin karmaşık bir ilişkisidir ve kişinin<br />

kendisinin gündelik yaşamdaki deneyimlerinden oluşur; gündelik yaşam pratiklerinde,<br />

yaşanan mekân ile toplumsal ilişkiler içiçe geçerler (Purcell 2002). Böylece, kentsel<br />

mekânın üretimi, kentin sadece maddi mekânlarının üretimi değil aynı zamanda kentsel<br />

yaşamın her alanı ile toplumsal ilişkilerin de üretimi ve yeniden üretimi olduğundan,<br />

mekâna yapılan her müdahale, fiziki bir müdahale boyutunu aşarak, toplumsal<br />

ilişkileri etkileyebilir, toplumsal adaleti/adaletsizliği tetikleyebilir, güç ilişkilerini yeniden<br />

kurabilir ya da dağıtabilir, toplumsal sınıfların iktidarla aralarındaki mesafeleri<br />

de tayin edebilir.<br />

Bu noktadan hareketle, Lefebvre’e göre, kent hakkı, kentsel mekânın üretimini belirleyen<br />

güç ilişkilerinin yeniden düzenlenmelerinin gerekliliğini ve kent üzerindeki<br />

hak sahipliğinin de sermaye ve devletten kentin sakinlerine aktarılmasını vurgular.<br />

Lefebvre’in yorumu ile kent hakkı ne bir reform çağrısı ne de parçacıklı bir direniştir.<br />

Tam aksine, kent ve ötesindeki toplumsal, siyasi ve iktisadi ilişkilerin radikal bir şekilde<br />

yeniden yapılandırılmalarıyla kent ve kentleşme süreçleri üzerindeki denetimin<br />

kentin sakinleri tarafından ele geçirilmesidir. Böylece, kent hakkı, kentlerdeki karar<br />

verme mekanizmalarının çerçevelerini yeniden çizerek, karar vermeyi sadece devlet ile<br />

ilişkili konularla kısıtlamadan, aynı zamanda mekânın üretimiyle ilgili tüm kararları<br />

içerecek şekilde genişletir: “Dünyayı değiştirmek için mekânı değiştirmek gerekir’’<br />

(Purcell 2002). Burada “kent sakinleri” olarak belirtilenler, vatandaşlıktan bağımsız<br />

olarak, bir ülkenin vatandaşı olsun olmasın mülteciler gibi toplumsal grupları da içerecek<br />

biçimde kentin tüm yararlanıcıları/yaşayanlarıdır.<br />

Bu çerçevede, kent hakkı, kent sakinleri için iki temel hak içerir: Tahsis ederek/işgal<br />

ederek kullanım hakkı ve katılım hakkı (Purcell 2002). Kent sakinlerinin kentsel<br />

mekânları fiziki olarak doldurmaları, işgal etmeleri ve kullanmaları kısaca kendilerine<br />

tahsis etmeleri sonucu, metalaşan ve değişim değeriyle öne çıkan kentsel mekânın<br />

kullanım hakkı (mülkiyetten bağımsız olarak) geri kazanılmaktadır. Lefebvre burada<br />

sadece var olan kentsel mekânı kastetmez; hakkı, sakinlerin arzu ve gereksinimleri<br />

doğrultularında mekân üretimini kapsayacak şekilde genişletir. Katılım hakkı ise,<br />

mekânın üretimi üzerindeki tüm kararlara kent sakinlerinin de katılarak, karar alıcı<br />

olmalarıdır. Böylece Lefebvre, temsili demokrasinin çok ötesinde bir yaklaşımla, ka-<br />

365

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!